Kumar bağımlılığı beynin dürtü kontrolünde etkili olan bölgesindeki elektro-kimyasal bir bozulma sebebiyle oluşur. Kişi eline para geçtiğinde durdurulamaz bir arzuyla kumara yönelir ve parası bitene kadar oynar. Oyun bittikten sonra büyük bir pişmanlık yaşar. O an bir daha yapmayacağını söyler, hatta defalarca yemin eder ama eline para geçtiğinde yine aynı arzuya mağlup olur. Günün büyük bir kısmını kazanacağına inandığı paraları hesap ederek geçirir. Zihni hep oyunla meşgul olur. Kazandığına dair senaryolar kurar ve onlara inanır.
Kumar dipsiz bir kuyudur
İlk oyun bu kuyuya atılan ilk adımdır. Her kaybın ardından kişinin kazanması gereken meblağ artar. Önce kazanmak için, sonra kaybedilenleri geri almak ve onun üstüne bir miktar daha koymak için oynar. Ancak kişi her defasında kayıp artar ve bir dipsiz kuyuya dönüşür.
Kumar bağımlılarının çoğu iyi bir kişiliğe sahiptir
Kumar bağımlılarının bir kısmında antisosyal ya da borderline kişilik görülebilir. Ancak kumar bağımlılarının çoğu mükemmeliyetçi, detaycı, kontrolcü, aşırı sorumluluk sahibi, ya hep ya hiç mantığına göre yaşayan ve hırslı insanlardır. Kumar bağımlısı olmadan önce son derece saygın, sorumluluklarını yerine getiren, ideal bir eş ve ebeveyn görünümündedirler. Ancak bağımlılık gerçek kişiliğin üstünü örter, defalarca verilen ve ihlal edilen sözler sebebiyle işe yaramaz, ahlaksız, düzenbaz, yalancı, güvenilmez biri olarak algılanırlar. Kişilikleri adeta değişmiş, bütün değer yargılarını kaybetmiş gibidirler. Bu yüzden kumar hastaları sadece paralarını değil sahip oldukları itibarlarını da kaybederler. Evleri, işleri, itibarları, yakınları, aileleri ve sağlıkları elden gider.
Kumar bağımlılığı bir rahatsızlıktır ve tedavisi mümkündür
Klasik kumar bağımlılığı tedavisinde özellikle serotonin ve dopamin hormon dengesini sağlayan ilaçlar kullanılır. Ancak ilaç tedavisi tek başına kumar bağımlığını tedavi edememektedir. Mutlaka iradeyi güçlendiren ve benliği kuvvetlendiren psikoterapi yöntemlerini de tedaviye eklemek gerekir. Bırakmaya istekli ve inancı yüksek olan kişiler ailenin de desteğiyle kumarı bırakabilirler. O yüzden kişinin bırakma isteğini ve inancını sağlamak da tedavi planının bir parçası olmalıdır.
Kumar tedavisinde EMDR terapisi büyük katkı sağlar
EMDR terapisi geçmiş travmalara ve tetikleyicilere karşı duyarsızlaştırma yöntemidir. Son yıllarda etkinliği ve kısa sürede sonuca ulaştırma gücüyle öne çıkan bir terapi yaklaşımıdır. Kumar bağımlılarında sevilen birinin kaybı, sevgiliden ya da eşten ayrılma, şiddetli geçim sıkıntıları, iş kaybı ve iflas gibi travmatik olaylara sıklıkla rastlanır. Bu travmalar kişide gelecek kaygısını şiddetlendirir ve “Geleceği bir an önce garantiye almalıyım.” düşüncesine sebep olur. Bu ruh hali içinde kişi amacına en kısa sürede ulaşmak için kumarın iyi bir yol olacağına inanır. Böylece kumar süreci başlamış olur. Kumara başlandıktan sonra da yaşanan maddi kayıplar, aile içi çatışmalar, dışlanmalar, itibar kayıpları da birer travmaya dönüşür. Kişide şiddetli bir suçluluk duygusu gelişir. Bu suçluluk duygusu onu kumarla telafi etme davranışına sevk eder. Yaşanan yeni kayıplar ve kabahatler suçluluğu daha da derinleştirir. Kişi bir kumar sarmalının içinde kaybolup gider.
Bu sarmaldan çıkabilmenin birinci şartı sürece sebep olan travmaların onarılması ve kayıpların yarattığı suçluluk psikolojisinden çıkmaktır. Bu konuda etkili olan bir çok terapi yöntemi vardır. Ancak en etkililerinden birisi EMDR terapisidir. EMDR terapisinde gerek geçmiş travmalar gerekse kumar sürecinin yarattığı travmalar işlemlenir. Böylece dürtü kontrolünü bozan ruhsal yaralar sarılmış ve kişinin benliği güçlendirilmiş olur. Sonrasında da kumarı çağrıştıran ve isteği artıran tetikleyicilere karşı duyarsızlaştırma gerçekleştirilir. Bu da tetikleyiciler karşısında sağlam durabilmeyi sağlar. En son aşamada da kişiye kumar oynamadığı bir gelecek şablonu kazandırılmaya çalışılır. Klasik tedavilere eklenmiş olan EMDR terapisi başarı şansını ileri derecede artırmaktadır.
Kumar bağımlısını kaybedilmiş bir kişi olarak görmemek gerekir. Kumar bağımlılığı ahlaki değil tıbbi bir sorundur ve tedavisi mümkündür.