Şerafettin Kaya bir panik atak hastası. Ordu Ünye'de de doğmuş. İlk ve ortaokulu orada bitirmiş ve ardından askeri liseye girmiş. 1986'da astsubay olmuş. Askerlik bazılarına iyi gelebilir ama kimilerinin ruhlarını sıkıştırır. Tabii bu işe kendi rızasıyla değil ailesinin isteğiyle girmiş. "Okusun, bir an önce bitirsin ve bir baltaya sap olsun" diye Şerafettin'i askeri okula göndermişler. Mecburiyetten katlanmış bu mesleğe. İlk yıllar böyle akıp geçmiş. İnişli çıkışlı. Metcezir arasında.
HASTANENİN YANINDAKİ EV
1991'de Beytüşşebbap'ta görevlendirilmiş. Topçu sınıfına mensup bir asker. Attığı topların hedefi de insan ya, her atışta lime lime parçalanmış ruhu. Güneydoğu'dan döndükten sonra evden çıkamaz olmuş. Birliğe gittiğinde başlıyormuş kalp sıkışmaları çünkü. İşte o günlerde şiir yazmaya başlamış. Bu ona iyi geliyormuş ama tabii yazma eylemi onu tam tedavi edememiş. Kayseri'deki askeri hastaneye gitmiş önce, sonra da Ankara'daki Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne. Üç ay kadar yatırmışlar hastanede. Tayini İstanbul'a çıkmış. Sonrasını şöyle anlatıyor şairimiz: "İstanbul bana biraz iyi gelmişti, fakat heyet toplanıp 'Bundan bir cacık olmaz' diyerek beni 'adi malül' olarak askerlikten çıkardılar. Panik atak teşhisi koymuşlar. Vehimlerim azalacağına arttı. Bu yüzden Bakırköy'e yerleştim. Çünkü hastaneye yakındı." Sonra yeniden ve ansızın yazmaya başlıyor. Başından geçen her şeyi ama her şeyi not ediyor. Şiirler çıkarıyor sıkıntılarından. Garip, devrik, parçalanmış şiirler. Yazınca korkuları azalıyor, gürültüler işitilmez oluyor, derin derin soluklar alıp verebildiğini hissediyor. Nefesi genişliyor. Yazılar birikip dağlar oluşturuyor. Evinin her tarafı hikayelerle doluyor. Böylece ilk kitabı Kendimleyim başlığıyla okuyucuyla buluşuyor. Sonra Ben'siz Tanrı adlı ikinci eser ortaya çıkıyor. Şair bir gün Metin Üstündağ'la karşılaşıyor. Üstündağ ona, "Sana bir sayfa açalım Öküz dergisinde ve 'Kötü Şair Şerafettin' olarak şiirlerini yaz" diyor. Hem şiirlerini yazıyor hem de bu şiirlerde rol alıyor. Çünkü her şiiri bir fotoromana çevriliyor ve Şerafettin dizelerdeki çağrışımlara uygun pozlar vererek görüntülü bir şiir ortaya çıkarıyor. Böylece Türk edebiyatı fotoroman şiirle, daha doğrusu foto-şiirle tanışmış oluyor... Esmer dergisinde Panik Atak Öyküleri başlığıyla hikayelerini anlatıyor. Günlük korkularını, gece yalnızlıklarını kaleme alıyor. Okuyucu, bu garip adamı şiirlerinden sonra öykülerinde de seviyor. Panik Atak Öyküleri de böylece kitaplaşıyor. En son Panik Atak Mahir Atak - Göğe Bakan Adam başlığıyla bir oyun ortaya çıkarıyor. Bu arada 2001'de Cibali'ye yerleşiyor. Kaya, oyunu yazdıktan sonra "Neden bizim mahallede kuracağımız bir tiyatro grubu bu oyunu oynamasın ki?" diye düşünmüş ve Cibali Oyuncuları da böylece ortaya çıkmış. Toplulukta Türkiye'nin yetenekli ve eğitimli genç oyuncuları bulunuyor...
Cibali'de bir tiyatro topluluğu
Bir uyumsuz adamın maceraları
Oyundaki kahraman perişan bir tip. Tıpkı yazarı gibi uyumsuz, tedirgin, parçalanmış bir karakter. Hayatın kıyısında geziniyor ama çok da komik aynı zamanda. Oyun, bir nevi kara ve ruhsal komedi gibi. Aslında başkarakter erkek olmasına rağmen oyuna kadın karakterler hakim. Çıkmaza girmiş ilişkiler, parçalanmış bir ailenin kızının etrafında dönen trajıkomik öyküler, bencilliğin sınırında gezinen aşırı bireyselleşmiş bir garson kızın Mahir Atak'ın çevresinde dönen maceraları anlatılıyor bu oyunda. Üstelik bütün karakterler takıntılı ve bir parça panik atak. Oyun bu sezon Ortaköy Kültür Merkezi Afife Jale Sahnesi'nde oynanıyor. İzlemek isteyenler 11 Şubat 2014 tarihi için şimdiden biletlerini alsın. Böylece siz de Mahir Atak'la tanışmış olursunuz...
Ersin Kalkan - Sabah Gazetesi Pazar Eki