Modern Psikoloji Mağduru Olmayın

PSİKOLOJİ BİR BİLİM DEĞİLDİR! Psikoloji 130 yıldır zanni bilgi üretmektedir.

GÜLENAY PINARBAŞI / www.kadinhaberleri.com


www.kadinhaberleri.com yazarlarından, hem akademisyen olarak hem de gönüllü çok önemli çalışmalara imza atmış uzman psikolog Mücahit Gültekin ve çok çok ilgi çekici kitabı 'Psikolojik Tehlike' 'Modern Psikoloji Mağduru Olmayın' çerçevesinde çok önemli sorunlarımızı konuştuk. 

 Sorularımıza oldukça kapsamlı cevaplar verdiği için kendisine teşekkür ediyoruz.

PSİKOLOJİ BİR BİLİM DEĞİLDİR! Psikoloji 130 yıldır zanni bilgi üretmektedir.

Psikoloji bir bilim midir?
Bildiğiniz gibi “bilim” kelimesi günümüzde üretilen bilginin meşruluğunu, evrenselliğini ve güvenilirliğini ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu noktadan baktığımızda elbette ki psikolojiye bilim dememiz mümkün değildir. Kaldı ki, modern psikoloji literatürünün %80’ini APA oluşturmaktadır.
Diğer taraftan bilimin kendini tanımlamasını esas aldığımızda ise; gözlenebilir, deneylenebilir, tekrar edilebilir kontrollü bir bilgi üretme yönteminden bahsediyoruz demektir. Eğer kastedilen şey bu ise psikoloji 130 yıllık tarihinde bunu yapmaya çalışmıştır. Hatta bunu öylesine bir hırsla yapmaya çalışmıştır ki, bu uğurda kendi araştırma nesnesinden “insan”dan bile vazgeçmiş, kendi araştırma alanına ihanet eder bir yola sapmıştır. Psikolojinin kuruluş yılına bakalım. Niçin 1879’tur? Bunun tek bir cevabı var. O yıl Wundt’un psikoloji laboratuarını kurduğu ve insanı laboratuar ortamında araştırmaya başladığı tarihtir. Bu sebeple psikoloji insanın laboratuar ortamında araştıramayacağı yönlerini yok sayarak insanı araştırmaya çalışmıştır. İnsanın ilahi ve aşkın yönünü yok sayarak bilgi üretmiştir. Diğer bir ifade ile psikoloji “neyi araştırabilirim?” sorusundan çok, “neyi laboratuar ortamında araştırabilirim” sorusundan yola çıkarak bilgi üretmiştir.
Peki bütün bunlara rağmen psikolojinin ürettiği bilgi bilimsel midir? Eğer bilimsel bilgiden kastımız zanni bilgiyse, evet. Psikoloji 130 yıldır zanni bilgi üretmektedir.

BİR İLAÇ İÇİYORSUN “AR”SIZ  OLUYORSUN!

Psikolojinin bu kadar rağbet görmesinde kültür emperyalizmiNİN katkısı var mı?
Psikoloji ve psikiyatri normalin ve anormalin kriterlerini belirlemektedir. Bir başka deyişle nasıl bir insan olmamız gerektiğini söylemektedir. Burası, psikolojinin ideolojik amaçlı kullanımına işaret etmektedir. Bu noktada psikolojinin olumlu ve olumsuz değer yüklediği kavramlara bakmak gerekir. Burada bir örnek vermekle yetinelim; modern psikoloji utanma duygusunu engelleyici, hastalıklı bir duygu olarak görmektedir. Hatta ilacı bile var şimdi. İlacı içiyorsun ve arsız oluyorsun… Hem paranızı alıyor, hem de sizi şekillendiriyor. Bir bakıma psikoloji, ar ve haya medeniyeti olan bizim medeniyetimizin insanına, süfli emellerin şerrinden koruyacak bu duygudan nasıl kurtulacağının yollarını gösteriyor.

İNSANLAR KONTROL ALTINA ALINMAYA ÇALIŞILIYOR

İnsanın iç dünyasını çözmek aslında onu yönlendirmenin anahtarı mıdır?
Bilimin üç temel amacı tanımlama, açıklama ve kontrol altına alma olarak belirtilmektedir. Elbette ki psikoloji 55 alt alanıyla birlikte insanı nihai noktada yönlendirmenin de ötesinde kontrol altına almaya çalışmaktadır. Bunun için de insanın iç dünyasını çözmek, onu yönlendirmek için bir ön adımdır. Asıl hedeflenen burada insanın iç dünyasını psikolojinin dayandığı temel paradigmalar çerçevesinde belirlemektir.

 Bizim kültürümüzde özel hayatın gizliliği esastır. Bu nedenle hatırat bile pek yazılmamıştır. İnsanların psikolog olsa bile en mahrem olayları ve duyguları ifşa etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?


Modern psikolojik öğretiler insanın iç dünyasında kendisine sıkıntı veren her ne varsa bunu bir uzmanla paylaşmasını öğütler. Hatta kişi bunların farkında değilse bile bir uzman tarafından bunların açığa çıkarılmasının gerekliliğini vurgular. Burada amaç kişinin rahatlaması ve kimi zaman da kişinin iç dünyasında yaşadığı sorunların normalleştirilmesidir. Bunun için grup terapilerinin verimliliğine atıfta bulunulur.  Burada açıklanan duygular psikolojinin dayandığı temel paradigmalarla uyumluysa bunları kabullenmesi, eğer uyumlu değilse değiştirmesi amaçlanır.
Tabi ki Tanrıyı yaşamın dışına itmeyi ve insanı evrenin merkezine koymayı amaçlayan modern öğretilerin literatüründe dua, sabır, tevekkül gibi ilahi kavramlara yer yoktur. Bu sebeple modern psikoloji bilimi “Derdini yalnızca gecenin sükunetinde Rabbine anlat. Gözyaşlarınla ve titreyen bir kalple yalnızca O’ndan iste” düsturunu anlayamaz.

“Psikoloji ve kendini gerçekleştiren kehanet” tezinizle bizim halk söyleyişindeki “bir adama kırk gün deli dersen, deli olur” kabulünü mü kast ediyorsunuz?
Hemen hemen aynı şey. Kastettiğim psikolojik araştırmalarda psikoloğun insanda var olanı değil, psikoloğun bulmayı umduğu şeyi buluyor olmasıdır. Yani psikolog belirli hipotezler üretir ve bunları araştırma alanına giderek bulmaya çalışır. Bir araştırmadan bulamasa da bir diğer araştırmadan bu hipotezi doğrulayan bir bulgu bulur.


 

Modern psikoloji sapkınlıklardan kurtulmaya çalışanlara NEDEN “kabullenişi” telkin ediyor?


Bilindiği gibi 1973 yılına kadar eşcinsellik DSM’de (Psikiyatrik hastalıkların tanımlandığı tanı kitabı) bir hastalık olarak tanımlanıyordu. O tarihten sonra eşcinsellik hastalık sınıflandırmasından çıkarıldı. İlk zamanlar eşcinsellik bir “cinsel tercih” olarak sunuldu. Sonraları bu kişileri “cinsel tercih” tanımlaması da tatmin etmedi. Çünkü burada sanki hemcinsini değil de karşı cinsi de tercih edebilme insiyatifi olmasına rağmen, iradi olarak kendi cinsini seçmesi anlamı vardı. Şimdi ise eşcinselliğin bir “cinsel yönelim” olduğu savunuluyor. Yani bu ikinci tanımlama ile eşcinselliğin doğuştan geldiği anlatılmaya çalışılıyor. Genetikçiler eşcinsellik geni olduğu yönünde spekülasyonlar ortaya atıyorlar. Eşcinselliğe karşı çıkanlar cinsel ayrımcılık yapmakla suçlanıyor. Eşcinselliğe karşı çıkmak psikoloji literatüründe “Homofobi” olarak isimlendiriliyor. Son yıllarda Türkiye’de bile eşcinsellik yanlısı bir çok dernek, kulüp kuruldu. Sözüm ona bilimsel sempozyumlar düzenlendi. Biliyorsunuz basına da yansıdı, Wolfowitz’in başkanı olduğu Dünya Bankası Türkiye’deki Kaos GL isimli eşcinsellik yanlısı örgüte para yardımında bulundu. Bu konu o kadar önemsenmektedir ki, AB’ye aday ülkelerin yasalarını eşcinsel tercihlere yönelik cezalardan arındırmaya yönelik düzenlemeleri istenmektedir.

PEDOFİLİ HASTALIKTIR DEMEK ONU KABULLENMEYİ  GETİRİR

Mücahit Bey, işiN bir de duygusal ayağı var.

Evet olmaz mı? 2005 yılı yapımı olan ve Türkiye’de de gösterime giren “Brokeback Dağı” adlı film eşcinsel iki erkeğin ilişkisini romantik ve dramatik bir uslupla işleyerek, seyirciyi eşcinsel bir aşk (!) için ağlatmayı amaçlıyordu.

 Kitabınızda “Eşcinsellik Normalleşti, Sıra Pedofili de mi?” diye bir başlık var. Beni dehşete düşürdü biraz bahsedebilir misiniz?

Pedofili DSM’de bir hastalık olarak tanımlanmaktadır (Hastalık tanımı bile içinde zaten bir normalleştirme çabasını taşır); eşcinselliğin bir zamanlar hastalık olarak kabul edildiği gibi.  İleride pedofilinin de cinsel bir tercih olarak kabul edildiğini öğrenirsek şaşırmamalıyız. Hatta istenildiği takdirde bir genetikçi de “pedofili geni” bulacak ve pedofilinin cinsel bir yönelim olduğu iddia edilecektir. Ondan sonrası kolaydır; Sempozyumlar düzenlenir, filmler yapılır, dernekler kurulur. Pedofiliye karşı çıkanlar ise bilimsel (!) sonuçlara dayanılarak cinsel ayrımcılık yapmakla suçlanır. Etiket bile hazırdır: “Pedofobi”
Ben kitabı yayınevine gönderdikten sonra peşpeşe iki haber yer aldı basında. Birisi Pedofililerin beyinlerinin farklı çalıştığı, erotik materyale daha az tepki verdiği yönündeydi. Bu haberi görünce yayınevine bu haberi gönderdim, kitapta yer aldı. İkinci habere ise kitap yayınlandıktan sonra rastladım. Bu haberde, Hollanda’da bir pedofili partisi (PNVD) kurulduğu ve bu partinin mahkeme kararıyla yasallaştığı bildiriliyordu.  PNVD 12-16 yaş arası çocuk pornografisinin ve hayvanlarla ilişkinin legalleşmesini savunuyor. Parti, çocuk pornosu bulundurmanın ve televizyondan yayınının serbest bırakılmasını istiyor.
Daha öncede belirttiğim gibi psikoloji bunları özellikle haz merkezlilik ve birey merkezlilik paradigmalarıyla uyumlu olarak üretmektedir.

Modern psikiloji nasıl bir insan hedefliyor?
Şunu belirtmeliyim ki bana göre psikolojinin kendine ait bir insan modeli yoktur; psikoloji biliminin temel paradigmalarını oluşturan modernizm ideolojisinin bir insan modeli vardır. Ki o da seküler bir insan modelidir.

BATILI PSİKOLOJİNİN YARDIM ETME AMAÇLI OLDUĞUNU SÖYLÜYOR İSLAMCILAR DA İNANIYOR

28 şubattan sonra muhafazakar çevrelerde psikolojiye müthiş  bir yönelme oldu. Belediyelerde en çok psikologlar-psikiyatristler rağbet gördü. Herkes birbirini bu normal bu anormal olarak tanimladi/ sizce neden?

Aslında bu ilginin farklı yönlerden etüd edilmesi gerekir. Şunu söyleyeyim: Batılı bir bilim olarak modern psikolojinin insana yardım etmeyi amaçladığını iddia etmesi şaşırtıcıdır. Ancak daha şaşırtıcı olan bu iddianın bizim tarafımızdan ciddiye alınmasıdır.

Ben tabii ki bu ilginin kendiliğinden oluşmadığını düşünüyorum. Ancak son 15-20 yıldır Türkiye’deki Müslüman kesimin yaşadığı sosyal süreçlerden bağımsız bir şey değil bu. Kendi değerlerine, kültürüne, geleneğine, kendi kavram ve dünyayı algılama biçimine duyulan güvenin kırılmasının bunda önemli bir payı var diye düşünüyorum. Dünyayı değiştirmek için yola çıkan kişiler kendi evlerini bile değiştiremediklerini gördüklerinde bir hayal kırıklığı yaşadılar. Hayal kırıklığı pişmanlıkla birlikte bir öfkeyi de içinde taşır. Öfkeyle yoğrulan bir pişmanlık maksadı aşan sorgulamaları beraberinde getiriyor ve kişi dış etkilere daha açık hale geliyor. Ben “psikolojiye” böyle bir durumda yakalandığımızı düşünüyorum.

DİNDARLAR PSİKOLOJİYE HAK ETMEDİĞİ GÜVENİ KAZANDIRDILAR

 Etkilerle normali bozuluyor ve iyi bir müşteri oluyor öyle mi?

Artık İslami kesim psikolojinin sadece müşterisi değil. Moda tabirle sadece hizmeti alan değil aynı zamanda hizmeti veren durumunda. Bu da psikolojiye hak etmediği bir güveni kazandırıyor. Bu bilimin uzmanı olmak çeşitli avantajları da beraberinde getiriyor. Asıl tehlike de burada başlıyor.

Hocam hiç mi dikkatli yaklaşan uzmanımız yok?

Eleştirel bakan uzmanlar var. Ancak bunlar çok az sayıda. Batı’da böylesi bir muhalefet çok daha fazla. Çünkü onlar uzun yıllardır ve daha yoğun olarak bu mağduriyeti yaşıyorlar. Bizim ülkemizde ise “uzmanlar” bizi daha çok psikoloji ve psikiyatrinin güvenilirliğine inandırmaya çalışıyorlar. Ancak bana göre gerçek sorun, İslami bir perspektife sahip olan psikolog ve psikiyatristlerin kendi mesleklerine eleştirel bakmamaları, bakamamaları… Hatta bazen okuyorum ya da dinliyorum, başörtülü bir psikolog ya da İslami kesime hitap eden bir psikiyatrist bizim insanımıza var gücüyle psikololoji ve psikiyatriyi propaganda ediyor. Batılı psikologlar bile artık bunları böyle rahat yapamıyorlar…  Tabii mesleğini eleştirel bir duyarlılıkla icra eden ve mevcut psikiyatrik uygulamaların en azından bazılarını içine sindiremeyen psikiyatrist ya da psikologlar da var.

 

Ne sakıncası var ki!!!!
Yani şimdi televizyonda bir psikoloğumuz çıkıp bize DSM’den ezberlediği hastalıkları anlatıyor. Hiç şüphe duymuyor. Hiç rahatsızlık hissetmiyor. Bu gerçekten üzücü bir şey.  Bize Amerikan Psikiyatristler Birliği’nin öngördüğü insan modelini anlatıyor. Evet, batı bize belki şu makinenin nasıl çalıştığını, yapıldığını anlatabilir. Ancak nasıl bir insan olmamız gerektiği konusunda en son bakacağımız yerdir orası. Batı öngördüğü insan modeliyle bugün tam bir trajedi yaşıyor ve yaşatıyor. Bunu bir yığın istatistiki bilgiyle kitapta aktardım. Yani bizim insanımız psikolog/psikiyatrist unvanını alıverince bir de bakıyorsunuz ki bize çocuklarımızı koşulsuz sevmemiz gerektiğini, benliğimize (nefsimize yani) olumlu bakmamız gerektiğini falan filan anlatmaya başlıyor…

PSİKOLOGLAR BU SIFATLA KONUŞMA HAKKI ELDE EDİYOR! BİNDİĞİ DALI KESMEK İSTEMİYORLAR


Peki niçin böyle yapıyorlar?
Ben açıkçası sorumlu olduklarını düşünüyorum. Psikoloji ya da psikiyatrinin tehlikeli yüzünü insanlara göstermek zorundalar. Bilmemek bu noktada kabul edilebilir bir mazeret değil. Ancak dediğim gibi bazıları psikolojinin şatafatlı kavramlarının büyüsüne kapılıyor, bazıları bindiği dalı kesmek istemiyor vs. Her şeyden önce bu unvanla para kazanıyoruz. Buna bizim işimiz gözüyle bakıyoruz. Bu unvanla konuşma hakkı kazanıyoruz. Bu da kendi mesleğimize karşı hakkaniyet ölçüsünde hareket etmemizi engelliyor diye düşünüyorum.

 Dışarıdan hazırlanıp sonra bize ihraç edildiğini ima ediyor veya iddia ediyorsunuz sanki?


Dünyadaki psikologların büyük bir bölümü ya Amerika’da eğitim görmüş ya da Amerika’da eğitim gören psikologlar tarafından yetiştirilmiştir. Yukarıda da ifade ettiğim gibi APA psikolojide standart koyucu bir güce sahiptir. Özetle açıktır ki, psikolojik bilgi neredeyse tamamen dışarıdan ithal bir bilgidir.

ENFORMATİK BOMBARDIMANINDAN KURTULUN VE DÜŞÜNÜN!

 Bu  propagandalardan korunma yolu var mI?
Yüce kitabımız “De ki: 'Size bir tek öğüt veriyorum: “Allah için ikişer ikişer ve teker teker kıyam etmeniz, sonra düşünmeniz. Sizin sahibiniz (veya arkadaşınız olan Peygamber)de hiç bir delilik yoktur. O, yalnızca sizi, şiddetli bir azabın öncesinde uyarandır.” buyuruyor. Medya, siyaset, bilim adamları eliyle estirilen toplumsal atmosferin dışına çıkarak düşünebilmek ve hakikati idrak edebilmek kolay bir şey değil. Bunun için Rabbimiz, teker teker ve ikili olarak enformatik bombardımanın dışına çıkarak, kalkarak/kıyam ederek (benim yorumuma göre bunun için özel bir çaba harcayarak, azmederek) düşünmek gerekiyor.


PSİKOLOJİNİN ÖNGÖRDÜĞÜ İNSAN TİPİ DÜNYAYI CEHENNEME ÇEVİRDİ

Psikoloji bir ihtiyaçtan doğmuştur iddiaları var…
Psikoloji/psikiyatri bir ihtiyaçtan doğmuştur iddiası doğru; ama insanların iç dünyalarından kaynaklanan ihtiyaçlardan değil, evreni seküler/materyalist/kapitalist temelde düzenlemek isteyen  dünya görüşünün ihtiyaçlarını karşılamak için ortaya çıkmıştır.
Bunu görebilmek için psikolojinin/psikiyatrinin modern bir disiplin haline geldiği yıllardan sonra dünyanın şu noktaya geldiği seyri takip etmek gerekir. İlginçtir ki, psikoloji/psikiyatri bilimi ve bu bilimlerin ait olduğu dünya görüşü kısa bir sürede dünyayı bir cehenneme çevirmeyi başarmıştır. 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Röportaj Haberleri