Birgün Gazetesinde yer alan bir haberde beynimizdeki korku devresini harekete geçiren genetik bir özelliğin olabileceği bilgisine yer verildi. Birgün Gazetesinde yer alan haberin ayrıntıları şöyle:
Örümcek fobisi ya da kapalı alan korkusu olsun, fobilerinizin şiddetlendiği zor dönemler geçiriyorsanız, beyninizdeki korku devresini harekete geçiren genetik bir özelliğe sahip olabilirsiniz. Yeni bir çalışma DNA’daki küçük bir değişikliğin korku yanıtlarıyla ilgili anormal beyin aktivitesi ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Uzmanlar bu buluşun anksiyete bozukluklarının genetiğini belirlemeye yönelik önemli bir adım olduğunu düşünmekteler.
Her ne kadar pek çok psikiyatrik hastalığın kalıtsal özellik gösterdiği bilinse de, hastalıklarla ilişkili genlerin belirlenmesi oldukça güçtür. Genlerin belirlenmesinin yanı sıra, genetik değişikliklerin beyin işlevlerini nasıl etkilediği de uzun zamandır araştırmalara konu olmaktadır. Psikiyatrik hastalıkların hayvan modellerinin oluşturulması bir diğer sorun alanıdır.
Science dergisinde bu yıl ocak ayında yayınlanan yeni bir çalışmada, bazı psikiyatrik hastalıklarda beyin kaynaklı nörotrofik faktörün (BDNF) rolü araştırılmaktadır. Son yıllarda bu genin ve büyüme faktörünün duygudurum bozukluklarındaki rolü üzerinde durulmaktadır. Beyaz ırktan insanların yaklaşık %30’u bu gen proteininin belirli bir yerindeki metionin aminoasitinin valin aminoasiti ile yer değiştirdiği bir polimorfizme sahiptir. 2006’da Weill Cornell Tıp Fakültesi’nden Francis Lee başkanlığındaki bir ekip, genetik olarak bu polimorfizme sahip olan farelerin daha anksiyöz olduklarını belirlemişlerdir. Bununla birlikte insanlarla yapılan çalışmalar kesin sonuçlar sunmamaktadır.
Yeni çalışmada araştırmacılar hafif bir elektrik şokunu farelerde bir sesli uyaran, insanlarda ise renkli bir kare görüntüsü ile eşleştirerek uygulamışlardır. Uygulanan bu korku ile öğrenme testinde, polimorfizme sahip olanlarla olmayanlar arasında belirgin bir farklılık bulunamamıştır. Bununla birlikte fobiler ele alındığında farklı sonuçlar elde edilmiştir. Maruz bırakma terapisinin –kişilerin korktukları durumların üstesinden gelebilmeleri için belirli koşullarda maruz kalmaları sağlanır- laboratuar koşullarında uygulandığı haliyle, araştırmacılar deneyin devamında deneklere elektrik şoku ile eşleşmemiş olarak aynı uyaranı vermeye devam etmişlerdir. Bir süre sonra hem farelerde hem de insanlarda korku tepkisinin ortadan kalktığı bulunmuştur. Fakat metionin varyantına sahip olanlarda korku tepkisinin devam ettiği görüşmüştür.
Bunun yanı sıra nörogörüntüleme uzmanları, metionin varyantına sahip kişilerin elektrik şoku ile görüntü arasındaki ilişkiyi fark ettiklerinde, beyindeki korku devresinin önemli bir parçası olan amigdalada aktivite artışı ortaya çıktığını belirlemişlerdir. Ayrıca bu kişilerde korkulu bağlantıların yorumlanmasında rolü olan prefrontal korteksin aktivitesinde de bozukluklar saptanmıştır.
Araştırmacılar metionin varyantı taşıyıcılarının fobi tedavisi için uygulanan maruz bırakma terapisine iyi yanıt veremeyebileceklerini söylemektedir. Her ne kadar bireye özgü tedavi planlanması henüz uzak görünse de hastaların ve hastalıkların genetik özelliklerinin belirlenmesinin daha başarılı tedavilerin sağlanmasında önemli olacağı düşünülmektedir.
Kaynak: www.birgun.net