Nereden Çıkardınız Geçimsiz Olmadığınızı?

Prof. Dr. Erol Göka

Bir meslektaşımız, geçinilmesi zor insanları kendince 5 kategoriye ayırıyor:

“1) Esas olarak geçimli, fakat belli ortamlarda, ya da ilişkilerde geçimsiz olanlar,

2) Geçinilmesi zor bazı özellikleri olanlar,

3) Geçinilmesi zor olanlar,

4) Geçinilmesi çok zor olanlar,

5) Geçinilmesi, idare edilmesi ve başa çıkılması mümkün olmayanlar.”

Elbette, bu bilimsel bir tanım değil, meslektaşımız da derdini anlatabilmek için böyle yapma gereği hissetmiş. Biz bu kategorikleştirmeyi iki nedenle önemsiyoruz. Birincisi, sürekli anlatmaya çalıştığımız gibi, “kişilik bozuklukları”nın bu kategorilerin yalnızca 4 ve 5. maddeleri içine sokulabileceğini, yani geçimsizliklerin çok bilinen, çok görünen ama ancak çok az bir kısmını açıklayabileceklerini vurgulama imkanı veriyor. Aynı şekilde bu kategorikleştirmeye göre 2 ve 3. sırada bulunanların kişilik bozuklukları değil de kalıplaşmış kişilik tipleri olan kimseler olduklarını söyleyebiliriz. Bu kategorikleştirmeyi önemsememizin ikinci nedeni ise meslektaşımızdan farklı düşünmemizdir. Belli ki meslektaşımız insanları “geçimliler” ve “geçimsizler” diye temelde ikiye ayırıyor. Biz asıl bu ayrıma karşı çıkıyoruz. Onun geçimsizler kategorisinin ilk sırasına yerleştirdiği, “esas olarak geçimli, fakat belli ortamlarda, ya da ilişkilerde geçimsiz olanlar” dediği kimseler bize göre “hepimiz”iz. Ayrıca “geçimliler” diye bir insan kategorisi yok, varsa bile “fenafillah” mertebesinde diye kabul edebileceğimiz bu kimselerin ihmal edilebilecek düzeyde az sayıda olduğunu sanıyoruz.

Geçimsizleri bir an için ihmal edip her zaman herkesle geçimli olduğunu söyleyen bir insan düşünelim. Bazı insanlara kendileri ve çevreleri, yüksek uyum yetenekleri, hoş görü ve bağışlayıcılık gibi fevkalade erdemleri nedeniyle “geçimli” sıfatından bir paye verebilir, buna bir itirazımız olamaz ama her zaman, her şart altında, herkesle geçinebilmek gibi bir özelliği taşıyan bir insanı hayal etmek de bile zorlanırız. Böyle bir insan varsa bile onun erdemlerinden ziyade, zalimliklere, haksızlıklara karşı çıkmamak, acılı insanların dertlerini çözmek için yardım etmemek gibi zaafları olan bir kimse olduğundan bahsetmek daha akla uygundur.

“Geçimsiz insan”dan ziyade “geçimsizlik yaşanan ilişki”den bahsetmeli

Eğri oturup doğru konuşalım, hepimizin kişiliğimizden kaynaklanan ve ihlal edilmeleri halinde bizi öfkelendiren, tepki vermeye zorlayan sınır çizgilerimiz var. Bu sınır çizgilerimiz aynı zamanda kimlerle hangi şartlarda geçinmeye hazır olduğumuzla ilgili sözleşme maddelerimiz. Bir ilişki, geçim sözleşmemize uygun biçimde ilerlemiyorsa, kişiliğimizin kırmızıçizgilerini zorluyorsa, beklentilerimizi karşılamıyorsa, arık biz de o ilişki için “geçimsiz” olmaya başlayabiliriz ama dikkat edin lütfen “o ilişki için…”. Hatta bu kadar güçlüklerle dolu, sözleşme ihlalleriyle yol alamayan bir ilişkiye bile gerek olmayabilir; ayrılık mukadder hale gelebilir.

Doğrusunu söylemek gerekirse, bu kadar ince bir bakıştan sonra geçimlilik, geçimsizlik meselesinin genel bir başlık altında ele alınması da hatalıdır. Mutlaka geçinmenin koşulları kiminle, ne zaman, hangi işte, hangi rolde geçinmekten bahsettiğimiz de sorgulanmalıdır. Anneniz babanızla tam da onların istediği gibi bir evlat olarak ilişki sürdürüyorsanız, siz şüphesiz hem onların hem akrabaların ve çevrenizin gözünde “geçimli bir evlat”sınızdır. Lakin “geçimli bir evlat” olmanızın “geçimli bir eş” olacağınızla ilgili hiçbir garantisi yoktur. Evlatlık ve eşlik o kadar farklı rol tanımları gerektirir ki, bir rolü diğerinde de aynen uygulamaya kalksanız, bırakın geçimsizliği alenen komik olursunuz. İyi evlatsınız kesin diyelim, iyi eş olduğunuzu da başta eşiniz herkes onaylıyor, haydi bu özellikleriniz “iyi ebeveyn” olmanızın koşullarını da kısmen sağlamış olsun, tüm bunlardan yola çıkıp sizin iyi bir çalışma arkadaşı, iyi bir dost olduğunuzu mutlak biçimde söylememize imkan var mı? Şöyle bir bakıp işyerinize, size bazıları iyi çalışma arkadaşı der, bazıları demez, arkadaş çevreniz de her birinizin en yakın dostu, kankisi farklı farklıdır. İnsan, bir yandan bir ilişkiyi biçimler ama bir yandan da her ilişkiye göre biçimlenir.

Dahası var: Bazen bir ilişkide görünüşte her şey fevkalade birbirine uygun gibidir ama insan dediğimiz varlık ilk bakışta kendini ele vermeyen derinlikli psikolojik özelliklere de sahip olduğundan bir türlü karşımızdakiyle frekanslarımız tutmaz, ortak bir ritimde hareket edemeyiz. O zaman da geçimsizlik kapımıza dayanmıştır ve bu frekans ve ritim sorunlarının da kaynağında muhtemelen kişilik özelliklerimizdeki farklılıklar bulunur. İlişkilerdeki geçimsizliklere bazen akıl sır ermez, her şey yolunda giderken birden tepetaklak oluverir; tıpkı akıl sır ermeyen, hiçbir etkene temel kusur yüklenemeyen trafik kazaları olduğu gibi. Tabii bu arada, geçimsizliğin bir ilişkinin varlığı ve sürdürüldüğü şartlarda gündeme gelen bir kavram olduğunu da hatırımızda tutmalıyız. Bir ilişki başlamamışsa, ilerlemeyip sönmüşse ya da geçimsizliğin bir aşamasında bitmiş, ayrılık olmuşsa artık orada geçimsizlikten bahsedemeyiz. Evli evine, köylü köyüne gitmiş, insan ilişkisi sonlanmıştır.

Geçimsizliği hepimizin başına gelebilecek bir insanlık hali dolayısıyla da kendimizi bazı koşullarda geçimsiz olabilecek birisi olarak görmek en uygunu gibi görünüyor. Ruhsal bakımdan nispeten sağlıklı yani kişilik bozukluğu olmayan biz ve karşımızdaki insan, nasıl kişilikleri olan insanlarız, soru, bu olmalıdır. Bu nedenle bu kitapta biz sizi daha zor bir göreve davet ediyoruz: Kendinizi ve karşınızdakini tanımaya, bir insanı tanımanın zorluğuna. Psikolojik bilimlerdeki bilgimizi, hepimizin anlayabileceği hale getirmenin, geçimsizliklerimizin nedenleri üzerine düşünmek, psikolojik bilincimizi artırmak için bir fırsat yaratmasını istiyoruz.

Peki, kişilik bozuklukları tek başına açıklayıcı bir neden değilse, toplumda görülen bunca geçimsizliğin, insan ilişkilerinde yaşanan bu kadar sorunun kaynağı ne? Nasıl oluyor da bazı ilişkilerimiz yolunda giderken bazılarında sıkıntılar yaşıyoruz? Bizim kişiliği nedeniyle sorun yaşadığımızı söylediğimiz insanlar, acaba neden pekala başkalarıyla gül gibi geçinebiliyorlar? Nedir kişilik özelliklerimizdeki farklılıkların neden olduğu frekans ve ritim sorunları? İşte, bu kitapta asıl olarak bu sorulara cevap vermeye, daha doğrusu siz bu sorulara cevap ararken psikolojik bilimlerdeki bilginin işinizi kolaylaştırmasına, belki kafanızda bir ışık yanmasına yardımcı olmaya gayret edeceğiz. Geçimsizliklerimizi sadece kişililik bozukluklarına, geçimsizleri yalnızca kişilik bozukluğu olanlara indirgemeden, geçimsizliklerin kaynaklandığı kişilik yapılarının oldukça karmaşık olduğunu anlatabilmeye çalışacağız. Kısacası “insan çok zor, onu tanımak daha da zor, geçimli bir insan ilişkisi hepsinden zor” diyeceğiz. Bu zorluklar karşısında kitabımız, elbette hayat yolunuzu pırıl pırıl hale getiremez ama belki karanlıkta el yordamıyla yürürken size küçük bir el feneri olabilir, diye umuyoruz.

*Uz. Dr. Murat Beyazyüz ile birlikte yazdığımız, Timaş Yayınları arasından çıkan, “Geçimsizler: Kişilikleri Anlama ve Geçinmeyi Kolaylaştırma Kitabı”ndan alınmıştır.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.