Ölümün Yakınlığının Farkında mısınız?

Herkes ölümün her an kendisini yakalayabileceğini düşünmekle sorumludur. Kimsenin bir saniye sonra hayatta olacağına dair bir garantisi yoktur.

ilmiarastirma.net - Herkes ölümün her an kendisini yakalayabileceğini düşünmekle sorumludur. Kimsenin bir saniye sonra hayatta olacağına dair bir garantisi yoktur. Ne yarın sabah uyanacağımızdan eminizdir ne de bu yazıyı okumayı bitirdiğimizde hala hayatta olacağımızdan. Bu durumda her insanın kendisine samimi olarak sormasıgereken bazısorular vardır:

  • Bize bu kadar yakın olan ölüme gerçekten hazır mıyız?
  • Hayatımızıbu çok önemli gerçeği unutmadan yaşıyor muyuz?
  • Ölüme hazır olabilmek için ne yapmak gerekir?

Genelde gazetelerin üçüncü sayfalarında her gün bir ölüm haberi okuruz: "Kaldırımda yürürken araba çarpan genç kadın olay yerinde can verdi", "Trafik kazasında 20 kişi hayatınıkaybetti" ya da "Futbol oynayan genç kalp krizinden öldü"... Peki bizi bu haberlerde okuduğumuz kişilerden farklıve özel kılan bir sebep var mıdır? Yakın bir zamanda bir başkasının bizim ölümümüzle ilgili bir haberi aynıgazeteden okumayacağından nasıl emin olabilir miyiz? Elbette hayır. Ölüm bize de her an, hatta büyük bir ihtimalle, bir dakika öncesinde ölmeyi hiç aklımızdan geçirmediğimiz bir anda gelebilir. Yüce Rabbimiz insanın kendisi için belirlenmiş olan ölüm zamanından bir an bile fazla yaşayamayacağınıKuran'da şöyle haber verir:

"Allah'ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır..." (Al-i İmran Suresi, 145)

İşte çoğumuzun bildiği bu gerçek, aslında üzerinde önemle düşünülmesi gereken bir konudur.

Ölümün Yakınlığını Unutturan Sebepler

Her konuda kendi menfaatlerini en ince ayrıntısına kadar düşünen ve hesaplayan bazıinsanlar, doğrudan doğruya kendilerini ilgilendiren ölüm gerçeği konusunda kayıtsız ve umursamaz kalabilmektedirler. Allah bu ruh halini Kuran'da "gaflet hali" olarak tanımlamıştır. Rabbimiz bir ayette şöyle buyurur:

"İnsanlarısorgulama (zamanı) yaklaştı, kendileri ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar." (Enbiya Suresi, 1)

İnsanı gaflete düşürüp, ölümün kendisine aslında ne kadar yakın olduğunu insana unutturan başlıca sebepleri şöyle sıralayabiliriz:

  1. Tefekkür ve akletme eksikliği: Bazı insanlar herhangi birinin ölümüyle karşılaştıklarında ya da ölümle ilgili bir konu açıldığında, "Allah gecinden versin, Allah kimsenin başına vermesin, Allah sıralıversin..." gibi sözlerle kendilerini avutur, konuyu hemen geçiştirmeye çalışırlar. Oysa konuşma esnasında çarçabuk geçtikleri bu konuyu biraz daha derin düşünseler, hayata bakış açılarıelbette farklıolacaktır. Bediüzzaman Said Nursi‘nin de "Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşünen, dünya sevgisinden kurtulur ve ahiretine ciddî çalışır" (Mektubat, 23. Mektup) sözüyle belirttiği gibi; ölüm gerçeğini düşünen bir kimse, dünyevi değerlere sıkıca bağlanmak yerine ölümle başlayacak sonsuz ahiret hayatı için hazırlık yapmasıgerektiğini anlayacaktır.

  2. Yaşamın karmaşa ve hareketliliği: Yaşam öylesine akıcıve hareketlidir ki kendini olayların akışına kaptıran insan özel bir çaba göstermezse, eninde sonunda kendisini yakalayacak olan ölüm gerçeğini göz ardıedebilir. Bu tip insanlar sürekli yeni dünyevi planlar, çıkarlar, hedefler peşinde koşarlar; bunlarla oyalanmaktan ölümü düşünmeye fırsat bulamazlar. Hiç ummadıklarıbir anda da hazırlıksız ve şaşkın bir şekilde ölüm gerçeğiyle karşılaşırlar. Ama artık çok geçtir.

  3. Doğum yanılgısı: İnsanlara ölümü unutturan sebeplerden biri de doğumların olmasıdır. Yeryüzünde nüfusun sürekli artıyor olması, sanki doğumlar ölümleri telafi ediyor, yaşam böylece dengeleniyor gibi bir yanılgıya, bu da ölüme karşıbir gaflet perdesi oluşmasına sebep olabilir. Oysa şu andan itibaren hiçbir doğumun gerçekleşmeyeceği bir döneme girsek, sürekli azalan nüfusla, insan sıranın yakında kendine de geleceğini düşünerek ölümü bir an dahi aklından çıkarmaz.

  4. Yaşlılığa erteleme mantığı: Daha çok gençlerde ve orta yaşlılarda görülen bu mantığa göre birçok insan, genelde 60-70 yıl yaşayacağınıhesaplar ve ancak ömrünün son yıllarını dini konulara ve ölüme hazırlanmaya ayırmayıdüşünür. Oysa bir saniye sonra yaşayacağının bile garantisi olmayan, nerede ve ne zaman öleceğini asla bilmeyen bir insanın böyle uzun vadeli, sonuçsuz hesaplar yapması sadece büyük bir gafletin göstergesidir.

  5. Dünyada hesap vermiyor olmanın rahatlığı: İşini sürekli hatalıyapan bir kimse, bir süre sonra bu durumu düzeltmezse işinden atılacağınıbilir. Böyle bir sonla karşılaşmamak için de hemen işine daha sıkısarılır, elinden geleni yapar. Ancak dünya hayatında Kuran ahlakına uygun bir hayat yaşayıp yaşamadığıhakkında birisine hesap verme zorunluluğu olmadığından, bazıinsanlar bu konuda gevşeklik gösterebilirler. Bu tip kişiler yaşlılığa erteleme mantığında olduğu gibi, salih bir Müslüman tavrınıyaşamayıhep ertesi güne ertelerler. Örneğin öfkesini yenmesi gereken bir anda kişinin, “fiimdi çok sinirliyim, kızmak hakkım, bir dahakine öfkemi yenerim” ya da ihlaslıişler yapmak yerine boş vakit geçiren kişinin, “Bugün de biraz dinleneyim yarın daha çok çalışırım” demesi bu duruma bir örnektir. Ancak insanın hatalıolduğunu bildiği halde, nasılsa dünyada bu konuda sorgulanmayacağınıdüşünerek umursamaz davranmasıona ölüm gerçeğini unutturan bir gaflet halidir.

Ölüme Hazır Olmak İçin Salih Bir Mümin Ne Yapar?

  • Her an ölecekmiş gibi Allah’a sarılır: Mümin ölümün kesinliğini ve yakınlığınıidrak ettiği için ölümden sonraki sonsuz hayata hazırlık yapmasıgerektiğini anlar. Yüce Allah'ın emrettiği ahlaka tam olarak ulaşamadan ve O’nun rızasınıkazanamadan ölmekten korkar; bu nedenle de büyük bir samimiyet ve gayretle Allah'ın dinine sarılır. Her an ölecekmiş gibi Yüce Allah'a yakınlaşmakta ve O'nun rızasınıkazanmaya çalışmakta acele eder. Kuran'da müminlerin şöyle dua ettiklerinden bahsedilir:

    "... Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak öldür." (Araf Suresi, 126)

  • Ölümü, cennete kavuşmak için bir geçiş olarak görür: Mümin, ölümü Yüce Allah'ın bir emri olduğu için son derece teslimiyetle karşılar. Hatta ölümü, Rabbimiz'in kendisine müjdelediği cennete kavuşmak için bir geçiş olarak görür. Ama bir yandan da cehennem azabından sakınmasıgerektiğini bilir, var gücüyle hayırlarda yarışarak Allah'ın rızasınıkazanmak için uğraşır. Kuran'da inanan kimselerin ahirete kadar sürekli "umut ve korku" içerisinde olacaklarıbildirilmiştir. Sonuç olarak mümin, iman ettiği için cenneti umarken bir yandan da kendisini yeterli görmediği için cehennemden korkar. Kuran'da müminlerin "kötü hesap"tan korkuları, gösterdikleri güzel tavırlar ve ulaştıklarıhayırlısonuç şöyle bildirilmiştir:

    "Ve onlar Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazıdosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir." (Rad Suresi, 22)

  • Cehennemi düşünür: Mümin, Kuran ayetlerinde tasvir edilen korkunç cehennem ortamınıve azabısürekli düşünür ve Allah'a yönelir. Her an ölüm melekleriyle karşılaşabileceğini ve böylece ahirete geçebileceğini hiç unutmadan hareket eder. Verdiği kararlar, sergilediği tavırlar ve yaptığıkonuşmalarla hep cenneti kazanabilmeyi ve cehennem azabından uzaklaşmayıhedefler.

  • Hiçbir ecir fırsatını kaçırmaz, ertelemez: Mümin karşısına çıkan zerre kadar bir ecir imkanınıbile kaçırmak istemez. Hesap gününde "duyarlı teraziler" (Enbiya Suresi, 47) kurulacağınıbilir. O gün iyiliklerinin ağır basabilmesi için karşılaştığıher fırsatıdeğerlendirmesi gerektiğini düşünerek hareket eder. Çünkü Allah insanlarıbu konuda şöyle uyarmıştır:

    "O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, bölük bölük fırlayıp-çıkarlar. Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür." (Zelzele Suresi, 6-8)

  • Allah rızasına ters olan her tavırdan kaçınır: Yaptığıher hareketin, söylediği her sözün kendisini ya cennete ya da cehenneme yaklaştıracağının bilincinde olan mümin, Allah rızasına uygun olmayan her söz ve tavırdan şiddetle kaçınır.

  • Şevkli ve canlıbir ruh hali olur: Ölümün her an kendisine gelebileceğini bilen mümin, her an daha fazla ecir kazanabilmek için hep canlı, aklı ve şuuru açık olur. Asla miskinliğe, tembelliğe ve pasifliğe düşmez, hep cennete kavuşmanın heyecanını, cehennemden uzak olmanın şiddetli ümidini yaşar.



Ölüme Hazır Olmak için Dünyada Her An Kuran Ahlakını Yaşamak

Müminin dünya hayatında gösterdiği güzel ahlak, ahirete, sonsuz cennet ve cehennem hayatına kesin bilgiyle iman etmesi, bunu aklından çıkarmamasıve ölümü her an gerçekleşebilecek kadar yakın görmesinden kaynaklanır. Dünya hayatıboyunca kendisini her an bu toplanma yerinde hakkında karar verilmesini beklermiş gibi düşünür. Sanki oraya gitmiş, cennetin güzelliğini ve cehennemin korkunçluğunu görüp de dünyaya geri dönmüş gibi açık bir şuur ve imanla ahirete hazırlık yapar. Ve böylece karşılaştığıher olayda olabilecek en vicdanlıve en güzel tavrıortaya koyar. Çünkü bilir ki, gösterdiği en ufak bir gevşeklik ya da bir vicdansızlık, o gün pişmanlığa neden olabilir.

İşte ölüme her an hazır olabilmek için; Kuran'da, "Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının..." (Teğabün Suresi, 16) ayetinde belirtildiği gibi, mümin tüm gücüyle Yüce Allah'tan korkup sakınır ve sonsuz mekanının cennet olmasınıumar.

"Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz." (Enbiya Suresi, 35)

"De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında metalanıp-yararlandırılmazsınız." (Ahzab Suresi, 16)

"De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybıda, müşahede edilebileni de bilen (Allah)’a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızıhaber verecektir." (Cuma Suresi, 8)

Ölümü düşünmenin faydalarını Peygamber Efendimiz (sav) de hadislerinde şu şekilde ifade etmiştir:

“Zevkleri ortadan kaldıran ölümü çok hatırlayın.”
“Ölümü çokça anın, çünkü o, (sizi) günah işlemekten alıkoyar ve dünyadan yüz çevirtir.”
"Ölümü en çok zikreden ve kendilerine gelmezden önce onun için en iyi hazırlığıyapanlardır. İşte akıllılar bunlardır."
(Hz. Enes r.a.: Ibnu Mace, Zuhd 31, Kütüb-i Sitte,16. Cilt , Sf. 330)

Bediüzzaman’a göre ölüm: "Ücret almaya gidiş"

"Ey biçareler, mezaristana göçtüğünüz zaman, 'Eyvah! Malımız harap olup, sa'yimiz (çalışmamız) hebâ oldu; şu güzel ve geniş dünyada gidip, dar bir toprağa girdik' demeyiniz, feryat edip me'yus olmayınız... Çünkü sizin her şeyiniz muhafaza ediliyor. Her ameliniz yazılmıştır. Her hizmetiniz kaydedilmiştir. Hizmetinizin mükâfatını verecek ve her hayır elinde ve her hayrı yapabilecek bir Zât-ıZülcelâl, sizi celp edip, yer altında (mezarda) muvakkaten (geçici olarak) durdurur. Sonra huzuruna aldırır. Ne mutlu sizlere ki, hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti; rahata ve rahmete gidiyorsunuz. Hizmet, meşakkat bitti; ücret almağa gidiyorsunuz." (Mektûbat, 20. Mektup)

Mümin, ölüme hazır olabilmek için yaşamı boyunca "korku ve umut dolu" olur. Hesap günü korku içinde cennete veya cehenneme girmeyi bekleyen insanların ruh hallerini hatırından hiç çıkarmaz. Ayette şöyle bildirilir: "Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar." (Rad Suresi, 21)

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Din Psikolojisi Haberleri