Modern kadın, özgürlük yorgunu (Ropörtaj)

Kozmopolis adlı kadın programıyla tanınıp sevilen Akşam Gazetesi yazarı Sevim Gözay, yeni neslin, eski feministlerin yaptıkları hatalardan ders aldığına inanıyor.

RAHİME SEZGİN / ZAMAN PAZAR
Kozmopolis adlı kadın programıyla tanınıp sevilen Akşam Gazetesi yazarı Sevim Gözay, yeni neslin, eski feministlerin yaptıkları hatalardan ders aldığına inanıyor. Sevim Gözay, kadının kazandığı her özgürlüğün onlara bir yorgunluk olarak geri döndüğü kanaatinde.

Sevim Gözay’ı birçoğumuz mesleğinde başarıyı yakalamış, kendi hayatı ile ilgili tasarrufları olan özgür kozmopolitan kadınlarının hayatını izleyiciye anlatırken tanıdık. “Kozmopolitan kadını benden başka bir şey değil” diyen Sevim Gözay baba parası ile kozmopolitan kadını olunamayacağı kanaatinde. Yani anlayacağınız kozmopolitan kadınları bir anlamda kendi tırnakları ile kazıyıp bir yere gelmeyi başaran ve kendi özgürlüğünü yakalayan kadınlar. Zengin bir aileden gelmeyen Sevim Gözay kendi sürecini bu anlamda doğal buluyor ve çok çalışıp bunu başardığını söylüyor. Tabii modern dünyada kadınların kazandığı her özgürlüğün onlara büyük bir yorgunluk getirdiğini de gözden kaçırmıyor. 8 Mart’ı da bahane ederek, Sevim Gözay ile hem modern kadını hem de çok tartışılan başörtüsünü konuştuk.

Cosmopolis kadını mısınız?

Cosmopolis benden başka bir şey değil, dolayısı ile cosmopolis kadınıyım ben. Cosmopolis kadını kozmopolitan’dan yola çıkarak sonradan türetilmiş bir laf. Tanımları çok seviyoruz ya biz ahali olarak. Eğer kozmopolitan kadını diye bir klişe varsa ben oyum.

Kozmopolitan kadını olmanın yaşı var mı?

Reşit olmak lazım öncelikle. Sonu yok ama başı var. Çünkü kozmopolitan kadını özgürlüklere sahip bir kadın. Dolayısı ile öncelikle reşit olmak gerekiyor. Sonra belirli konularda kendi hâkimiyetini kurmuş olması gerekiyor hayatında. Bizim programa başlarkenki klişemiz de otuzlu yaşlarına başlarken kariyer sahibi, ekonomik özgürlüğünü kazanmış kadındı. Otuz ve üzeri diyebiliriz ama bunu yirmi beşe de çekebilirsiniz. Herkesin hayatı farklıdır, dolayısıyla yirmi beşinde bu hayatı kazanmış ise evet o da kozmopolitan kadınıdır. Ama baba parası ile kozmopolitan kadını olunmuyor.

Sizin kozmopolitan kadını olma süreciniz nasıl oldu?

Benim sürecim çok doğal oldu, zengin bir aileden gelmiyorum. Dolayısı ile işleri ciddiye alıp yeteri kadar çalışmış birisiyim. Çok çalışıp istediğim meslekte ilerledikçe kendi hayatıma daha çok hakim oldum. Böyle gelişti olaylar.

Kozmopolitan kadınlarının sayısı artıyor mu?

Artması toplumun gelişmesi ile ilgili bir şey. Bu öyle üç senede olacak bir şey değil. Türkiye ne kadar gelişirse ekonomik olarak, modern hayat ne kadar ülke geneline doğru yayılırsa artacaktır tabii. Bu dediğiniz bizde her alanda mevcut. Meselenin derinliğine bakılmaksızın sadece şekil olarak benimsemek ve bir süre sonra da hızla ondan sıkılıp üretim dediğimiz şeye yol açıyor bu. Mesela bir meseleyi özümsemeden onu hazmetmeden sadece onun belli başlı şekillerini alıp ondan da bir şey anlamayıp buruşturup bir kenara atıyoruz. Dolayısı ile kadınlar ve modernite ile ilgili de böyle bir şey var. Toplum genelinde bu gelişme sağlanamadığı için kadınlar da tek başlarına bir yere kadar gidiyorlar. Ve bireysel mücadele, iş gelip oraya dayanıyor. O yüzden de genel bir gelişmeden söz etmek çok güç.

Modern kadının çıkmazları neler?

Kadınların her alanda kazandığı özgürlüğün sonuç olarak onlara büyük bir yorgunluk getirdiği bir gerçek. Feminizm hareketine baktığınız zaman kadınlar 40 yıldır her alanda hâkim olmayı istediler ve olma yolunda ilerlediler. Ve başaranlar oldu. İş hayatını da, evlilik hayatını da, çocuğu da istediler. Fakat hepsi bir araya gelince aslında yürümesi çok zor bir denkleme denk geliyor. Dolayısı ile bunlardan becerilmeyen büyük bir bölüm oldu, o da aile hayatı. Ama kadın doğası gereği aile kurmayı istiyor. Fakat özgürlük hareketleri ile aile hayatı arasındaki dengeyi kurmak çok zor bir iş ve bunu başarabilmek hakikaten çok zaman alıyor. Çoğu kişi zaten başaramadan ölüyor. Bizim gibi çalışan kadınları bekleyen en önemli sıkıntılardan biri bu aslında. Çünkü kariyer dediğiniz şeyi 35-40’lara kadar ancak becerebiliyorsunuz. Yaşıtlarınız evlenip çocuk yaparken siz tez hazırlıyorsunuz, ülke görmeye gidiyorsunuz veya mesleğiniz ile ilgili çok yoğun oluyorsunuz. Sonra kendinize geliyorsunuz bir koca ve çocuk eksikliği duyuyorsunuz. İşin esprisi şu, kadın işinde bulduğu tatminler nedeni ile özelinden vazgeçmiyor. Kadın hepsini istiyor fakat bu çok zor.

Aile kurma konusundaki tercihiniz ne?

Ben 23 yaşında evlendim, 25 yaşında boşandım. Boşandıktan sonra işlere ağırlık verdim. Özel hayat geri planda kaldı ister istemez. Çok yoğun on yıl geçirdim. Şimdi bakıyorum ben ne yaptım Allah’ım!.. Tabii şaka yapıyorum, memnunum halimden. Bazen keşke doğursaydım diyorum ama pratikte nasıl olurdu bilmiyorum. Mutlu bir çocuk yetiştirebilir miydim bilmiyorum. Bu yazgı gerçi kimse bilemez ama hani yalnız da çocuk büyütmek istemem açıkçası. Anneli-babalı büyüsün bir çocuk, güzel bir aile güzel çünkü.

Feminist misiniz?

Yok, ben kendimi daha çok post-feminist olarak değerlendiriyorum. Feminizm artık bitmiş. Feminizm işini yapmış ve daha sonrasına geçilmiş kadın özgürlükleri açısından. Biz onlardan sonra onların handikaplarını da eleştirerek başka bir gözle bakıyoruz dünyaya. Bizim kavgamız şu; biz iddialı olduğumuz alanda cinsiyetimize bakılmaksızın saygı duyulmasını ve işimizin değerlendirilmesini istiyoruz. Bunun yanında kadın olduğumuzun da göz ardı edilmemesini istiyoruz. Biz erkek dünyasında erkeksi durarak yer edinmeye çalışmıyoruz. Biz kadın olmaktan mutluyuz.

İmam-hatipli olduğunuzu ilk açıkladığınızda çok şaşırdılar mı?

Dört sene imam-hatip geçmişim var. Çocuk yaşta girip genç kız olarak çıktım oradan. Dolayısı ile ciddi bir tecrübe. Çok şaşırdılar mı bilmiyorum. Şaşırmakta haklılar imam-hatipten benim gibi birinin çıkmasını kimse beklemiyor. Okurlardan ya da izleyicilerden daha çok tepki geldi. ‘Yazıklar olsun sana’ diyenler de oldu, ‘biz de sizin gibiyiz’ diyenler de. Şans mıdır bu bilmiyorum ama bu konu hiçbir ağırlık yaşatmadı bana. Bir antipati veya bir dezavantajını hiç görmedim ben.

İmam-hatipte okuduğunuza hiç pişman oldunuz mu?

Bunu söylemek kendini bilmezlik olur. Ben kendim istedim gitmeyi, sonra kendime uygun bir iklim bulamadım ve bıraktım. Dini bilgileri öğrenmek güzel bir şey. Başörtüsü konusunda toplumdaki iki tarafı da anlamam orada geçirdiğim dört yıl ile ilintili. Ben başını kapatmanın ne demek olduğunu da biliyorum, öyle yaşamanın zorluklarının da farkındayım. Onu istemenin ne demek olduğunu ve onun vereceği huzuru da biliyorum. Başörtüsünün bir adamın zorla gelip kafanıza geçirebileceği bir kıyafet olmadığını çok iyi biliyorum. Başörtüsü takan kadınların bir mağduriyet nedeni ile bunu taktıklarını söylüyorlar ya, bunun böyle olmadığını çok iyi biliyorum. Çok isteyerek takılabileceğinin bilincindeyim ama bunun mümkün olamayacağını varsayıyorlar. Baş açmak ve modernite ilişkisi kuruluyor. Laikçiler artık komik olarak kendilerini böyle tabir ettirmek durumunda bıraktılar. Yarın herkes başını açsın laik olsun.

Toplumda gerçekten bir kamplaşma var mı başörtüsü yüzünden?

Net olarak hissediyorum. Daha göz önünde olan yerlerde Nişantaşı’nda, Etiler’de sorun yaşanıyor. Bugün meseleler tarif edilmeye çalışılırken ‘başörtüsü köylülerin takması gereken bir şeydir’ gibi bir yerde birleşiyor laik kesim. Zaten topraklarının yüzde bilmem kaçı Anadolu olan bir ülkede köylü ve şehirliyi bu şekilde ayırmak ne kadar kendini bilmek onu bir sormak lazım.

İmam-hatip döneminden sonra din ile ilişkiniz nasıl devam etti?

Dinle ilgili bilinmesi gereken çok fazla şeyi okumak ve anlatılmak sureti ile küçük yaşta aldığım için okuldan sonra okumadığım şeylere yöneldim. Merak ettiğim zaman başvuru kaynaklarım elimin altında. Doğru sözleri söylemeye uygun insanlar var hayatımda. Açıkçası kafamda dinle ilgili çok da muammalar dönmüyor, ben anladığım kısmı ile barışığım.

Başörtülü arkadaşınız var mı?

Ailemde de başörtülüler var. Onlarla bayramlarda seyranlarda bir araya geliyoruz. Gayet güzel eğleniyoruz, sonra hayatımıza devam ediyoruz. Bu bizim için hiçbir zaman ayırıcı olmadı. Biz aslında toplum olarak böyle yaşıyoruz aslında. Kapalı olanlar ne diyebilir en fazla, yaşlı olanlar “İnşallah sen de bir gün kapanırsın.” der. Babam da mesela ben ödül töreninde kısa etek giydiğim için ödül alırken bana “İnşallah bir gün sen de tövbe eder, Allah yoluna dönersin” diyordu. Ben ona kızmıyorum ki bu onun hayata bakışı. Senin iyiliğini istiyor.

Ahmet Hakan ile birlikte aykırı imam-hatipli olarak anılmak sizi rahatsız ediyor mu? O, yükünü hafiflettiğinizi düşünüyor.

Yani çok takılmıyorum açıkçası. Ahmet Hakan’a yaradı bu iş. Ahmet Hakan tanıdığım ve sevdiğim biri olduğu için onunla birlikte aykırı imam-hatipli olarak anılmak beni bozmaz.

Yeni bir proje ile ekranlara dönüş var mı?

Televizyon ile ilgili teklifler var. Yeni projeler başlayacak. Çok acayip teklifler geliyor bana.


Kadın show girl olmayı hiç düşündünüz mü?

Düşünmedim değil ama mesela; o gün yazı günüm ve ben masaja gitmek yerine bütün gün pijamalarım ile evde dolaşıyorum. Dolayısı ile o hayat ritmine uygun değil benim yapmayı sevdiğim yazı işi.

 r.sezgin@zaman.com.tr 

Zaman Pazar Sayı: 67

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kadın Sağlık Haberleri