Psikoloji bilimini akademik anlamda takip edenlerimiz bilir;Klinik Psikoloji yüksek lisans programları son birkaç yıldır önemli ölçüde arttı.
Bu artış elbette arz taleple ilgili olduğu kadar Sağlık Bakanlığının “6225 SAYILI TORBA YASA çerçevesindeki ek madde gereğince (MADDE 9- 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanuna EK MADDE 13” olarak bilinen “Sağlık Mesleklerinin Yeniden Tanımlanması” yasasında klinik psikolog ünvanın tanımlanmış olmasıyla da ilişkili. Bununla beraber kulislerde dolaşan bilgilerde yakın zamanda çıkacağı öngörülen ruh sağlığı yasasında klinik psikolojiye ayrı bir önemin verileceği bilgisi de diğer önemli bir etken. Bu etkenlere ek olarak “Klinik Psikolog” unvanının fonetik olarak kulağa hoş gelmesinin de hatırı sayılır bir katkısı var. Her ne kadar ülkemizde YÖK veya kamu kurumları psikoloğu sağlık mensubu sayıp saymamakta tereddüt etseler de tüm psikologlar algı olarak kendilerini birer sağlık mensubu olarak görür veya görmek ister.
Yine takip edenler bilir yukarıda ki etkenlerin bir sonucu olarak klinik psikoloji yüksek lisans programları bir çok üniversitede peş peşe açılıyor.
Klinik psikoloji yüksek lisans programlarının peşpeşe açılması bir yana bu bölüm için ayrılan kontenjanlar dudak uçuklatan cinsten. Bazı üniversiteler işi abartarak bir dönemde 260 civarında öğrenci kabul etmektedir. Ortalama her üniversite klinik psikolojiye 100 civarında öğrenci kabul ediyor. Bu üniversiteler için hatırı sayılır bir maddi kazanç sunarken, işin diğer ucunda eğitimin kalitesi yerlerde dolaşıyor. Çünkü uluslararası standartlarda yüksek lisans programlarına yüzlerce kişi alınmaz.
Şimdi asıl mevzuya dönelim:
Klinik Psikoloji yüksek lisans programını bitirmek Klinik Psikolog unvanı İçin yeterli mi?
Bence hem yeterli hem de değil. Karışık bir durum var.
Neden yeterli olmadığı kısmını yasaya baktığımızda bariz bir şekilde görürüz. Yasada Klinik Psikolog tanımı ile ilgili zikredilen ifadeler şöyle:
Ek Madde 13 – (Ek: 6/4/2011-6225/9 md.)
a) Klinik psikolog; psikoloji veya psikolojik danışma ve rehberlik lisans eğitimi üzerine klinik ortamlarda gerekli pratik uygulamaları içeren klinik psikoloji yüksek lisansı veya diğer lisans eğitimleri üzerine psikoloji veya klinik psikoloji yüksek lisansına ilaveten klinik psikoloji doktorası yapan sağlık meslek mensubudur.
Bu madde de gözden kaçan bir durum var. Ya da asıl vurgulanması gereken bir nokta var.
Orası da şu: “klinik ortamlarda gerekli pratik uygulamaları içeren”
Bu ibareyi esas aldığımızda şu sorulara cevap bulmak gerekir:
Klinik ortamdan ne kast ediliyor.
Klinik ortamda pratik uygulamaların çerçevesinde ne var.
Klinik ortamdan kast edilen hastalık tanısı almış kişilerin tedavi edildiği ortamlarsa bu durumda adı klinik psikoloji olarak geçen birçok üniversitenin verdiği diploma yasanın çizdiği çerçevenin sınırlarının dışında kalıyor.
Benim anladığım şu:
Psikoloji veya PDR lisans mezunu olanlar için klinik ruh sağlığı hizmetlerinin verildiği poliklinik, psikiyatri dal merkezi veya psikiyatri dal hastanelerini bünyesinde bulunduran üniversitelerin klinik psikoloji yüksek lisans programları yasaya uygun programlar olarak kabul edilebilir. Psikiyatri hekimlerinin de olduğu pratik uygulama alanlarından yoksun programların yasaya uygun olmadığını düşünüyorum.
Düz mantıkla düşündüğümüzde de; klinik psikoloji bir sağlık hizmetiyse bu sağlık hizmetini icra edecek olan uzmanları yetiştiren programların gerekli sağlık hizmeti sunan ortamlara sahip olması gerekir. Birkaç katlı bir binada sınıf ortamında verilen eğitimle klinik psikolog olunmaz.
Bu ölçülere uyan kaç üniversite var bilemiyorum. Ancak bildiğim bir şey var diplomasında klinik psikolog yazan binlerce psikoloğun var olduğu gerçeği. İşin trajedi kısmı ise şu: Bu diplomayı taşıyan binlerce kişinin çoğu hayatı boyunca:
Ne bir şizofreni hastası
Ne OKB tanısı almış hasta
Ne liyezon psikiyatrisi kliniğini,
Ne panik atak hastasını
Ne majör depresyon tanısı almış hastayı görmemiş olmasıdır.
Var olan tablo bu!
Bu şakası olan bir alan değil. İşin ehli olmak için işin öğretildiği ortamın kitaba, adaba, hukuka ve hududa uygun olması gerekir.
Türkiye’nin çok klinik psikoloğa değil, alt yapısı güçlü klinik psikologlara ihtiyacı var.
BİR NOT:
Genel yayın koordinatörlüğünü yaptığım ve 600 sayfadan oluşan "Oyun Terapisi: Kapsamlı Uygulama ve Teori Rehberi" kitabının Türkçe çevirisini 7 uzman çevirmenle 1.5 yılda bitirmiş bulunuyoruz. Teori ile uygulamayı birleştiren alanında uzman klinisyenler tarafından hazırlanan kitap dün akşam itibariyle matbaaya teslim edilmiştir. 4 Mayıs'ta satışı başlayacak olan bu kitap 36 bölümden oluşmaktadır. Kitabı Türkçe'ye çevirmeye başladığımızda, oyun terapisinin gücünü yeniden fark ettik. Oyun terapisi, klinisyenlere; sunduğu teorik alt yapı ve zengin uygulama örnekleri ile büyük bir güç katıyor. Prof. Dr. Nancy Boyd Webb bu kitapla ilgili düşüncelerini şöyle ifade ediyor:
“Oyun terapisi hakkında öğrenmek istediğiniz her şey, bu 36 bölümlük kitapta bulunabilir. Böylesine geniş bir içerik, bu kitabı, lisansüstü oyun terapisi eğitim programları ve çeşitli ortamlarda çocuklarla çalışan klinisyenler için ideal kılmaktadır. Bölüm yazarları, yalnızca teorik temelleri sunmakla kalmıyor, aynı zamanda oyun terapisinin benzersiz gücünü gösteren zengin klinik vaka örnekleri de sunuyorlar.”
Online Satış Adresi: http://www.psikolojistore.com/oyun-terapisi-kapsamli-teori-ve-uygulama-rehberi