"Affetmek bencil bir eylem olarak düşünülebilir çünkü tüm faydası affeden kişiyedir."
Anonim
Affetmekle ilgili yazı yazmaya karar verdiğimde AFFETMEKLE ilgili değişik tanımlara ulaştım. Tanımların hemen hemen tümünde ortak bir nokta olduğunu fark ettim. Affetmenin temel kazancı affeden kişiyedir.
Belki bu yazıyı okuyan herkesin hayatında, geçmişe baktığında hala affedemediği birileri olabilir. Hala düşündüğünde öfkesini canlı tuttuğu bu olaylar kişiyi nasıl da tutsak eder. Bu tutsaklıktan kurtulmanın yolu var mıdır?
İnsanların fark edipte yön veremeyecekleri duygu yoktur. Yeter ki fark edelim, fark ettikten sonra temel olarak yapılması gereken şey düşünce şablonlarımıza bakmak, değişmesi gerekenleri değiştirmektir.
Örneğin; Affedersem tekrar yapar yanlış bir şablondur. Eğer bunu düşünüyorsanız hemen şunu da hatırlayın, affedin ama unutmayın. Affetmek unutmak demek değildir. Affetmek gerçeği unutmanızı değil onu çok iyi hatırlamanızı ve anlamanızı ister.
Affedersem ben kendimi değiştirmiş olurum halbuki onun değişmesi gerekiyor başka bir yanlış şablondur. Eğer başkasını değiştirebileceğinizi sanıyorsanız bu düşüncenizden vazgeçin, çünkü ne bir başkasını, ne de hayatı kontrol edemezsiniz, tek kontrol edebileceğiniz şey, kendi duygu ve düşüncelerinizdir.
Hayat adildir, kötüler her zaman cezalandırılır, iyiler ise her zaman ödüllendirilir şablonu size uyuyor mu?... Bunu çok istesek de hayat adil değildir. Hayatta farklı dengeler ya da doğrular olsa da adalet beklentiniz her zaman karşılanmaz. Bu beklentiyle hayata yaklaşıyorsanız hemen şu sözü bir okuyun. ‘ İyi bir insan olduğunuz için dünyanın size adil davranmasını beklemek, vejetaryen olduğunuz için bir boğanın size saldırmamasını beklemek gibidir.’
Affetmek için işe yarar birkaç öneri belki birilerinin işine yarar düşüncesi ile burada paylaşmak istiyorum.
Öncelikle düşünce ve duygular fizyolojimizi yani sağlığımızı etkiler. Vücudunuza dikkat edin ve en zayıf noktanızı belirlemeye çalışın. Stres durumlarında vücudunuzda hangi bölge tepki veriyor. Mide: hazımsızlık, bağırsak sendromları.Kalp:Yüksek tansiyon ve ritm bozuklukları. Baş ağrısı: Tansiyon ve migrenden dolayı . Uykusuzluk, buna bağlı halsizlik, dikkatte bozulma ve diğerlerini fark edebilirsiniz… Yani öfkenizi çözemiyorsanız yüksek tansiyon ve buna bağlı olarak kalp krizi geçirme olasılığınızı artırıyorsunuz.
Bu bilgiyi hemen test etmeniz mümkün. Gözlerinizde öfke yaşadığınız olayı canlandırdığınız da bile vücudunuzun ritmi değişir. Bunu bir arkadaşınıza anlattığınız da ise yeniden aynı duygu durumuna geçtiğinizi fark edersiniz. Aynı durum için bu kez affetme olasılığını gözünüzde canlandırdığınızda bile fizyolojik sıkıntılarınızın tersine döndüğünü de gözleyebilirsiniz.
Amerikan Kalp Derneğinin 2000 yılında yaptığı bir araştırma sonucundan söz etmek istiyorum. ‘öfkeye büyük eğilimi olan bir insan en az eğilimli olan insanlardan üç kat daha fazla kalp krizine yakalanma olasılığına sahiptir.’
Hayatımızı hiç öfkelenmeden sorunsuz geçirmemiz mümkün değildir. Ancak akut stres durumlarından çok, kronik stres( bir olay sürekli olarak beynimize yer edip oradan çıkmadığında) size zarar verebilir. Çünkü kronik stresde vücut dinlenip kendini yeniden inşa edemez. Sürekli alarm halinde olmak vücudun rezervlerini tüketir, bu durum organların yıpranmasına neden olacaktır.
Öfke alışkanlığı olan insanlar duygusal olarak da acı çekerler. Kırılgan hayatlarında acı, kin, incinme, öfke onları bırakmaz. Her şey siyah mercek üzerinden değerlendirirerek, olumsuz çıkarımlarla, hayatlarını insanların berbat ettiğine inanırlar. Nadiren bunun kendi tercihleri olduğunu fark ederler. Hayat onlara adaletsiz davrandığından hayatın sunduğu güzellikleri, heyecanı, eğlenceyi tam olarak yaşayamazlar, öfke hayatlarını kontrol etmektedir.
Kendinize anlattığınız hikaye gerçekle uzaktan yakından ilişkili olmayabilir. Bu hikaye çoğu zaman gerçeklerin saptırılmasından, yorumlar katılmasından, yarım kalmış detaydan, söylenmemiş sözlerden ibarettir.
Hepimiz seçici bir hafızaya sahibiz. Olumsuz duyguları olumlu duygulardan çok daha güçlü hissederiz. Olumsuz duyguları olumlu olanlardan daha fazla hatırlarız, olumsuz detaylar, sözler üzerinde daha çok durarak olayların kontrolünü kaybederiz. Kötü olanları abartır, iyi olanları küçümseriz. Anılarımızı seçeriz. Çarpıtmalar kümesi şeklinde beslediğimiz anımız bizi yenilgiye uğratır. Onu bu haliyle biz besleriz, affetmeyerek de beslemeye devam ederiz.
Sizi öfkelendiren olayı tekrar değerlendirin. Kendinize şunu sorun ve seçiminizi yapın:Hayattaki payım gerçekten de başkasının incitici davranışlarıyla mı yönlendirilecek? Hem şimdi hem de gelecekte benim de söz hakkım var mı?
Affetmek hayatın kontrolünü tekrar size kazandıracak, kendi iyiliğiniz için harekete geçmeniz gereğini hatırlatacaktır.
Affetmemek en çok sizi üzer.
Affetmek özgürleştirir, mahkumiyetinizi bitirin.
Siz affetmeyi seçtiğinizde etrafınızdakiler de daha olumlu olmayı seçeceklerdir.
Madem bu kadar hayat kalitemiz üzerinde etkisi var. Neden affetmeyi seçmeyelim?
Son söz olarak da bunu şeçtim;‘Aptal insan ne affeder ne de unutur; saf insan affeder ve unutur, akıllı insan ise affeder fakat unutmaz.’Thomas Szasz
Bu bayram neden kızgın olduğunuz birini affederek işe başlamıyorsunuz!
Bu yazının içeriğinin hazırlanmasında 'Affetmenin İyileştirici Gücü'(Dr.Dick Tibbits)- isimle kaynaktan yararlanılmıştır.
Algı Psikodrama&Psikolojik Danışma Merkezi
Psikolojik Danışman
Perihan Demirbaş