“Tanrı, kurtuluş yolunu bulasın diye sana rüyalar göndermiştir.”
Hz. Mevlana
Rüyalar tarih boyunca insanlığı yakından ilgilendirmiş, fert ve toplumların hayatına yön vermiş, güzel sanatların da ilham kaynağı olmuştur.Rüya, fizik kanunlarının dışında canlı, hareketli ses ve şekillerin karışımıdır. Bu ses ve şekiller, hafızadan irade dışı bir şekilde şuura dökülmeye başlar. Rüya, insanın psikolojik dengesinin devamlılığı açısından gereklidir.
Rüyaların fiziksel alemle, metafizik alem arasında bir araç olduğuna da inanıldığından kahinler, büyücüler, filozoflar ve din adamları rüyayla uğraşmışlardır. Sonrasında tabir ilmi gelişmiştir. Hayatımızın üçte birlik bölümünü, kendimizi keşfetmek için bir fırsat olarak kullanmak yerine, rüyalar geleceği bildiren bir olgu olarak görülmek istenmiştir.
Rüyanın mahiyetinin araştırılmasından çok öncesinden beri rüyalar yorumlanmaktadır.
Pozitif bilimlerin gelişmesiyle, rüya gerçeğini reddetmek yerine onu ilmi yönden ele almak gündeme gelmiştir. 19. yy.da modern psikolojinin de doğuşuyla, 20. yy.ın başında özellikle Freud’un rüya ile ilgili geniş çaplı çalışmalarıyla beraber psikoloji alanında rüya konusu incelenme alanı bulmuştur.
Freud rüyaların çoğunu cinsel arzulara ve saplantılara bağlar. Bazı rüyaların arzu tatminini sağladığı kabul edilebilir, özellikle fiziksel ihtiyaçlarla ilgili olan yeme, içme, cinsellik, korku, cesaret gibi. Ancak bütün rüyaları, bunlardan ibaret görmek yanlıştır. Rüyalar, korkuların dile gelmesi olarak da belirebilirler. Rüyalar bazen kendimiz ve başkaları hakkındaki anlayışımızı ortaya koyarlar. Yani rüyalar, yalnızca bilinç dışı arzularımızı dile getirmezler. Ve rüya yorumunda en önemli nokta, bu iki durumu birbirinden ayırabilmektir.
Uyku ve rüya, insani vasıflardan olduğundan dolayı, insanın bu yönü de Kur’an-ı Kerim’de bahis konusu edilmiştir. Ayet ve hadislerde rüya olgusuna sıkça rastlarız.
20. yy boyunca değişik psikoloji ekollerinin de katkısıyla insanın nefsani yapısı giderek daha belirgin hale geldi. İnsanı ve nefs binasını tanımadan yapılan rüya yorumları ise faydadan çok zarar getirmektedir.
Rüya, farklı bir bilinç durumudur. Uyuyup rüya görmeye başladığımızda, iç âlemimizden gelen veriler tarafından uyarılırız. İlahi bir kaynaktan gelir, içimizdeki can merkezinden süzüldükten sonra bireysel hale gelir. Gördüğümüz rüya % 100 bize aittir. Tıpkı parmak izimiz gibi…
Rüyaların çoğu bize ders vermek niyetiyle hâlihazırda ve gelecekteki hayatımıza yön verebilmemiz için sahneye konmuş ilahi senaryolardır. Bütün insanların içsel hakikati olan insan-ı kâmil potansiyeli, genel rüya mesajını kişiselleştirmeyi sağlar.
Evrensel ilahi mesaj, can merceğinden geçince kişisel hale dönüşür. Can, kabiliyetine göre rabbinden gelen ilhamla bir senaryo yazar. Evrensel ilahi mesaj, bu şekilde kişiye özel yayın haline gelir. Kişisel bir ders niteliğine bürünür. Bu senaryo, bizim nefs katmanlarında yükselmemiz için yazılmıştır.
Benötesi-Maneviyat Psikolojisinde, rüyalar terapide kullanılır. Çünkü rüyamız bize, bizim hakkımızda bir şey söylemeye çalışmaktadır. Bu yaklaşımda kişiyi tedavi edebilmek için danışana, içindeki hazret-i insanı (ahsen-i takvim olarak yaratıldığını) hatırlatırız.
Rüya sahibi ile terapist, beraberce oturur ve “aşağıda” oynanan rüya sahnesine bakarlar.
Nefsin yapısına nüfuz ettikçe sisler dağılır ve sahne asıl haliyle meydana çıkar. Sanki bir tiyatro oyunu izledikten sonra, oyuncuları ve verilmek istenen mesajı yorumlamak gibidir… Senaryosu ne olursa olsun, bize özel yazılmış ve dâhiyane bir üslupla sunulmuştur.
İçimizde bir yerde bilge bir sanatkâr gizli ve O, her gece bizlere birbirinden değişik oyunlar sunuyor. Amacı, hayatın bir oyundan ibaret olduğunu ve bu sahnede bizi temsil edenlerin de sadece birer oyuncu olduğunu bizlere göstermek…
Rüyanın amacı, bize rollerimizden ibaret olmadığımızı anlatmaktır.
Rüyadaki “ben”, gölge dediğimiz alt kişiliklerimizdir. Yani karanlık, hırslı, kötüye meyyal tarafımızdır.
İçimizde, nefsimizin alt katlarında bir cerahat taşıyoruz, onu çıkartmamız, etkisiz hale getirmemiz lazım ki dengeye kavuşalım. Rabbimiz bize eşyanın ve insanın hakikatini göstermek istiyor.
Velhasıl Rabbimiz, Veli (dost), Hadi (ışık tutan, yol gösteren, hidayet veren), Vedud (gerçek manada seven), Rahman, Rahim, Hafız (koruyan, gözeten) ve daha birçok güzel isminin tecellisiyle bizleri “gerçek” diye tanımladığımız bu “rüyadan” uyandırmaya çalışıyor.
Not: Konuyla ilgili bilgilerin bir kısmı Dr. Mustafa Merter’in “Rüya Analizi” eğitiminden yola çıkılarak şekillendirilmiştir. İlgilenenler Merter’in 900 Katlı İnsan (Kaknüs yy.) adlı kitabından faydalanabilirler.