Salgın hastalık karakteriyle, yıldırım hızıyla memleketin tüm fertlerini etkileyebilir. Özellikle yazılı ve görüntülü medya ve sosyal paylaşım siteleri depresyonun herkesi etkisi altına almasına neden olur” dedi.
Bireylerin depresyon yaşaması, hemen hepimizin bildiği bir durum. Depresyon kişilerde özellikle duygusal mod açısından tam bir çöküntü tablosu oluşturuyor. Kişiyi çepeçevre saran, hayatı çekilmez kılan ve onu sosyal hayattan koparan depresyon, toplum da insanlardan oluştuğundan, tüm toplumu etkileyebiliyor. REEM Nöropsikiyatri Merkezi’nden Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, bu noktada düşüncelerimizi hafife almamak gerektiğini söyledi.
Olumlu ve olumsuz enerjiler topluma yayılıyor
Düşüncelerin de aynı maddesel nesneler gibi atomlardan ve onların da daha küçük bölümleri olan kuant taneciklerinden oluştuğunu belirten Dr. Yavuz, “Atomlardan oluşmuş, enerjisel madde olan düşünce; toplumu oluşturan fertler olumlu düşünürse evrene pozitif, olumsuz düşünürse negatif enerji yayar. Toplumun geneli olumsuz düşünmeye başladığında, mevcut kitlesel çöküntü hali dalga dalga tüm fertlere yayılır, her ortamı karamsarlık duyguları kaplar” diye konuştu.
Kitlesel depresif mod haline geçilir
Toplumsal depresyonun bireyselden çok daha vahim sonuçlara neden olacağını vurgulayan Dr. Yavuz şöyle konuştu: “Bir salgın hastalık karakteriyle, bir yıldırım hızıyla toplumun tüm fertlerini etkileyebilir. Bu nedenle bir ülkenin geleceği ile alakalı önemli yönetimsel krizlerde, deprem gibi tabii afetlerde toplumun nerdeyse tamamını etkisi altına alan bir toplumsal depresyon tablosu ortaya çıkar. İnsanlar kötümser bir yaklaşım ve bakış açısı sergilemeye başlar. Bu da insanların topyekün kitlesel olarak bir depresif moda girmelerine neden olur.”
Toplumsal panik atağa dönüşebilir
Mevcut karamsar tablonun geleceği de belirsizleştirdiğinin ve bu yüzden tüm parasal aktivitelerin askıya alındığının da altını çizen Dr. Yavuz bu konuda medyanın yaklaşımının da önemine değinerek şunları söyledi: “Eğer yatıştırıcı bir tutum izlenmezse, tablo giderek derinleşir. Hatta tam bir kısırdöngüye girilerek, toplumsal ekonominin tamamen çökmesine bile neden olunabilir. Bu yüzden mevcut kriz ortamını abartarak ve ajite ederek halka vermek çok daha vahim sonuçları beraberinde getirebilir. Bu hususta en korkulan durum ise, toplumsal depresyonun, toplumsal panik atağa dönüşmesidir. Bu durumda ekonomi tam anlamıyla durma noktasına gelir. Yaşanan iflaslar ve işsizlik nedeniyle tablo tamamen işin içinden çıkılmaz hale gelebilir, kaos ortamları ve iç karışıklıklar ortaya çıkabilir.”
Önlemek için neler yapılmalı?
Toplumsal depresyona girilmemesi için, yaşanan yönetimsel veya afetsel krizlerin olabildiğince sakin ve soğukkanlı karşılanması, toplumu gerecek ve karamsarlığa sevk edecek açıklamalardan uzak durulması gerektiğine değinen Yavuz sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm organları ile medya, yatıştırıcı ve sakinleştirici bir konum üstlenmeli, krizin aşıldığına dair telkinler verilmeli ve özellikle yöneticiler tarafından toplumu rahatlatan ikna edici açıklamalar yapılmalıdır. Toplumsal depresyonun hızlı yayılan bir salgın hastalık olduğunun bilincine varılmalıdır.”
Kitlesel Depresyon Bireysel Depresyondan Daha Tehlikeli
Nörolog Dr. Yavuz “Toplumsal depresyon, bireysel çöküntü hallerinden çok daha tehlikelidir ve tam bir pandemik yayılım gösterir.