Gülay Atasoy / ZAMAN
Yıllar birliktelikleri yıpratmak yerine kuvvetlendirmeli. İki el tek ele, iki kalp tek kalbe, iki gönül tek gönüle dönüşmeli. Ömür hay huy içinde kavga gürültülerle bitip de geride sadece elem ve kederler kalmamalı.
O gün yemeğe arkadaşlarını çağırmıştı. Çok kalabalık bir gruptu. Misafirler gittikten sonra eşine: "Teşekkür ederim hayatım. Bugün çok yoruldun. Ama beni çok mutlu ettin. Her şey mükemmeldi." dedi.
"Önemli değil canım. Bütün yorgunluğum dudaklarından dökülen o iki kelimeyle geçti. İnsanın yaptığı güzel şeylerin karşılığını alması ne güzel! Yan komşumuz Hatice Hanım ne yapsa eşine beğendiremiyor. Zavallı kadın ağzıyla kuş tutsa eşi adeta 'neden tuttun' diyor."
Çevremizde eşlerinin iyiliklerine teşekkür edenler olduğu gibi; ne kadar da fedakârlıklarının karşılığında koskoca bir "hiç" alan Hatice Hanım'lar var!
Ne var ki, evlilikte mutluluğun yolu, güzellikleri görmekten, kameraları kötülüklere kapatmaktan geçtiği halde kimi eşler, kameralarını güzelliklere kapatıyor. Tatlı sözleri sinelerinde sır gibi saklıyor. "Eğer ona mükemmel olduğunu söylersem şımarır" diye düşünüyor. Ya da kendileriyle barışık olmadıklarından hiçbir şeyle mutlu olmuyor. Bu vehimle kendine de eşine de hayatı zehir ediyor. Oysa, evlilikte mutlu olmak için, kusur ve hataları gösteren kameraları kapatmak gerek. İnsanın eşini, sırtında kambur, rakip ve düşman değil, hayat arkadaşı görmesi gerek. Bazen bu arkadaş, yorulabilir, hastalanabilir, yolda kalabilir. O zaman arka çıkmak, arkalanmak, sırtlanmak, korumak ve kollamak anlamına gelen arka(daşlık) devreye girmelidir. Hangi taraf hangi tarafı yıpratırsa o taraf daha mutlu olmamalı. Başkasını mutsuz edenin kendisinin de mutsuz, mutlu edenin de mutlu olduğu unutulmamalı.
Mutluluk çeşmesinin musluğunu sıkıca kapayanlar "Huyum kurusun ben böyleyim ne yapayım?" diye sadece şikayette bulunmamalı. Esasen evlilikte yaşadığımız sıkıntıların temelinde olaylara dünyevî perspektiften bakmak yatıyor. "Şu dünyada bir kez bile rahat etmedim." sözleri, bunun ifadesi olsa gerek. Niçin yaşadığını bilip kendisiyle barışık olanlar, her şartta mutlu olur. Mutlu olmak için şartların değişmesini beklemezler.
Her an ötelerden "gel" diye gelir haber. Postacı kapıyı çalıp "ötelere sefer" mektubu getirmez. "Filan saatte filan yerde olacaksın" davetiyesi uzatmaz. Çat diye çalar kapı. Öyleyse ötelerden haber gelmeden hayırlı işlere imza atalım. Hizmette önce eşimizden başlayalım. İyilikte eşimizle yarışalım. Onu memnun edelim. Onun gönlünü alalım...