İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Özkan, "Yaşlanma; üretkenlik, sevme, öğrenme kapasitesinin erozyona uğramasıdır. Neofobosi olanlar, yani yenilikten korkanlar öğrenmeye dirençlidir, dolayısıyla erken yaşlanırlar" dedi.
Prof. Dr. Özkan, 18-24 Mart Yaşlılar Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, yaşlanmanın öncelikle psikolojik olarak kişinin kendini nasıl hissettiğiyle ilişkili olduğuna dikkati çekti.
"Yaşlanma, üretkenlik, sevme, öğrenme kapasitesinin erozyona uğramasıdır. Neofobosi olanlar, yani yenilikten korkanlar öğrenmeye dirençlidir, dolayısıyla erken yaşlanırlar" diyen Özkan, bu kişilerin obsesyona eğilimlerinin bulunduğunu ve kontrolcü bireyler olduklarını kaydetti.
Özkan, yaşlanmanın da sağlıklı bir şekilde yapılabileceğini belirterek, "Toplumumuzdaki yanlış bir kanıya göre yaşlılık dönemi, sosyal hayata pek dahil olunmayan, genellikle evde vakit geçirilen, sağlık sorunlarıyla dolu ve yalnız bir süreç olarak algılanmaktadır. Oysa yaşlılık döneminin getirdiği fiziksel, sosyal ve psikolojik tüm değişikliklere rağmen fiziksel ve psikolojik sağlığın sürdüğü sosyal açıdan aktif, üretken ve doyumlu bir hayat sürmek mümkündür. Önemli olan kişinin kaç yaşında olduğu değil, yaşamdan aldığı hazdır" dedi
Neofobisi olan kişilerin obsesyona eğilimi vardır, kontrolcü bireylerdir. Her durumu kontrol etmek bir süre sonra kişiyi yorar ve sinirlilik gösterebilirler. Özkan, yaşlanmanın da sağlıklı bir şekilde yapılabileceğini belirterek sözlerini şöyle diyor: “Toplumumuzdaki yanlış bir kanıya göre yaşlılık dönemi, sosyal hayata pek dahil olunmayan, genellikle evde vakit geçirilen, sağlık sorunlarıyla dolu ve yalnız bir süreç olarak algılanmaktadır. Oysa yaşlılık döneminin getirdiği fiziksel sosyal ve psikolojik tüm değişikliklere rağmen fiziksel ve psikolojik sağlığın sürdüğü sosyal açıdan aktif, üretken ve doyumlu bir hayat sürmek mümkündür. Önemli olan kişinin kaç yaşında olduğu değil, yaşamdan aldığı hazdır.” Humanite Psikiyatri Kliniği’nden Uzman Klinik Psikolog Bihter İyidir, her yaş döneminde kendine özgü ruhsal sorunlar ortaya çıktığına dikkat çekti: “Bebelik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve orta yaş dönemlerinin kendine özgü sorunları olduğu gibi yaşlılık dönemi de kendine has bazı güçlükler içermektedir. Yaşlanmayla birlikte biyolojik, psikolojik ve sosyal değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Ancak ortaya çıkan bu değişiklikler kişinin sağlıklı, üretken ve doyumlu bir hayat sürmesine engel değildir ve olmamalıdır.”
Sosyal izolasyon depresyonu tetikliyor
Yaşlılarda en sık görülen ruhsal rahatsızlığın depresyon olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Bihter İyidir, “65 yaş ve üzerindeki insanların yüzde 80'inden fazlasında kronik bir fiziksel rahatsızlık veya birkaç rahatsızlık bir arada bulunuyor. Yaşlılarda en sık görülen ruhsal rahatsızlık ise depresyondur. Depresyon tek başına ya da sıklıkla fiziksel hastalıklarla ilişkili olarak ortaya çıkıyor. Fiziksel hastalıklar, çoğul ilaç kullanımı, beslenme yetersizliği, sosyal ilişkilerde azalma, sosyal izolasyon, düşük benlik saygısı, düşük sosyo-ekonomik düzey, eş kaybı ve emeklilik gibi faktörler depresyonu tetikleyebilmektedir“ dedi. Bihter İyidir, yaşlılıkta depresyon tedavisinin nasıl yapıldığını şöyle anlatıyor: “Yaşlı hastalarda depresyon ilaç tedavisi ve psikoterapi ile etkin bir şekilde tedavi edilebilir. Tedavinin amacı; hastalık belirtilerinin ortadan kaldırılmasını sağlamanın yanı sıra kişinin işlevsellik düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmektir.”
NEOFOBİ NEDİR?
Yenilik fobisi olarak bilinir. Bu deyim daha çok beyin problemleri yani bunama ve benzeri durumlar nedeniyle yaşama uyum sağlaması güçleşen kişilerde, yaşlılarda görülen bir durumu anlatmak için kullanılmaktadır. Alzheimer hastalığı ve benzeri nedenlerle beyin işlevleri daralmaya başlayan insanlar, uyaranları değerlendirmekte zorluk çekmeye başlar ve kendilerini korumaya alırlar. Bu ise alıştıkları çevrelerden ayrılmama, eşyaların yerini değiştirmeme, hep ayı saatlerde aynı şeyleri yapma gibi davranışlarla kendini gösterir. Çevrelerinde yeni bir şey yapılmasını istemezler. Aslında bu kendileri için faydalı bir tutumdur. Çünkü bu gibi kişilerin hayatında büyük bir değişiklik yapıldığında, örneğin bir hastane ya da huzurevine nakledildiklerinde aniden durumlarında bozulma olur ve şüpheci davranışlar içersine girebilirler. Bu durum anlayamadıkları koşullarda kendilerini emniyette hissetmemeleri ile ilgilidir.
Neofobi deyimi daha sonra genelleşmiş ve yenilikten korkan her tür insan için kullanılan bir deyime dönüşmüştür. Gerçekten de böyle kişiler vardır. Bu kişiler daha çok obsesif olarak bilinen titiz karakterli kişilerdir. Kontrolcü insanlardır. Her şeyin kendilerine sorularak yapılmasını isterler. Çocukluklarından beri böyle yetişmişlerdir. Ancak aşırı kontrolcülük kişiyi yorar, kontrol etmeleri gereken şeylerin sayısı ve çapı arttıkça bu gibi kişiler uyumlarını kaybedip sinirlilik belirtileri gösterebilirler. Bazı toplumlar da yeniliğe daha az açıktır. Türk toplumu her ne kadar birçok konuda tutucu gibi dursa da bazı konularda yeniliğe fazlasıyla açıktır. Hatta kimi zaman korumamız gereken eski binalardan tutun da eski adet ve geleneklere varana dek pek çok konuda geçmişe ve eskiye karşı fobik davranıldığı görülür. Bu konuda toplumumuzda birbirine zıt ve çelişkili tutumların bir arada olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Aktüel Psikoloji & İnternet Medyası & Ajanslar