-Yaaa bu adam kalksın yanımdan!
-Neden kalksın ki yavrum?
-İstemiyorum bunu yanımda işte!
-Beyefendi rica etsem öndeki boş koltuğa geçebilir misiniz?
Adam durakladı, kısa bir süre kadına baktı, ardından da küçük kız çocuğuna, sakallarını ovuşturdu. İçinde yaşadığı kültürün ona öğrettiği gibi bir hanımefendinin ricasını kırmayıp kalkıp yer değiştirdi isteksizce, şaşkındı.
O zamanlar İstanbul bir başka griydi. Binalar tek renk, insanlar tek çeşitti. Daha fazla çamaşır asılırdı balkon iplerine, daha fazla halı yıkanırdı kapı önlerinde ve daha fazla güvenirdik bizden olmayan herkese. Kasımpaşanın üst tarafında büyük otoparkın olduğu yerden yolcu otobüsleri kalkardı, uzun uzun seferler yapan. Biz de olurduk o seferlerde annem, babam. İki koltuk alırdı babam, gaz sırasında saatlerce beklemiş Türk erkeği tasarrufuyla, cüzdanında da çok sevdiği rahmetli bir siyaset adamın fotoğrafını taşırdı, arada çıkartıp bakardı, ağlardı. Ben ikisinin tam ortasına otururdum, camdan dışarı hayatımda ilk kez gördüğüm sanayi tesislerine ve yeni aldığım ninja kaplumbağa desenli pantolonuma sevinçle bakardım. Sonra en sevdiğim an gelir muavin İnek Şabanın kasetini koyar belki onlarca kez şahit olmamıza rağmen yine de Şabanın yoğurt kovasını Gardrop Fuatın kafasına boca etmesine ciğerlerimiz acıyana dek gülerdik. Mola yeri kargaşasını da işte o zamanlarda öğrendim. Nedense hep soğuk olurdu kaptanın durduğu yerler ya da ben üşürdüm bir şeylerden, her şeylerden. Tuvalet önlerinde kalabalıklar, kusmuk dolu torbaları aceleyle çöpe atan Pötürgeli muavinler, İbrahim Tatlıses kasetleri, türlü şekerlemeler, lokumlar, Çin malı oyuncaklar, bazlama, çay, ayran, bolca sigara.
Muavin mola dönüşü bir elinde peçete diğerinde kolonyayla şovunu yapar, kolonyayı ellerimi uzatmama rağmen hep kafama dökerdi. Sonra hava kararır otobüs içindeki ışıklar sönerdi. İşte yolculuğun en keyifli ve zahmetli zamanı. Annem ufak bir yastık koyardı ayaklarının dibine, ben de yere inip koltukların alt boşluğunda uyumaya çalışırdım. Bakmayın dışarıdan öyle küçük göründüğüne 7-8 yaşlarındaki bir çocuk pek rahat olmasa da mışıl mışıl uyuyup ninja kaplumbağaları görebilir rüyasında.
- Anneciğim bebeğimi denize sokabilir miyiz?
-Ama geç oldu kızım, yarın sabah götürsek bebeğini denize, hem hastasın prensesim.
-Bana ne de bana ne!!! Bugün istiyorum bugün, yoksa küserim, yemek yemem.
-Tamam kızım inince bir bakarız.
Kız çocuğu zaferinden emin bir kumandan edasıyla başını elindeki İPade tekrar gömdü. Temple Runda yeni bir rekor onu beklerdi.
Açık ve net olarak söylüyorum ki ukala ve narsisist çocuklar yetiştiriyoruz. İstekleri olmayınca ağlayan, bunu bir silah olarak kullanan, kendini dünyanın merkezinde gören yaşça kendinden büyük laflar söylemekte bir beis görmeyen, tüketim çağının yeni dişlilerini yetiştiriyoruz. Durumun abartılı olduğunu, haksız olduğumu, sizin çocuklarınızın başkaları gibi olmadığını düşünebilirsiniz. Fakat tehlike tam olarak kapınızda, çocuklarımıza yeterli ilgi ve alakayı gösteremezsek bir nesli kaybedeceğiz.
Sigara, alkol ve uyuşturucu kullanım yaşı ilkokullara kadar düştü. Depresyonun başını çektiği çeşitli ruhsal bozukluklar her geçen sene artış gösteriyor. Gencecik çocuklar sudan sebeplerle canlarına kıyıyor. Aslında önemsiz ve çözümü kolay bir problemi içlerinde bir kar topu gibi büyütüp yarattıkları çığın altında eziliyorlar. Ama tüm bunlara rağmen biz sorunların nedenlerini hep dışarıda aramaya alışkınız. Zerre toz kondurmamaya çalışırız üzerimize. Bizim çocuğumuz hep en akıllıdır, yalan söylemez, küfür etmez, kötü sitelere girmez, hırsızlık yapmaz, hele sigarayı ağzına bile sürmez. Derslerinde başarısızsa da çalışsa yapar ama çalışmıyor deyip işin içinden sıyrılırız.
Bizler gerçeklerle yüzleşmedikçe, dönüp kendi aile yapımıza bakmadıkça u meseleleri halledemeyeceğiz. Son model telefonlarla, bilgisayarlarla, İPadlerle onları daha fazla mutlu edemeyiz sadece uzaklaştırırız, yalnızlaştırırız.
Bu yazıyı okuduktan sonra her zamankinden farklı bir iş yapın. Siz televizyon izlerken odasında bilgisayarla uğraşan çocuğunuzu yanınıza çağırın ve sıradan, günlük olaylar hakkında konuşun. Eğer konuşmak istemiyorsa sadece sizinle aynı odada bulunmasını isteyin bir müddet. Aynı odada bulunmanın sıcaklığı bile sizi mutlu edecektir. Eminim.
Nasıl Bir Nesil Yetiştiriyoruz?
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.