Sivas'ta ilköğretim okullarında yapılan bir araştırmada öğrencilerin yüzde 43.4'ünün aile içinde şiddete maruz kaldığı, bu çocukların yüzde 32'sinin annesinden, yüzde 27'sinin ise haftada en az bir kere babasından dayak yediği saptandı.
Cumhuriyet Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Sezer Ayan, Sivas merkez ilçedeki ilköğretim okullarının 6, 7 ve 8. sınıflarda öğrenim gören 11-16 yaş arası 655 öğrenci arasında geçen yıl “Aile içinde şiddete uğrayan çocukların saldırganlık eğilimleri” konulu bir araştırma yaptı.
Katılımcıların yüzde 52'sini kız, yüzde 48'ini erkek öğrencilerin oluşturduğu ve Anadolu Psikiyatri Dergisi'nin 2007 yılı 3. sayısında yayınlanan araştırmada, herkesi ilgilendiren bir konuda ailelerin yüzde 67'sinin hep birlikte karar aldığı saptandı.
Öğrencilerin yüzde 51'nin anne-babasının birbiriyle kavga ettiğinin belirlendiği araştırmada, kavga nedeninin genellikle çocuklar ya da para olduğu anlaşıldı.
Annelerin yüzde 57'sinin çocuklarına karşı sevecen, yüzde 36'sının ise bazen iyi bazen kötü ya da aşırı koruyucu davrandığı, babaların da yüzde 57'sinin sevecen, yüzde 38'nin bazen iyi bazen kötü, aşırı koruyucu ya da çok sert ve ilgisiz olduğu tespit edildi.
Çocukların yüzde 41'inin evde en çok babalarından korktuğunun anlaşıldığı araştırmada, yüzde 10'unun annelerinden, yüzde 8'inin hem annelerinden hem de babalarından korktuğu, yüzde 17'sinin ise evde hiç kimseden korkmadığı belirlendi. Sorunlarını anne-babasıyla konuşabilen öğrencilerin oranının yüzde 56, sadece anneleriyle konuşabilenlerin yüzde 19, sadece babasıyla konuşabilenlerin yüzde 2 olduğu saptandı.
ANNELER TERLİKLE, BABALAR KEMERLE
Öğrencilerin yüzde 43.4'ünün aile içinde anne-babası tarafından şiddete maruz kaldığının da saptandığı araştırmada, bunların yüzde 46.1'inin kız ve yüzde 53.9'unun erkek olduğu anlaşıldı. Şiddete uğradığı belirlenen öğrencilerin yüzde 54'ünün annelerinden, yüzde 46'sının babalarından şiddet gördüğü tespit edildi.
Anneleri tarafından şiddete maruz kalan öğrencilerin yüzde 42'sinin terlikle, tokatlanarak ya da saçı çekilerek, yüzde 9'unun ise değişen biçimlerde şiddet gördüğünün anlaşıldığı araştırmada, babaları tarafından dövüldüğü belirlenen kız ve erkek öğrencilerin ise yüzde 24'ünün tokatlanarak, tekmelenerek, kemerle ya da terlikle dövüldüğü, yüzde 12'sinin ise değişen şekillerde şiddete maruz kaldığı belirlendi.
ŞİDDETİN NEDENLERİ
Araştırmaya katılan öğrencilerin yüzde 31'inin annesinin sözünü dinlemeyerek karşı çıktığı, yüzde 33'ünün kardeşiyle kavga ettiği ya da ders çalışmadığı için annesinden dayak yediği belirlendi. Araştırmada çocukların yüzde 26'sının babasının sözünü dinlemeyip karşı çıktığı, yüzde 20'sinin annesinin sözünü dinlemeyip karşı çıktığı, yüzde 34'ünün de kardeşiyle kavga ettiği ya da ders çalışmadığı gerekçesiyle babasının şiddetine maruz kaldığı anlaşıldı.
Araştırmada, öğrencilerin yüzde 32'sinin annesinden, yüzde 27'sinin ise haftada en az bir kere babasından dayak yediği belirlendi.
Şiddete uğrayan öğrencilerin saldırganlık eğiliminin fazla olduğunun da görüldüğü araştırmada, birey sayısının az olduğu ailelerde yaşayan ve şiddete maruz kalan öğrencilerin kalabalık ailelerde yaşayan ve şiddete maruz kalan öğrencilerden daha fazla saldırganlık eğilimine sahip olduğu ortaya çıktı.
Ayrıca araştırmada, annesinden hiç olumlu davranışlar görmeyen şiddete maruz kalan öğrencilerin, annesinden kısmen de olsa olumlu davranışlar gören şiddete maruz kalan öğrencilerden daha fazla saldırganlık eğilimine sahip oldukları belirlendi.
ÖNERİLER
Araştırma sonucunda saldırganlık ve şiddetin öğrenilen bir davranış olduğu vurgulanırken, şiddete zamanında müdahale edilmediği ya da gerekli önlemler alınmadığında, uzun vadede toplumsal yapıda geri dönüşümü olmayan yaralar açabileceğine dikkat çekildi.
Bugünün çocuklarının geleceğin potansiyel saldırgan ve şiddet eylemcisi, hatta suçlu yetişkinleri olmaması için bir yandan ailenin sosyal, ekonomik ve hukuksal bakımdan korunması ve güçlendirilmesi, diğer yandan da şiddete izin veren toplumsal görüşlerin değiştirilmesi gerektiği görüşüne yer verildi.
Bunun için kamu kurum ve kuruluşlarının yanında sivil toplum örgütlerine de büyük görevler düştüğü, çocukların erken dönemde ailesel şiddete karşı eğitilmeleri, gerekiyorsa koruma altına alınmaları, şiddete ve şiddetin yaratacağı olumsuz gelişmelere karşı duyarlı hale getirilmesi gerektiği belirtildi.
egitimgazetesi.com