Dünyanın önde gelen politik psikoloji uzmanı Prof. Volkan, Obama’nın konuşma ve hareketlerinden yola çıkarak, ‘tıpkı bir psikanalistin hastasına davrandığı gibi dikkatli, incitmiyor fakat problemleri de açıklıkla ifade ediyor’ diyor.
VAMIK DJEMAL VOLKAN / Prof. Dr. Virginia Üniversitesi / STAR GAZETESİ
omervamik@aol.com
BARACK Obama’nın TBMM’de yaptığı konuşmayı dikkatle dinledim. Obama Türk-Amerikan ilişkilerinde son senelerdekilerden çok daha olumlu bir sürece girildiğini ifade eden bir konuşma yaptı. Konuşması bittikten kısa bir süre sonra Türkiye’de yaşayan bir arkadaşımdan e-mail geldi. Arkadaşım Obama’dan ‘Senin dediğin gibi akıllı bir adam’ diye söz etti. Türkiye’de Türk-ABD ilişkileriyle ilgilenenlerin de aynı düşüncede olduğunu sanıyorum. Obama’nın kişilik organizasyonu, yani herkesin dışardan izleyebileceği kişilik özellikleri, dünyadaki gerilemeyi ve gerginliği yumuşatmak için uygun görünüyor. Bir psikanalistin hastasıyla konuşurken gösterdiği hassasiyet ve dürüstlüğü Obama İslam dünyasına seslenirken gösterdi. ‘Ötekini’ incitmeden, aşağılamadan, gururunu zedelemeden, fakat problemleri saklamadan açıkça konuşuyor.
Başkanlık seçim kampanyası sürecinde Obama’ya, yardım edenler arasında bir psikanalistin de olduğunu ancak üç hafta önce öğrendim. Fakat Obama’nın kendi kişilik organizasyonu da, ‘onu onarıcı lider’ pozisyonuna koymaktadır. Böyle bir lider, gerçek dünyada kötü insanların ve felaket yaratan sosyal süreçlerin varolduğunu inkar etmeden, ‘ötekini’ incitmeden, aşağılayıp gururunu zedelemeden politik ve diplomatik problemleri açıkça konuşabilen ve daima barış için çalışan biridir.
Bir politik lider ile halk arasındaki ilişkiyi iki yönlü bir yol olarak algılayabiliriz. Halkın isteklerini, beklentilerini, korkularını, kültürel ve dini inançlarını yolun bir tarafında giden trafiğe benzetebiliriz.
Bush kovboy gibiydi
Bu trafiğin ulaşacağı yer liderin kendisidir. Yolun öteki tarafından akan ve halka ulaşan trafik de liderden gelen etkidir. Normal zamanlarda yolda karmaşıklık ve büyük kazalar olmaz. Tarihin öğrettiği gibi sosyal ya da maddi krizlerden sonra, halktan lidere doğru giden yolda trafik ağırlaşır. Halk liderin bir şeyler yapıp krizi azaltmasını ve öz sevgiye olan darbeyi yumuşatsın ister. Bazen de lider iki yönlü yolu tek yönlü yapar, bir diktatör gibi davranır.
İki yönlü yol metaforuyla anlattığım politik lider-halk ilişkilerindeki karmaşıklık demokratik ülkelerde bile gözlenebilir. 11 Eylül’de, ABD halkı şoka uğramıştı. George Bush’a halkın korkusunu gidermek ve onların öz sevgisini yükseltmek için halktan açıkça veya dolaylı, baskı gelmişti.
Bush’un cevabı Amerikan ‘kovboy’ mantalitesini kullanıp tek başına herkese kafa tutmak oldu. Bu şekilde ABD grup narsizmi yüceltildi. Zaman geçtikçe bu cevabın insan haklarını ve hukuku çiğnediği ve bazı kişilere zulüm yapmayı kabul ettiği öğrenildi. ABD tarihi katliamlarla ve ayrımcılık (RACISM) ile dolu olduğu halde önde tutulan Amerikan kültürü insan haklarına, diğer demokratik prensiplere bağlılıkla övünen bir kültürdür. Bush döneminde ABD’de birçok kişi bu inanca yapılan darbeyle açıkça veya gizlice utanma hissettiler. Obama başkan seçilince utanma duygusundan kurtulacaklarına inanmaya başladılar.
Geçenlerde biri, Obama’nın kişilik organizasyonu için yorumda bulunmakta acele edip etmediğimi sordu. Bu önemli bir soru. ABD’deki maddi kriz çok derin. Obama’nın krizle nasıl başa çıkacağını henüz bilmiyoruz. Afganistan’da yapmak istediklerinin nasıl gelişeceğini, bu girişimin yeni bir Irak olup olmayacağını da bilmiyoruz. Fakat onun kişilik özellileri hakkında bir varsayıma ulaşmamız için zamana gerek yok. Şimdiden Bush dönemindeki bazı sosyal/politik süreçler 180 derece değiştirilmiştir. Obama’nın ilk yaptığı şeylerden biri, kişilere, onlar kimler olursa olsun, zulmü yasak etmesidir.
Obama doğru yolda
ABD televizyon haber kanalları Obama’nın TBMM’deki konuşmasını yayınlarken bir habere de geniş bir yer verdiler: Irak’ta ölen bir ABD askerinin tabutunun Amerika’da askeri merasimle nasıl karşılandığını aktardılar. 18 yıl önce baba Bush yönetimi başka ülkelerde ölen ABD askerlerinin Amerika’ya gönderilen tabutlarının televizyonda gösterilmesini yasak etmişti. Vietnam Savaşı’nda böyle bir yasak yoktu. Baba Bush’tan sonra Bill Clinton bu yasağı kaldırmadı ve Bush döneminde de bu yasak devam etti. Irak’tan veya Afganistan’dan gelen tabutların tv ekranlarında görülmemeleri ABD’lilerin Irak’ta oluşan ve bu defa kendilerine ait olan felaketleri inkar etmelerine yardım etti. Obama bunu da değiştirdi. Bence psikolojik açıdan bu da çok önemli. Halkın paylaşılan bir hezeyan yaratmasının önüne geçilecek.
Bu günlerde, istatistiklere göre, ABD halkının yüzde 57’si İslam dinini agresyonlu bir ideoloji olarak algılamakta ve ‘Müslüman ülkelere’ itimat etmemektedir. Obama’nın TBMM’deki konuşmasından önce Amerikan medyası Türkiye’den ‘Müslüman ülke’ olarak bahsediyordu. Obama’nın ziyaretinden önce Türkiye tarihi üzerinde bilgi edindiği bir gerçek. Onun Türkiye’nin laik ve demokratik bir ülke olduğunu söylemesi ABD halkı arasında Türkiye imajını değiştirmeye yardım edecek, belki de Türkiye’ye gelecek ABD’li turist sayısını artıracak.
Sağcılar eleştirdi
ABD veya Türkiye’de Obama’nın ziyaretini olumlu karşılamayanlar da oldu. Örneğin, bazı sağ politikacılar bir tv kanalında Obama’yı, Amerikalıların Bosna’da Müslümanların yanında onlar için savaştığını söylemedi ve özür diler gibi konuştu diyerek eleştirdiler. Türk-Ermeni ilişkileri konusu da gündeme geldi. Açık Görüş’te daha önce de yazdığım gibi Azerbaycan’ı incitmeyecek şekilde, duygusal konulara dokunmadan ‘reel-politik’e dayanarak Türkiye-Ermenistan ilişkilerini geliştirmenin tam zamanıdır. Obama da aynı fikirde olduğunu ve en azından böyle bir girişimi destekleyeceğini açıkça ortaya koydu. Ümidim Türk hükümetinin bu sureci başlatmasıdır.
Obama’nın PKK’dan terör örgütü diye bahsetmesi fakat Türkiye vatandaşları arasında ayrımcılık konusuna değinmesi ve Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemesi de bekleniyordu ve o bunları da yaptı. Obama’nın Meclis’teki konuşmasında söz ettiği iki konuyu biraz açmak istiyorum: Birisi Kıbrıs ve ikincisi -dolaylı olarak ifade edilse de- Türkiye’nin Müslümanların yaşadığı başka ülkelere örnek olması.
Kıbrıs’ta iki toplum olduğu Obama tarafından biliniyor. O da iki toplumun yan yana ve aralarında benim ‘delikli peynir olarak’ algıladığım bir hudut içinde yaşamalarını öne sürüyor.
Yani iki toplum birbirleri ile işbirliği yapabilecekler, fakat eşit haklara sahip olarak ayrı yerlerde kalacaklar. Obama hükümetinin bilmediği Kıbrıs Türk toplumu içinde gelişmekte olan kimlik konfüzyonu ve Kıbrıs Türkleri ile Türkiye Türkleri arasında gelişen ayrışmadır. Dikkat edilmezse bu Türkiye için büyük sorun oluşturabilir. Bir hocam ‘Kendi kendimizi tedavi etmeden kimseye yardım edemeyiz’ derdi. İstanbul’da ekopolitik kurumu Kuzey Kıbrıs’ta gelişmekte olan kimlik konfüzyonunu incelemek için önümüzdeki Haziran’da Kıbrıs’ta bir toplantı planlıyor. Olumlu bir başlangıç.
Diplomasinin gücü
Yıllar önce Arap ve İsrail politikacı ve bilim adamlarını uzun süren gayri resmi diplomasi toplantılarında bir araya getiriyorduk. Oralarda Arap dünyasının genel olarak Türkiye’yi nasıl algıladığını ve Türkiye’yi bir model olarak görmek istemediklerini yakından gördüm. Bu durum son yıllarda az çok değişti de. Obama İslam dünyasına hitap etmek için Türkiye’ye geldi. Bunun Müslüman dünyada nasıl algılandığını Türklerin incelemesi ve diplomasiyi kullanması gerekiyor. Ayrıca, görüşüme göre, Türkiye’de, dini, propaganda ve politika için kullanmak yaygın hale gelmiş durumda. İstense de istenmese de bu durum ben söylemediğim halde bazen bana atfedilen ‘mahalle baskısı’ kavramını canlı tutuyor. Bu durum Türkiye ilişkileri üzerinde çalışan Amerikalıları korkutuyor. Demokraside herkesin dinine hürmet etmek, dini, propaganda ve politik kazançlar için kullanmak değildir. Yeni Türk-Amerikan ilişkileri devri başlarken bu konuda da ciddi çalışmalar yapılmasını gerekmektedir.