Netleşmek, ne istediğimizi bilmek çok önemlidir. İş hayatında netleşmenin gücüne inanan yöneticiler, bir proje söz konusu olduğunda önce, fizibilite çalışması yapılmasını isterler. Bu şekilde projenin uygunluğu ile birlikte projenin diğer hedeflerle olan uyumu da kontrol edilmiş olur. Proje içeriği netleştikçe projede kimlerin yer alacağı, hangi konulara daha çok odaklanılacağı, en çok nerelerde riskin olduğu gibi birçok konu ince detaylarına kadar netleşir. Bundan sonrası ise su gibi akacaktır. Karşılaşılacak zorluklar önceden bilindiği için hayal kırıklılığı söz konusu olmayacaktır.
İş hayatında netleşmenin gücüne başvurduğumuz halde, kendi projelerimiz olduğunda mümkünse netleşmek istemeyiz. Belki de, netleşmek işimize gelmez. Çünkü, kendimizi ikna etmek diğer insanları ikna etmekten daha zordur. Çünkü ikna olduğumuzda, hayatımızdaki bir takım şeyleri bırakmak zorunda kalabiliriz. O bir türlü bırakamadıklarımızın aslında, o çok istediğimiz şeyin önünde engel teşkil ettiğini aklımıza dahi getirmeyiz. Belki de birisi varken diğeri olamıyordur. İşte böyle anlarda akışa bıraktım demek daha kolay gelir. Akışa bırakmak güzel bir seçenek olsa da çoğunlukla zamanlamasında hata yaparız. O çok bahsedilen akışa bırakma ritüeli bence ne istediğimizi netleştirdikten sonra yapıldığında işler.
Netleştiğimizde güzel bir şey daha olur, içinizdeki karmaşayı diğerlerine yansıtmayı bırakırız. Artık diğerlerinin enerjisi bize ulaştığında içimizdeki enerji ile dönüşmez, farklılaşmaz. Ayın yansıması yerine ayın kendisini görmeye başlarız. Gerçeği, özü görmek böyle bir şey olabilir.