Metaforlar aracılığıyla öğretme

Sema Karabıyık

Bugüne kadar ekrana gelen reality şovlar içinde en zor olanı Master Chef. Hem jürinin tavrı hem sarf edilen efor bakımından. Şef olmak için mücadele edeceğini zannederken Nazi kampına düşmek ağır bir tecrübe.

Yemeği nasıl yaptığını sorup; akabinde anlatma yaşat diye bağırmak! Lezzetli olacak mı sorusuna inşallah diye cevap veren yarışmacıyı, inşallahla maşallahla olmaz bu işler diyerek azarlamak! Düşünmüştüm ki diye konuşmaya başlayan yarışmacıya düşünmek için değil tatbik etmek için buradasın diye böğürmek!

Sınırlı sürede, yarışarak yemek hazırlamak, kameraların çekim yapmaya devam etmesinin yanında asabi jüri üyelerinin nazarına maruz kalmak, nasıl yaptın sorusuna cevap vermeye çalışmak, yeterince stresli, kişiyi panikletmeye yeter. Meslek sahibi, bir kısmı orta yaşın üzerinde katılımcıların geçmişten gelen tecrübelerini, bilgilerini üç günlük eğitimle değiştirmeleri çok zorken; bir kısmı da çok genç ve tecrübesiz. Yemek yapmak bir beceri olduğu kadar tecrübe ve süreklilik işi. Teoride bilinenleri, öğrenilenleri uygulamak, lezzet yakalamak için tekrar ve tekrar yapılması gerekli.

Dünyanın en lezzetli yemeğini de yapsalar 'orada' öğrendiklerini tatbik etmedikleri sürece olumlu puan almaları çok zor jüriden.

Yarışmacılardan biri mutlu olmadığı gerekçesiyle tazminat ödemeyi göze alarak ayrıldı programdan. Bir gün önce başlangıçtan bu yana gösterdiği aşama için tüm takdirleri toplamışken. Pek çok yarışmacıya nazaran kendisine çok daha ihtimamlı davranılırken. Diğerlerine gösterilen tavırdan rahatsız olarak ayrıldı programdan.

Öğrenmek için acı çekenler acı çektirmenin bütün yollarını öğreniyor. Yarı İtalyan asabi şef mesleğe adım attığında kendisine yapılanları yansıtıyor programda. Kimsenin bir şey öğretmediğini her şeyi gözleriyle çalarak öğrendiğini ifade ediyor.

Göz hırsızlığı yaparak, gözleyerek öğrenmek diye bir şey var hakikaten. Sorulan her soru, talep edilen her yardım hakaretle başlar tecrübesiz çalışanlar için. Bildiklerini öğretmekten boynuzun kulağı geçmesinden duyulan endişeyle.

Bankacılığa dair tüm bildiklerimi havada uçuşan klasörler arasında öğrendim. Çekinerek de olsa sormaya ve öğrenmeye çalışırken; klasörlerin ne zaman, nereden, ne vesileyle havada uçuşacağını tespit etmek çok zordu. Yanlış bir zamanlamada kafayla buluşması an meselesiydi klasörün. Soruyu soran kişi klasör darbesinin hedefinden çıktığı an diğeri açık hedef haline gelirdi. Sürekli etrafımızı kollamak zorundaydık.

Lise mezunu departman müdiremiz, bizi hizmetine verilmiş köleler olarak görüyordu. En büyük suçumuz ise üniversite mezunu olmaktı. Üniversite mezunu idik ama işin pratiğini ondan öğrenmek zorundaydık işte. O departman müdürü olarak emekli olacaktı, bizim terfide önümüz açıktı. Önü açıklık bizi dünyanın en suçlu ve en ahmak insanı yapıyordu müdirenin gözünde. Maruz kaldığım işkence tahammül sınırlarımı aşınca, arkadaşımın beni nolur yalnız bırakma yalvarmalarına rağmen, jet hızıyla istifa ettim bankadaki görevimden.

Stres altında çalışma yetisini test etmek diye savunuyor jüri üyeleri, yarışmacıların maruz kaldıkları işkenceyi. Her şeyi bilen, aşçı olma vasfına yüzde yüz sahip bir kişi için geçerli olabilir ancak bu savunu. Dün anlatılanı tatbik ederken değil. Yarışmacıları yemek yaparken izleyen jürinin yorumlarına bakılırsa, öğretme konusunda ciddi bir sıkıntı söz konusu. Neden öğrenmiyorsunuz yerine neden öğretemiyoruza odaklansalar mesele çözülecek. Tavuk bonfile pişirmesi beklenen yarışmacılardan hiçbirisinin program esnasında öğretilen tekniği kullanamadığından şikayetçi idi jüri üyeleri. 13 kişi aynı dertten muzdarip ise burada sorumlu kim acaba?

Anlatma ve öğretme tekniklerini gözden geçirmeyen, kendini sorgulamayan, kendi acemilik günleriyle empati kurmaktan ziyade, kendine yapılanların intikamını almaya soyunmak. Başarılı olmak için güvensizlik duygusunu ortadan kaldırmak yerine güvensizlik duygusuna tavan yaptıran şiddetin felç edici tonunu kullanmak.

Sennett Zanaatkar'da metaforlar aracılığıyla öğretmeye örnek olarak bir yemek tarifi anlatır.

"Çocuğunuz ölüdür.(tavuk) Onu yeni bir hayata hazırlayın.(kemiklerini çıkartın) İçini toprakla doldurun.(malzemeyle doldurun) Dikkatli olun sakın fazla yemesin. (fazla doldurmayın) Altından paltosunu giydirin. ( fırınlamadan önce hafif kızartın) Onu sıcak tutun ama dikkat edin. Bir çocuk çok fazla güneşten de ölür. (Pişirme ısısı 130) Mücevherlerini de üstüne koyun. (pişirdikten sonra biber sosunu üzerine dökün) İşte benim tarifim."

Master Chef'in jüri üyeleri öğretme ve anlatma tekniklerini gözden geçirseler, ezberlemeye yönelik değil hikaye etmeye yönelik bir teknik kullansalar; hem yarışmacıların yükü azalacak hem de seyredilmek için şiddete gerek kalmayacak.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.