‘Aşk ve Ceza’nın oyuncusu, Elle Dergisi’nin nisan sayısına röportaj verdi. Dedi ki; “Depresyon bir lüks. Benim buna ayıracak zamanım yok. Hayat çok güzel, hep şükrediyorum”...
Güçlü görünüyorsunuz. Bu bir imaj mı yoksa kendinizi gerçekten güçlü buluyor musunuz?
Evet, güçlü bir kadınım. İki ablam var, ailenin en küçük kızıyım. Ailemin prensesi olarak büyüdüm. Elimi sıcak sudan soğuk suya sokmadım. İstediklerim hep oldu. O yüzden biraz şımarık büyümüş olabilirim. Bencilim; önce kendimi, sonra karşımdakini düşünürüm.
Peki aşk devreye girince bencillik durumu ne olur?
Karşımdakinin kalıbına girmem, girersem de belli oranda olur. Bir yerde buluşman gerek. Ama büyük oranda onun hayatını yaşamam, o benim hayatımı yaşasın.
Sözünü sakınmayan, açıksözlü bir kadın olarak tanınıyorsunuz. Lakin biten evliliğinizin ardından sessiz kaldınız. Neden?
Açık sözlü olmakla başkalarının duymasına gerek olmayan şeyleri söylemek farklı şeyler. Biz bir ilişki yaşadık ve bitti. İki kişi arasında ve kapalı kapılar ardında yaşanmış bir şey... Cem artık benim arkadaşım veya dostum değil, sadece Nejat’ın babası. Tabii ki Nejat’tan dolayı görüşmeye devam ediyorum. Zaten biten hiç bir ilişkimin ardından konuşmam. Biten bir ilişkinin ardından konuşmak açıksözlülük değil, ahlaksızlıktır bence.
Hayatınızda aşkın yeri ne?
Aşk, dünyadaki en önemli şey. Sadece bir insana duyulan aşk da değil. İşine de aşık olabilirsin. Bence hayatı yaşarken yeterince aşık ve yeterince deli olmak lazım. Bunlardan biri eksikse bir ilişkide, o iş olmaz.
Ayrılıkların ardından gelen dönemi nasıl geçiriyorsunuz?
Depresyona giremeyen bir yapım var. Çünkü içimde müthiş bir yaşam enerjisi taşıyorum. Farklılıklara kolayca uyum sağlayabiliyorum. Alışkanlıklarım var. Depresyona girmek büyük bir lüks. Bu kadar şeyle uğraşıyorum, depresyona girecek vaktim yok. Hayat çok güzel, devamlı şükrediyorum. Artık daha da farkındayım kendimin. Bir evlilik yaşadım, bir çocuğum oldu, bir başarım var. Bunlar beni büyüttü. Her sabah kalkıyorum; “Çok şükür” diyorum.