Modern Çağın Masalı: Kişisel Gelişim

Volkan KUMAŞ

“Niceleri kendi zincirlerini çözemezlerde dostlarının azatçısıdırlar.” (Friedrich Wilhelm Nietzsche)


Modern çağın masalını anlatacağım birazdan. Hepimizde var olan ama bir türlü farkına varamadığımız süper güçlerimizden bahsedeceğim.  Neredeyse tüm toplumu  “İrade zayıflığı” (Disabuli/dysbulia) ile etiketleme noktasına gelen bir popüler kültür masalı bu. Konuşamayanı konuşturan, çalışmayanı çalıştıran, işçileri patron yapan bir masal. Öyle bir masal ki bu ayrılanları barıştırıyor, fakirleri zengin yapıyor.  Şöhreti, başarıyı, mutluluğu istemesen de kendiliğinden veriyor. Tek yapman gereken “istemek ve bunun için çaba sarf etmek”. İşin özü bu.  Acaba her şey bu kadar kolay mı?
Keşke her şey bu yazıklarım kadar kolay olsaydı. Yazının giriş kısmını okuyanlar burada hayatın sırrını vereceğimizi düşünmüş olabilirler. Aksine gerçeklerle yüzleşmek için buradayız. İnsanın “istedikten sonra her şeyi değiştirebileceğine olan inancı ve buna ilişkin oluşturacağı değişim stratejileri yeterlidir” der temelde bütün kişisel gelişim duayenleri (!). Modern çağın masalı demiştik yazımızın girişinde. İnsanların beklentilerinin ne olduğu ile ilişkilidir aslında bu masalın konusu. Öncelikli olarak bir beklenti düzeyi oluşturmalısınız. Oluşturduğunuz bu beklenti düzeyi herkes tarafından kabul görmeli. Bu beklenti çeşitli yaldızlı kavramlarla süslenmeli sonra. Birisine “Başarı” demeliyiz, diğerine “Para”, öbürüne “Kariyer”, bir başkasına “Şöhret”. Bu şablonlarla ilişkili çeşitli alt başlıklarınızda olmalı sonra.  Her malın olduğu gibi bununda alıcısı olmalı denilerek güzel bir pazarlama stratejisi ile zihinlerde bir ihtiyaç kavramı oluşturulup ürünler pazara sunulmalı. Önce, “sen cahilsin, bilmiyorsun”, diyerek kendimizi kötü hissetmemiz sağlanıyor, ardından “eğitilmen lazım, şunu şunu yap”, bir numara olursun diyerek satış yapılıyor. Görsel ve yazılı basın aracılığıyla yapılan güzel bir sunum gerekli Plesabo etkisini çok kısa sürede oluşturacak ve bu ürünün alınması gerekliliğini zihninize işleyecektir. İşte böyle girdik bu Kişisel Gelişim furyasının içine.

Doğu ile Batının garip buluşmasına tanıklık ettik bu süreçte. Özünde doğruluk payı olan çeşitli bilgiler bulunmasına rağmen, yapılan pazarlama artık sınırlarını aştı ve herkesin her şeyi yapabileceği bir yalana dönüştü. Bunun böyle olmadığını pek çok kişinin bildiğini biliyorum. Ama bilenler bunu söylemeyeceklerdir. Çünkü artık bu kişisel gelişim sadece bu eğitimleri verenlerin gelişimlerine katkı sağlar hale dönüşmüştür. Bu söylediklerimden sonra muhtemelen ben ve benim gibi düşünenleri de başarılı olmayı öğrenemeyen ve kişisel gelişimcilerin gelişimini kıskanan, onları gereksiz yere suçlayan kişiler olarak değerlendireceklerdir.

Gelişim adı altında “Biz” diyen bir toplum yerine “ben” diyen bir bireyselliğin ön planda tutulduğu, bencilliğin, hırsın ve kişisel kazanımların hep ön planda olduğu bir davranış şeklini pazarlamaktalar. Bütün bunları yaparken sırf karşımızdakileri etkilemek adına sahte gülümsemeler, içten olmayan sohbetler, usulen verilen selamlar bir öğreti gibi insanlara anlatılıyor ve bunları sırf Kişisel Gelişim için yapmamız isteniyor. İnsan olarak selam vermek, gülümsemek, güler yüzlü olmak, hal hatır sormak ve karşılığında bir menfaat beklememek bizim öz kültürümüzün zaten vazgeçilmezleri arasında vardır. O halde neden bunu bir “profesyonel”  eğitim kalıbına döküp samimiyetsiz hale getiriyoruz. Her el kol hareketini okumaya, her bakışa ve duruşa anlam vermeye çalışıyoruz. Bu anlam arayışında kazanan taraf olmak için doğallığımızı kaybediyoruz ve maskelerimizi takıyoruz. Jung bu durumu Persona olarak adlandırır. Hatırlayalım mı ne demekti Persona;  Kişiliğin en dıştaki tarafıydı, gerçek kişiliği saklayan ve başkalarıyla ilişkiye geçtiğimizde takındığımız maskeydi. Bizi topluma görünmek istediğimiz biçimde sunan ve gerçek kişiliğimize karşılık gelmeyen bir durumdu. Kişisel gelişim diye bu kadar samimiyetsiz hale gelmek mi asıl istediğimiz.

Özgüven evet ama özgüven adı altında egoların gereksiz yere şişirilmesi işin rengini değiştirmekte. Sıradan insan ilişkileri bile profesyonel diyaloglar haline gelmeye başlamakta. Bütün bunları yaparken insanlığımıza dair temel özellikler arka plana itilmekte. Amaca giden her yol mubah anlayışı ile benlik ön plana çıkmakta ve iyiyi, doğruyu, güzeli listemizde kariyerden, motivasyondan, başarıdan vb. pek çok kavramdan daha alt sıralara atmakta. Bunu yaparken de kendi kişisel gelişimi adına yaptığını söylemekteler.

Senelerdir verilen onlarca seminer, yayınlanan yüzlerce kitap ve bu eğitimlere katılan binlerce insan var. Mademki bu iş birkaç saatlik seminerlerle, birkaç haftalık eğitim programlarıyla, birkaç kitap okumakla bu kadar kolay oluyor da neden hala bu etkinlikler aracılığıyla toplumsal bir patlama yaşamadık.  Neden hala gelişimini tamamlayamayan bireyler toplumun her kesiminde var. Neden bu anlatılanların etkisi birkaç saat ile birkaç hafta arasında ortadan kalkıyor. Neden sadece kişisel gelişimciler gelişiyor da diğerleri gelişemiyor.

Psikolojinin vurguladığı temel noktalardan biri “Birey” olgusudur. Kişisel Gelişim için genele şamil yapılan değerlendirmeler ve ortaya koyulan kurallar herkes için genellenemez. Bireysel farklılıkların ve imkânların sonucu doğrudan etkileyeceğini bile bile böyle büyük bir masal anlatmak ve masalın sonunda herkesin kafasına üç elma düşeceğini söylemek gerçekçi değildir. Kişisel Gelişim duayenlerinin(!) yapmasını söylendiklerini yapmasına rağmen kafasına elma düşmeyen ve muradına eremeyen insanların yaşadıkları şeylerden birisi hayal kırıklığı ve duygusal yıkım olacaktır. Hep satın aldığı sertifikanın hayatında değişiklik yapmasını bekleyenler her başarısızlığında yeni bir yıkım yaşayacaklardır.

Kişisel gelişim adı altında sunulan ve herkese aynı şartlar altında sunulan bu hizmet tek tip ve bedende ki bir elbisenin herkese olmasına benzer. Bu ne kadar mümkünse kişisel gelişim masalı da o kadar mümkündür. Bu sektörün herkes de yarattığı “bende yaparım” etkisi de “Ponzo Yanılsaması” nın farklı bir türünden başka bir şey değildir.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (7)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.