Ölümü kabullenemeyenler için: Diriliş

Haftanın iki gerilim filminden biri olan Diriliş, şiddete yer vermeden ölümün soğukluğundan yararlanan bir ürperme duygusu eşliğinde seyirciye gerilim dolu dakikalar yaşatıyor.

Haftanın iki gerilim filminden biri olan Diriliş, şiddete yer vermeden ölümün soğukluğundan yararlanan bir ürperme duygusu eşliğinde seyirciye gerilim dolu dakikalar yaşatıyor.Yaşama ve ölüme dair yüzeysel bir sorgulama gayretine giren film, gizemli atmosferini korumak için elinden geleni ardına koymuyor. Yeni Şafak Gazetesinden Nez Emel Koç'un değerlendirmesi:

NAZ EMEL KOÇ / SİNEPAZAR


Anna hiç beklemediği bir anda geçirdiği trafik kazası sonrası kendini kasabanın cenazecisinin ellerinde bulur. Cenazeci onu kendi cenaze töreni için hazırlamaya çalışırken Anna öldüğüne bir türlü inanamamaktadır. Nitekim hala konuşabilmekte, hareket edebilmektedir. Cenaze müdürü Eliot Deacon onu duyan tek kişi olduğuna ve öteki tarafa geçişinde ona yardımcı olacağına dair Anna'yı ikna eder. Geriye Anna'nın tabutunda güzel görünmesini sağlayacak hazırlıkları
yapmak kalmıştır.

İKİ DÜNYA ARASINDA SIKIŞIP KALANLAR

Diriliş seyirciyle oynayıp, kafa karıştırma gayretinde olan bir film. Film boyunca korunan merak unsuru filmin sonunda da tam anlamıyla nihayete ermiyor ve film her seyircinin kendi çıkarımlarından hareketle yorumlayacağı bir soru cümlesiyle sona eriyor. Filmin ortaya çıkış müsebbibi gibi görünen merak unsuru filme öylesine hâkim ki, senaryonun pek çok noktası gizemi koruma adına yetersiz kalmış ve iyi düşünülmemiş. Bunun bir getirisi olarak da filmin fonuna döşenmeye çalışılan felsefi ve manevi sos, son derece çelimsiz kalıyor. Filmde yaşama ve ölüme dair söylenmeye çalışılan bir takım beylik laflar son derece yavan ve basmakalıp birer renk olarak silinip gidiyor.

Filmdeki yüzeysel yaklaşımın suçunu senaryoya yıkmak bizi konunun derinliğinden uzaklaştıracaktır. Meselenin kökünü çok daha diplerde aramak gerekiyor. Batı kökenli drama örneklerine

baktığımızda bu yüzeyselliğin izlerini pek çok eserde görmek mümkün. İki dünya arasında sıkışıp kalan ruhlar, ruhu öldüğü halde dünya hayatında hala var olmaya çalışan cesetler, ölümsüzlük adına ruhunu kötülüğe satan insanlar filmlerin klişeleri arasında. Filmlerde adeta ölüler ölümden sonra nasıl bir hayat yaşayacağına karar verme yetkisine sahip mahlûklar olarak resmediliyor. Yani karşımızda sınırları net çizilmemiş bir dünya ve ahiret hayatı söz konusu. Öldükten sonra kimin nereye gideceği belli değil. Bunun bir uzantısı olarak filmlerde ölüler ahiret hayatında konumlandırılmak yerine, dünyaya yapışıp kalmış hayalet veya zombi filmleriyle korku sinemasında başköşeyi işgal ediyor.

YÜZEYSEL BİR MANEVİYAT

Diriliş'te yaşam ve ölüm arasında sıkışıp kalan bir ruhun adeta iki dünyaya dair de söyleyecek sözü yok gibi. Film dünya hayatının faniliği, ölümün hakikati üzerine doğru bir laf etmeye çalışıyor, yaşam ve ölüme dair bazı doğru ve anlamlı sorular soruyor. İnsanların hayatları yolunda gitmese bile dünya hayatına olan bağımlılığı, ölümü kabullenmekte zorlanması insan hakikatine dair yerinde bir tespit. Ancak cenaze müdürü Eliot Deacon'ın annesine kadar uzanan bir psikozun işin içine dâhil edilmesiyle film bir anlam karmaşasına sürükleniyor. Anlatmak istedikleri bu karmaşanın içinde soluk ve cılız bir söylem olarak yerini alıyor. Buna istinaden senaristin ne anlatmak istediğine daha net bir şekilde karar vermesi gerektiğini söylemek de mümkün.

Amerikan sineması uzun zamandır mekanik senaryo anlayışını mistik ve manevi soslarla süsleyerek kendini bir üst perdeye taşımaya çalışıyor. Ancak özündeki maneviyatsızlık iliklerine işlediğinden bu çabası şimdilik onu önemli bir kulvara taşıyamadı. Bunun ancak birkaç istisna örneği bulunuyor.

Dirilişi merak edip seyretmek izleyenler için bir de küçük uyarımız var; film pek çok sahnesinde çıplaklık içeriyor.

Orijinal adı: After Life

Yönetmen: Agnieszka

Wojtowicz-Vosloo

Senaryo: Agnieszka Wojtowicz-Vosloo, Paul Vosloo

Yapım: 2009, ABD

Tür: Gerilim / Dram / Gizem

Oyuncular: Christina Ricci , Liam Neeson, Justin Long, Chandler Canterbury , Celia Weston


YAYIN TARİHİ: 29.08.2010

Psikolojik Film Haberleri

ANTHONY HOPKINS, “FREUD’S LAST SESSION”DA SIGMUND FREUD’U OYNAYACAk
Psikolojik gerilim filmi “The Vanishing”