HÜRRİYET & ANKA - NP İstanbul Hastanesi’nden Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan ANKA’ya yaptığı açıklamada, ekonomik krizin hem toplum, hem de bireyler açısından önemli etkileri olduğunu söyleyerek “Şu anda krizi gerçekten yaşayan kişiler bulunuyor; ancak ithalat sektöründe olan iş adamlarının ciddi bir etkilenmeleri söz konusu. Yatırımlarını durdurmuş durumdalar, endişe içindeler ve dolayısıyla psikiyatri uzmanlarına başvurma konusunda da artış var” dedi. Prof. Dr. Tarhan, iş adamlarında genellikle panik hissinin hakim olduğunu söyleyerek “Çünkü onlar genelde duygularını belli etmeyen insanlar ve depresyonların örtülü yaşıyorlar. Kalp spazmı, psikosomatik hastalıklar, maskeli depresyon şeklinde yaşıyorlar. Sosyal rolü ile iş adamı rolünü karıştırmayan krizi rahat atlatıyor” diye konuştu.
“ÖNCELİKLE KRİZİ KABULLENMEK, ARDINDAN ANALİZİNİ YAPMAK GEREKİYOR”
Prof. Dr. Tarhan, kriz dönemlerindeki psikiyatrik yaklaşımda, öncelikle krizi kabullenmek ve sonra da analizini yapmak gerektiğini söyledi. Krizin içinde olanların aşırı reaksiyon göstermesinin doğal olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Çünkü resmin tamamını göremiyorlar. Krizden etkilenen kişiye öncelikle onu anladığını hissettirmek lazım. Belirsiz bir şey bırakmamak gerekiyor. ‘Senin durumun şudur, her şey kontrol altında’ demek ve inandırmak lazım. Krizde kontrol duygusu çok önemli” dedi. Kriz psikolojinde ilk rastlanan sorunun ‘panik atak’ olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tarhan şunları söyledi:
“Beynin kontrol duygusunun bozulduğunu, henüz psikiyatrların çoğu kabul etmiyor; ama kontrol duygusu kaybolunca otonom sistemi aşırı çalışıyor. Krizin akut döneminde kontrolü kaybediyorum diye panik ataklar yaşanıyor. Kişi içinde bulunduğu durumdan kendini suçluyorsa, devamında panik duygusu gelişiyor. Kişisel başarı ile iş başarısını birlikte görenler daha çok sorun yaşıyor. Oysa kişinin bu rolleri karıştırmaması gerekiyor.”
“BU TÜR KRİZLER AHLAKİ DEĞERLERİ ÖNEMLİ ÖLÇÜDE ETKİLİYOR”
NP İstanbul Hastanesi’nden Psikiyatr Prof. Dr. Kemal Arıkan ise, krizlere Türkler’in alışkın olduğunu söyleyerek “Bu kriz 2001’deki gibi aniden ortaya çıkmadı. Daha çok gecekondu bölgelerinde yaşayanları, işten çıkartılanları, iş umudu olanları, eğitim düzeyi düşük kitleyi vuruyor. Etkisi olup bitiyor mu? Hayır. 2001’de yapılan araştırmanın sonunda görüyoruz ki, krizin etkileri kolay geçmiyor.Psikolojik etkisi, sağlık üzerindeki etkisi krizden sonra da devam ediyor” dedi. Psikolojik etkilerine ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Arıkan şunları söyledi:
“Stres yaratıyor, stres hormonlarını yükseltiyor. Diyabete kansere yol açabiliyor, riski artırıyor. Vücudun savunma sistemlerini düşürüyor. Ruh sağlığı için en önemli problem, insanın hayatından zevk almayışıdır. Yaptığı işten zevk alamayan, hayattan zevk alamayan insan depresyona girer. Anksiyete, paniklere yol açabilir. Ayrıca bu krizler insanların ahlaki değerlerin önemli ölçüde etkiliyor. İnsanlar anti sosyal değilse bile o tür tutumlar içine girebiliyor ve zemini varsa şiddetleniyor. Narsisistik kişiler varsa çökkünlük yaşayabiliyor. Biliyoruz ki ne yazık ki, intiharlar artıyor. Kumar bağımlılığı, madde bağımlılığı artabiliyor. Ekonomik koşulların kötüleşmesi ile beraber bunlar ilerliyor. Yaşlılarda ciddi sorunlara yol açıyor, özellikle emekli olanların ağzının tadını çok kaçırıyor, ayrıca depresyon yaşlılarda görülüyor.”
Krizler karşısında öncelikle rahat olunması gerektiğine işaret eden Prof.Dr. Arıkan, “Relaks olmak lazım. Böyle stresler karşısında insanların savuma düzenekleri var ve harekete geçiyor. Gardımızı alarak yumruk yemememiz lazım, beklentilerimizi aşağı çekmek lazım” dedi. .