SEDA KAYA GÜLER / AKŞAM CUMARTESİ
Son günlerde her yerde o var. Televizyonda, gazetelerde, dergilerde, beyaz giysileriyle karşımıza çıkıyor ve açıklamalarda bulunuyor. Neyi açıklıyor? Sağlıklı bir sindirim sistemi için yapmamız gerekenleri. Az ama sık yememizi, günde bir kase probiyotik yoğurt yemeyi alışkanlık haline getirmemizi, kızartmaları, yağlı yiyecekleri azaltmamızı... Peki, kimdir Yasemin Bradley? Doktor, beslenme danışmanı... Televizyon geçmişi var; bir dönem Kanal D'de ana haber sundu, ondan önce TRT spikeri...
Kendi tercihin miydi doktorluk?
Babam çok isterdi çocuklarından birinin tıp doktoru olmasını. Ablam ODTÜ'yü kazandı ama o dönem yaşanan olaylar yüzünden tekrar sınava girdi ve tıp fakültesini kazandı. Ancak gönlü ODTÜ'deydi ve ertesi yıl okul açılınca eski okuluna geri döndü. Sırada ben vardım babamın isteğini yerine getirecek. Başarılı da bir öğrenciydim. Meraklıydım ansiklopedilerden hastalıkları okumaya ama babamın önerisi olmasaydı birinci tercih olarak yazmayabilirdim tıp fakültesini.
Sonra?
İkinci sınıftan itibaren okulu sevdim. Zordu. Sınıfımızdaki birçok kişi ikinci sınıfta kaldı zaten. Düzenli ve disiplinli çalışan bir öğrenci olduğum için zorlanmadım. Bu arada ilkokuldan itibaren şiir okumak için seçilen öğrenci ben oldum, konserleri hep ben sundum, açışları ben yaptım, spikerliğe de ilgim vardı. Fakültenin son sınıfında TRT'nin açtığın sınava girdim ve bütün aşamaları adım adım geçerek kazandım.
EKRANDA GELECEĞİM YOKTU!
Spikerlik doktorluktan daha mı cazip geldi?
Öyle oldu. Nasıl olsa diplomam elimde. Bu işi de iyi yapıyorum, bir süre yapayım, sonra eğitimini aldığım mesleğe dönerim dedim. Özel televizyonlardan gelen teklifler, ana haber derken kaldım. Ta ki 1999 depremine kadar. O tarihte ailem Yalova'daydı ve hepimiz çok etkilendik. Birçok arkadaşımı kaybedince farklı bir arayış içine girdim. Ayrıca spikerlikte fazla bir gelecek olmadığını da gördüm. Yüzünde birkaç kırışıklık başlayan kadınlar 40'ına gelmeden yerlerini Türkiye güzellerine bırakmak zorunda kaldılar. Beni de bekleyen gelecek buydu. Ben de doktorluğa dönmeye karar verdim.
Zor olmadı mı bunu kabullenmek?
Öyle ama sonradan daha fazla üzülmemek için bazı kararları erken almak gerekiyor. Londra'da 6 ay boyunca BBC'de prodüktörlük eğitimi de aldım. Çok şey öğrendim orada. Dokunmatik ilişkilerin olmadığı bir ortamda insanların nasıl değerlendirildiğini gördüm.
Yani?
Orada hem tarafsız habercilik yapılıyor hem de kişinin kimin oğlu, kızı, eşi, yakını olduğuna bakılmıyor. İnsanlar bir yere geliyorlarsa gerçekten hak ettikleri için geliyorlar. Sadece birilerinin gözüne girmene gerek yok. Zaten o sırada da kriz vardı Türkiye'de ve ben İngiliz olan ilk eşimle tanışıp orada kalmaya karar verdim.
Hala soyadını kullandığın eşinle?
Evet. Onun da teşvikiyle beslenme ve diyet üzerine eğitim görmeye karar verdim. O tarihte doğru beslenme işi inanılmaz boyutlardaydı Londra'da zaten. ITEC adlı kuruluşa başvurdum, buradan alınan diplomayla dünyanın her yerinde çalışabiliyorsunuz. Doktor olduğum için kabul edilmem daha kolay oldu. Diplomamı alınca İstanbul Cerrahi Hastanesi'nden teklif aldım ve döndüm. O günden beri de beslenme danışmanlığı yapıyorum.
Pek çok beslenme uzmanı program yapıyor televizyonlarda. Sizin spikerlik geçmişiniz de var. Program yapmayı düşünmez misin?
Düşünüyorum. Çok da tutacağına inandığım projem var, çünkü bu içi ticarete döken o kadar çok uzman var ki! Şimdi kriz ortamı, belki daha sonra.
ZAYIFLAMAK CESARET İŞİ
Kandırılıyor muyuz uzmanlar tarafından?
Şu kadarını söyleyeyim, kullanmadığım hiçbir ürünü, enjeksiyonu, hapı kimseye önermem.
Her zaman böyle zayıf mıydın?
Evet. Beş doğum yapmış annem de böyledir. Tabii ki dikkat ediyorum özellikle 40 yaşın üzerinde olduğum için. İki ablam 40'ından sonra genişlemeye başladı çünkü. Yine de çabuk şişmanlayan biri değilim ama çok dikkat ediyorum yediğim içtiğime.
Ne yapıyorsun? Mesela hepimizin yaptığı ama senin asla yapmadığın şey nedir?
İstediğimi yiyorum ama ardından önlemimi alıyorum, spor yapmak, bir sonraki öğünü hafif geçirmek gibi. Ben insanlarımızda şunu görüyorum, kendi hayatımızda devrim yapmayı beceremiyoruz. Kendimizi yenilemek bir devrimdir. Mutsuz ve kilolu olanların çoğu, evliliklerinde de mutlu değiller. Mutlu olmadıkları için o pırıltı da yok yüzlerinde. Oysa küçük bir gayretle çok çabuk kilo verilebilir. O yüzden hormonal sorunlar hariç her türlü özre karşıyım ben. Mutsuzum yiyorum, eşim aldattı yiyorum, işimi kaybettim yiyorum olmaz. Zayıflamak bir cesaret işi. Benim yaptığım da insanlara o motivasyonu vermek.
AZ YİYEN UZUN YAŞAR
Kolay mı kilo vermek?
Harcayabileceğin kadar kalori giriyorsa vücuduna zayıf kalırsın. Vücuduna girenle çıkanı kontrol edeceksin
İyi de her dakika spor yapılmıyor ama her dakika insanın canı yemek yemek istiyor.
Ben de seviyorum yemeyi, özellikle tatlıyı ama hesabımı da yapıyorum. Gençken sorun değil ama yaş ilerledikçe yediklerimizi yakmak zorlaşıyor. Bazı insanlar vardır, yemeyi çok severler ama spor salonlarından da çıkmazlar. Hipokrat'ın bir lafı var; 'yaşlandıkça vücut ateşi azalır'. Dolayısıyla yaşımız ilerledikçe vücudun yiyeceğe olan ihtiyacı azalıyor.
Yaşlandıkça yemek miktarını azaltacağız yani?
Evet. Yakamadığımız için fazla yiyerek vücudu yoruyoruz bir bakıma. Fareler üzerinde yapılan bir araştırmayla ispatlandı da bu. Yiyecek miktarı yüzde 40 azaltılınca ömürleri iki yıl uzadı. İnsan ömründeki karşılığı 5-10 sene. Demek ki az yiyen uzun yaşıyor.
Yiyeceğini azalt, ömrünü uzat, diyorsunuz ama yaşlandıkça da hayattan alınan zevkler artıyor, daha lezzetli tatlar peşinde koşuyor, en iyisini, en güzelini yemek istiyor, arkadaşlarınızla yemek masasında keyif yapmak istiyorsunuz?
Doğru ama vücudun buna ihtiyacı yok. O keyif başka alanlara kıydırabilirsiniz. Birlikte resim kursuna gitmek, golf veya tenis oynamak, yürüyüş ve kamping yapmak gibi.
İlla zorlaştıracağız hayatımızı?
Böyle, az ama sık yiyeceğiz, yavaş yiyip, yavaş içeceğiz, akşam yemeğini erken yiyeceğiz, yemeklerimizi ayakta atıştırarak yemeyeceğiz, meyve ve sebze ağırlıklı besleneceğiz, aç karnına alkol tüketmeyeceğiz...
Bugün ne yedin?
Sabah bir muz ve greyfurt. Öğlen yemeğinde pazı dolması ve iki kaşık yoğurt. Akşama kadar bir şey yemem. Acıkırsam meyve yerim. Yarın seyahate çıkacağım için akşam yemeğini erken yiyeceğim, balık ve salatadan oluşacak mönüm.
Ekmek ve tatlı?
Ekmekten hoşlanmam, bana yaramıyor zaten. Her gün böyle yemiyorum tabii ama fazla ekmek yemem. Tatlı çok severim, evde yaparsam doğal tatlandırıcılar kullanırım. Bol su, meyve çayı içer, meyve yerim.
Üç haftada evlenmeye karar verdik
- İlk eşimle deprem sonrası Huzur Vadisi'nde tanıştım. O Bosna'da tecavüze uğrayan kadınların psikolojik tedavisini üstlenmiş, çok etkilenmiş ve gördüğü broşürle kendini oraya atmıştı. Orada tanıştık.
- Aradığım insan diye düşünmüştüm. O sırada ihtiyacım olan özelliklerin çoğu vardı. 3 yıl sonra evlendik. Evliliğimiz 4 yıl sürdü. Bu ülkeye uyum sağlayamaması sorun oldu. Türkçe öğrenmedi, zor geldi öğrenmek.
- Çok yoğun çalışmam, kendisinin iş bulamaması sıkıntı yarattı. En önemlisi ise burada kendini güvende hissetmemesi oldu. Trafik kazası geçirdik, ardından evimizin önünde bıçaklandı, HSBC bombalandı ve İstanbul'da yaşamaktan rahatsız olduğunu dile getirdi. Güney'e veya Londra'ya yerleşmek istedi, sorunlarımız da olduğu için boşandık.
- Şimdiki eşim Atıf Cezayirli ile tesadüfen tanıştık. Bir arkadaşımın 10 yıllık hastasıydı. İlk gördüğümde, 'eğer biri olacaksa hayatımda, bu olur' dedim ve oldu.
- Bazen ilk görüşte seversiniz birini. Ben de ilk görüşte sevdim. Çok da kiloluydu. Ona rağmen sevdim. Ben zayıflatırım bu adamı dedim. Tanıştıktan sonra 10 kilo verdi zaten. O da ilk görüşte beğenmiş beni.
- Tanıştığımızın 3. haftasında evlilik kararı aldık. O kadar her şeyimiz uyuyordu ki! Önceden tanışıyor gibiydik. Tensel uyumun da olduğu, tutkunun geliştiği tutarlı bir kadın-erkek ilişkisi. Üç yıl bitti, umarım yıllarca devam eder.