ESİN KAYA / Aksiyon Dergisi
Hz. Peygamber (sas) tarafından da tavsiye edilen ‘kupa terapisi’ne (hacamat) iade-i itibar yapılıyor. İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Kupa Terapisi Sempozyumu’nda dünyanın 10 ülkesinde tedaviyi uygulayan uzman doktorlar bildiri sundu.
Barihuda Tanrıkorur sanat tarihi doçenti. 65 yaşında. Çin asıllı, İslamiyeti sonradan seçmiş bir Amerikalı. İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) yıllardır yazarlık yapıyor. Gönül verdiği Mevlevi felsefesiyle doğal beslenmeyi, sağlıklı yaşamayı düstur edinmiş. Fakat geçen sene kendisine menisküs teşhisi konur. Namazda secdeye gitmekte zorlanacak kadar dizleri deforme olur. İbadete düşkün Barihuda Hanım, umreye gitmeye karar verir. Mescid-i Nebevi’de daha çok ibadet edebilmek, daha iyi bir kul olmak için Allah’tan (cc) şifa dilenir, bir yol göstermesini ister. O esnada gözyaşlarıyla başını kaldırdığında Cennet-ül Baki’nin yanındaki hastanenin üzerinde asılı afişi görür. Büyük harflerle ‘Hacamat’ yazıyordur. Bunun bir işaret olduğunu düşünüp, İstanbul’a döner dönmez İslam literatürüne göre hacamatçı, dünyada bilinen adıyla kupa terapisti aramaya koyulur. Alternatif tıbbın Türkiye’deki duayen isimlerinden Doktor Aydın Salih’le tanışır. Sonrası çorap söküğü gibi gelir. Yedi kez kupa terapisi yaptırır. Ardından, toksinlerden arınmak için açlık ve kür uygular. Son olarak sülük tedavisi görür. Bu esnada kilo vererek 42 bedenden 36’ya düşer. Aynı zamanda sağlığına kavuşur. İlk karşılaştığımızda uzun pembe elbisesiyle gencecik duran Barihuda Hanım’ın görüntüsünün hikmeti de böylece ortaya çıkar.
Bu hikâye, kupa terapisiyle hayatı değişenlerden birine ait. Hz. Peygamber’in (s.a.s) sünneti kupa terapisi (hacamat) tarihin tozlu sayfalarına bırakılmış gözükse de şimdilerde dünya tıp çevrelerinin ilgi odağı. Geçen hafta sonu İstanbul’da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun eşi Dr. Sare Davutoğlu’nun katılımıyla dünyada ilki gerçekleştirilen Uluslararası Kupa Terapisi Sempozyumu bunun bir kanıtı sayılabilir. Kupa terapisinin tarihi milattan önce 3. yüzyıla dayanıyor ve 5 bin senedir dünya genelinde uygulanıyor. Tedaviyle ilgili ilk yazılı kaynak Çin ve Japonya arasındaki savaşı bitiren alternatif tıbbın babası Sarı İmparator’un kitabı. Bugün Japonya, Kore, Hindistan, İran, tüm Arap coğrafyası gelenekten bugüne taşıdıkları kupa terapisini Batılı kültürler, Mısır’dan eski Yunan medeniyetine ve Romalılara uzanan çizgide Ortaçağ’da keşfeder. 20. yüzyılın ortalarında keşfedilen antik Mısır yazıtlarından Eder Papirüsleri’nde terapinin nasıl uygulandığı dahi anlatılır. Modern tıbbın atası Hipokrat ve ondan 100 yıl sonra gelen öğrencisi Galen de bu tedavi yönteminin savunucularından. 18 ve 19. yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Batı dünyasında yaygın hâle gelir. Hatta İngiliz halkı ilkbahar ve sonbahar aylarında hastanelerde kupa terapisi yaptırma alışkanlığı kazanır. 20. yüzyıl başlarında kademeli olarak ortadan kaybolur ve nadir görünür hâle gelir. Günümüzde ise en çok kullanan Çinliler. Öyle ki sokaklarda plastik kupalarla kendine terapi uygulayan vatandaşlara rastlayabilirsiniz.
Bugün pek çok insan hastalıklarına çareyi aromaterapi, refleksoloji, çiropatik, osteopati, masaj veya akapunktur gibi giderek popüler hâle gelen tamamlayıcı yöntemlerde arıyor. Örneğin İngiltere’de her üç kişiden biri, Amerikan toplumunun yüzde 35’i bu tip tedavileri tercih ediyor. Hatta şimdilerde ABD’deki tıp fakültelerinin çoğunda tamamlayıcı tıbbın parçası olarak kupa terapisi eğitimi veriliyor. Hatta modern tıbbın dünyadaki en saygın iki merkezinde Harvard Tıp Fakültesi ve John Hopkins Tıp Merkezi’nde terapi uygulanıyor. Türkiye’de ise uygulamayla ilgili herhangi bir yasal düzenleme bulunmuyor. Fakat, The British Cupping Society, İstanbul Doğal Sağlık Enstitüsü (NHI) ve Sade Hayat Derneği’nin organize ettiği Uluslararası Kupa Terapisi Sempozyumu bu tedaviyi görünür kılmak ve yasallaştırmak için iyi bir başlangıç olacak gibi.
Bunun yanında kupa terapisinin Müslümanlar için ayrı bir yeri var. İslam tıbbında özellikle Miraç hadisesine kadar sahabeler eski tıp usüllerini terketmişti. Ta ki Miraçta Hz. Muhammed’e (s.a.s) her melek topluluğunun, zehirlenme ve büyü vakalarında kupa terapisini tavsiye etmesine kadar. Peygamber Efendimiz (s.a.s) Hadis-i Şerif’de “Mirac’dan inerken hangi melek cemaatine rastlasam, ‘Ey Muhammed! Ümmetine hacamat olmalarını emret!’ dediler.” buyurur. Hz. Peygamber, Hayber’de koyun buduyla zehirlendiği zaman, Hz. Cebrail (a.s.) ona hemen kafasının arkasından hacamat yaptırmasını söyler. Hz. Peygamber ayrıca, “Hacamat her hastalığa faydalıdır, uyanık olun hacamat olun.” diyerek bu tedavinin önemine vurgu yapar. İslam dini yüzyıllar öncesinden kupa terapisini ve nasıl yapılacağına dair bilgileri bugüne taşımış. Hadislerde kupa terapisinin C-7 diye adlandırılan omiriliğin baş hizasındaki tümsek bölgesinden ve iki kürek kemiğinin altından yapılması tavsiye ediliyor. Çünkü bu noktalar, kılcal damar akışının yavaşladığı ve en çok kirli kanın biriktiği bölgeler. İslam, kupa terapisinin ense çukuru ve bıngıldak hariç her noktadan uygulanabileceğini söylüyor.
Geçmişten bahsettikten sonra gelelim asıl soruya: Nedir bu kupa terapisi? Birçok rahatsızlığın iyileştirilmesinde ve tedavisinde kullanılan eski bir yöntem aslında. Hastalıktan kurtulma veya sağlığı koruma amacıyla atık maddelerin yoğun olarak toplandığı belli noktalardaki tıkanıklık, kılcal veya ince damarlardan kirli kanın alınmasıyla tedavi uygulanıyor. Kupa terapisi hemofili, hipertansiyon gibi kan hastalıkları, artrit dahil olmak üzere romatizmal rahatsızlıkları iyileştirmek için kullanılıyor. Farklı tür hastalıkları iyileştirmesi, uygulandığı akupunktur noktalarının değişkenliğinden ve vücudun tüm organlarına ulaşan kanın temizlenmesinden kaynaklanıyor. Tedavinin iki şekli var. Halk arasında şişe/bardak çekmek olarak bilinen kuru kupa terapisi ve klasik şekliyle kan akıtılarak yapılan ve etki alanı daha geniş yaş kupa terapisi.
Üç gün boyunca sempozyuma davet edilen uzmanlar farklı ülkelerden gelmiş olsalar da hepsinin Müslüman kimliğiyle orada olmaları dikkat çekiciydi. Organizasyonun ev sahiplerinden Sade Hayat Derneği Başkanı Faruk Günindi, Müslüman olmayan doktorlara ulaştıklarını; ama olumlu cevap alamadıklarını ifade ediyor. Önümüzdeki seneler konuşmacı çeşitliliğinin artacağını söylüyor. Hindistan, Kuveyt, İngiltere, Filistin, Amerika gibi yerlerden gelen konuşmacılar, kupa terapisiyle ilgili ülkelerindeki yasal işleyişe örnek verdi; diyabet, cinsel fonksiyon bozuklukları, fibromiyalji gibi farklı sahalarda uyguladıkları anket, test, klinik çalışmalarını katılımcılarla paylaştı. Bir diğer ev sahibi, İngiltere Kupa Derneği’nden (BCS) Genel Sekreter Dr. Kaleem Ullah’tı. ‘Tıbb-ı Nebevi’ diye nitelediği kupa terapisi konusunda London King’s College’de yüksek lisansını yapan Dr. Ullah, bu sayede Hz. Peygamber’in (sas) sünnetini tıp literatürüne geçirecek. Çeşitli milletlerden 200’ün üzerinde öğrencisi olan Ullan’ın talebeleri arasında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun doktor eşi Sera Davutoğlu’nun yeğeni de var. Kupa terapisinin yaygın bilinen akapunktur tedavisine göre daha etkili olduğunu savunan Ullah’ın bu yöntemle ilk kez tanışması da hayli ilginç. Tıp fakültesine devam ederken aynı zamanda profesyonel futbol ve kriket sporlarıyla ilgilenen Kaleem Ullah’ın omuzunda bir ağrı başlar. Bu rahatsızlığı geçirmek için gitmedik doktor bırakmaz ama bir türlü acıdan kurtulamaz. Tanıdıklardan biri, “Bir de kupa terapisini dene, belki iyi gelir!” diyerek öneride bulunur. Bunun üzerine kupa terapisinden geçer ve kısa zamanda iyileşir. Ardından kupa terapisi üzerine araştırma yapmaya karar verir.
Sempozyumun konuşmacılarından Norveçli biyolog ve doktor Aydın Salih’in kupa terapisi konusundaki görüşleri net: “Kupa terapisini görmeyen bilmeyen doktor olamaz. İmkansız! Bu tıp bilgisinden daha önce benim de haberim yoktu. Eski âlimlerin kitaplarını okuyordum. Mesela İbn-i Sina, ‘Vücudun ağrısı gezen rüzgardan olur’ diyor. Ne rüzgarı dedim bu? Rüzgar dokuların veya organların içinde nasıl gezer? Kupa terapisini görünce anladım ki gerçekten öyle.” Bursa’da yaşayan Dr. Kasım Altıntaş da kupa terapisiyle birlikte alternatif tedaviler uygulayan bir uzman. Beş senedir akupunktur, fitoterapi (bitkilerle tedavi), refleksoloji (ayak masajı ile tedavi tekniği), homeopati (benzeri benzerle tedavi etmek anlamına gelen minimal doz ve minimal tekrarların kullanıldığı, kısaca alternatif tıbbın dahiliyesi denilen yöntem), bach çiçek terapisi (özellikle psikolojik problemlerde başvurulan tamamen çiçek özleri ile yapılan doğal bir tedavi tekniği), schussler tuzları terapisi (biyokimyasal mineral tuzların eksikliğini gidererek hastalıkları tedavi eden yöntem), ozon terapi, hipnoz, su-jok akupunkturu, sülük tedavisi gibi yöntemleri uyguluyor. Alternatif tıpla tanışması mecburi hizmetini yaptığı dönemde, halk doktorlarının şaşırtıcı tedavi başarılarını görünce gerçekleşiyor. Bu süreçte bitkilerle ilgilenmeye başlıyor. 1998’de doğal kristal taş tedavisiyle ilgilenir, aynı konuda hatırı sayılır araştırmalar yürütür. Bu yöntem yetersiz kalınca değişik (az önce sayılan) eğitimler alır. Altıntaş, uluslararası tıp çevrelerinde alternatif tıbbın önemsenen bir tedavi yöntemi olduğunu ifade ediyor. Ona göre, hastalar başvurdukları uzman doktorlarca bilinçli bir şekilde bu tedavilere yönlendiriliyor. Amerika’da birçok sağlık merkezinde alternatif tıp bölümü bulunuyor. İngiltere ve Almanya’da alternatif tedavilerin birçoğu sağlık sigortasının ödeme kapsamına giriyor. Almanya’da sülük tedavisi yapan yüzlerce klinik var. Hindistan’da homeopati klinikleri neredeyse her mahallede bulunuyor. Türkiye’deki durumun aksaklığına dikkat çeken Dr. Altıntaş, alternatif tedavilerin genellikle doktor olmayan kişilerce uygulandığını söylüyor. Ya da alternatif tedavi uygulayan kişi bildiği tek yöntemi her derde devaymış gibi lanse ettiğinden hastaların o yönteme olan güveni sarsılıyor. Altıntaş, son zamanlarda durumun değişmeye başladığını düşünse de hastaların kafasının hâlâ karışık olduğu kanısında. Altıntaş’ın kupa terapisiyle ilgili fikirleri diğer uzmanlardan farklı değil. Ona göre, vücudun bütün yükünü çeken bağ dokusunu boşaltabilen en önemli tekniklerden biri. Hem sağlıkta, hem de hastalıkta uygulanabilen bir yöntem. Sağlıklı bir hayatın kapılarını açıyor, kalitesini yükseltiyor. Bedenin bütün katmanlarına etki ederek vücudun işleyişini düzene sokabiliyor. Bir çok alternatif tıp tekniğinin öncesinde yapıldığında da ana tedavinin daha etkili olmasını ve daha hızlı cevap vermesini sağlıyor. Uygulanan bölgede mikro sirkülasyon artıyor, dolaşım rahatlıyor. Kan ve dokulardan toksinler atılıyor. Klinik çalışmalar ile ispatlanmış bir faydası da vücudun ürettiği tabii kortizonun artması. Bu da kupa terapisi sonrası ağrılı durumları azaltıyor hatta ağrıları yok ediyor. Vücuttan kan çıkması sebebiyle yeni kan üretme mekanizmaları harekete geçiyor.
Kupa terapisin bugün dünyanın ilgisini çekmesine bir sebep de sektör haline gelen, para tuzağına dönen modern tıp bilimine tepki. Öyle ki; altı ay ilaç tedavisi ve fizyoterapiyle gelinecek noktaya kupa terapisiyle 25 dakikada ulaşılabiliyor. Bu da devrin pazarlama tarzına uymuyor. Dr. Kasım Altıntaş bir hastasını anlatıyor. 27 yaşında iki yıllık evli bir delikanlı, iki kişinin kollarında muayehanesine getirilir. Genç adam konuşmakta bile zorluk çekiyordur. Askerlik sonrası vücudunun sol tarafı tamamen işlemez duruma gelmiş. Beraberinde poşetler dolusu tetkik ve kullandığı 11 çeşit ilacı da getirir. Altıntaş, hastanın tüm hikâyesini dinler, yapılmış tetkiklerin tümünü inceler. Komple ağız röntgeni dışında her inceleme tamdır. Son olarak onu da yaptırmasını ister. Ayrıca kullandığı tüm ilaçları bırakmasını ister. Aynı gün hastaya kupa terapisi uygular. Genç adam üç gün sonra tekrar gelir. Diş röntgeninde alt çene azı dişlerinin gömülü olduğunu farkeder. O günkü tedaviden sonra dişlerini çektirip gelmesini söyler. Delikanlı 20 gün sonra tekrar geldiğinde kendi başına yürüyordur. Dişlerini çektirdikten sonra her geçen gün daha iyi olduğunu söyler. Akupunktur ve kupa terepisinden sonra tamamen kendisine gelir ve iyileşir. Tarla ve bahçe işlerini tek başına yapar hale gelir.
Uzmanlar, bazen tek başına bazen tamamlayıcı yöntem niteliğinde kupa terapisinin hastalıklara çare olduğuna hemfikir. Bunun yanında bu şekilde iyileşen kişilerin dilinden düşmeyen bir gerçek daha var; ‘açlık’ diye tanımladıkları az ve doğal yeme. Barihuda Tanrıkorur’un ağabeyi Trevor Moo, kız kardeşindeki değişikleri farkedince merakından İstanbul’a gelir. Kupa terapisine girmek, sülük tedavisi olmak ister. Aslında teşhis konulmuş bir hastalığı yoktur. Çin menşeili olduğu için alternatif tedavileri önemser. Trevor Moo, beslenme biçimini sağlığından ayrı tutmuyor. Günde yalnızca bir öğün yiyor ve vejeteryan. Kafein içeren hiç birşeyi ağzına almıyor. Sadece organik besinlerle hayatına devem ediyor. Babası aynı biçimde beslenerek 90 yaşına kadar hayatta kalmış. Trevor Moo, Barihuda Hanım’ın da aynı hayat tarzını benimsediğini anlatıyor. Ama kupa terapisinden sonra daha da güçlendiğini hem zihinsel hem de fiziksel bir değişim geçirdiğini ifade ediyor. Barihuda Hanım’ın Amerika’daki doktoru kupa terapisinden önce ve sonrasında ona kan testi yapar. Doktor, kandaki değişim karşısında çok şaşırır. Kan o kadar temizdir ki adeta başka birine ait gibidir.
Dr. Altıntaş, homeopatinin kurucusu Hahnemann’ın sözlerinden örnek vererek ‘açlık’ın önemini açıklıyor; “Hastalıklarımızın sebebi ya yediklerimiz, ya içtiklerimiz ya da günahlarımızdır.” Herşeye rağmen kupa terapisinden verim alabilmek için açlığın elzem olduğu görüşünde değil.
72 yaşındaki Seyhan Kuzgun da kupa terapisiyle sağlığına kavuşmuş biri. 25 sene önce bir ansiklopedide kupa terapisinin faydalarını okur. Sonra depresyon ve ayaklarındaki ağrılar için uzun zaman kupa terapisti arar. Taki beş yıl önceye dek. Kuzgun, on santimlik kaldırım üzerine çıkmakta, sokağa inmekte zorlanırken şimdi enerjisiyle gençleri geçeceğini savunuyor. Amcasının kızını kalp, ağabeyini prostat ameliyatından son anda vazgeçirmiş. Kupa terapisi ve beslenme şekillerini değiştirdikten sonra iyileşmişler. Kuzgun, “Hayatta dışarıdan yemek yemem, hazır gıda almam!” diyecek kadar hassas.
Sempozyumda fibromiyalji tanılı 40 hastaya kupa terapisi uygulayıp, 35’inin ağrılarının azaldığına dair araştırma sonucunu sunan hemşire Nuray Karpuzcu’nun kupa terapisiyle tanışması ilgi çekici. Kronik yorgunluğuna çare bulmak için araştırır, yabancı kaynaklardan okumalar yapar. Kupa terapisini keşfeder. Tedavinin hemen ardından gözünden altı yedi kat perde kalkmış hissiyle ayağa kalktığını söylüyor. Daha sonra 15 yıl sürdürdüğü yoğun bakım hemşireliğini bırakır ve kupa terapisi öğrenmeye karar verir. Herkesin kendi gibi iyileşmesini ister. İngiltere’den gelen uzman doktorlardan eğitim alır. Karpuzcu, kupa terapisinin mutlaka bir hekim veya sağlık personelince uygulanması gerektiğinin altını çiziyor. Işte bu sebeple bir kez daha kupa terapisinin yasal düzenlemeyle hastanlere ve kliniklere girmesinden yana.
Kupa terapisinden yararlanmak isteyenler, danışmanlık hizmeti için İstanbul Doğal Sağlık Enstitüsü ve Sade Hayat Derneği’nin kapısını rahatlıkla çalabilir.
Kupa Terapisinin Bilinen Faydaları
Kılcal damarlardaki tıkanıklığı açar.
Kan ve dokulardaki gaz ve toksinlerin atılmasını sağlar.
Uygulanan bölgeye bağlı damarlardaki kan akımını canlandırır, besin oksijen dokulara rahat ulaşımı sağlar. Çünkü hastalıkların yaklaşık yüzde 70’i organlara düzenli kan ulaşamamasından kaynaklanır.
Kaslardaki sertliği ve ödemi çözer.
Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, vücuda direnç kazandırır.
Dalak/karaciğer ve sinirsel/psikolojik hastalıkların iyileşmesine yardımcı olur. Kaygı bozuklukluğu (anksiyete),
Depresyon ve korkulara karşı etkilidir.
Tansiyonu dengeler.
Büyü ve sihire karşı etkilidir.
Ağrılı çıbanlar, kistlerde ve tümörlerde faydalıdır.
Yaralanma ve incinmede etkilidir.
Vücuttaki enerji ve key (canlılık) yollarındaki akımı düzeltir.
Hareket, konuşma ve hafızanın düzel-mesi için beyni canlandırır. Vücuttaki refleks noktalarını uyararak beynin dikkatini hasta organa çekmek ve vücuttaki diğer organların gerekeni yapması için emir vermesini sağlar.
Tedavi alanları
Kanser, felç, fibromiyalji, gut, fibrosit (doku romatizması), doğum lekeleri, karpal tünel sendromu, akne, sivilce, osteoporoz, sırt/bel ağrısı, prostat, cinsel fonksiyon bozuklukları, kronik yorgunluk, gerginlik, migren, zona, hıçkırık, kronik astım, bronşit, zatürre, kurdeşen(ürtikerya), müzmin kabızlık, depresyon, akut yüz felci, yüz spazmı, lezyonlar, üst solunum yolu enfeksiyonu, öksürük, kuduz, burun kanaması, deri iltihabı, nezle, damar iltihabı, insomnia (uykusuzluk), hipertansiyon, egzama, epilepsi, obezite, kireçlenme, zehirlenme...
Kimler yaptıramaz?
Diyaliz, metastas kanser, hemofili hastaları, ileri derecede kansızlar, yeni ameliyat olanlar, adetli kadınlar. Ayrıca, kupa terapisinin yapılacağı cilt üzerinde de problem olmamalı. Ben, vitiligo, yara olan bölgelere de uygulanmaz.