Günümüzde bireylerin değişime ve gelişime eskiye oranda çok daha açık olması psikiyatri hizmetlerinde destek alan kişilerin sayısını da artırdı. Öyle ki bugün psikiyatri merkezlerine ve ruh sağlığı profesyonellerine gitmek kişinin hasta olması gerekmiyor. Bu durum eğitim ve kültür seviyesinin artmasına paralel tedavi yöntemlerinin sadece psikiyatrik rahatsızlıkları odak alan yaklaşımından çıkıp insanın işlevselliğini ve tam iyilik halini bozan durumları da ele almaya başlamasını bir sonucu. Günümüzde değişime ve gelişime daha açık insanların psikiyatriden çok daha fazla faydalanmaya başladığı bir gerçek. Artık psikiyatri merkezlerine ve ruh sağlığı profesyonellerine gitmek için sadece hasta olmak gerekmiyor. Bu durum eğitim ve kültür seviyesinin artmasıyla insanların psikiyatriye bakışının esnemesinin yanında, psikiyatrik bilimsel tedavi yöntemlerinin de sadece psikiyatrik rahatsızlıkları odak alan bir tedavi yaklaşımından çıkıp insanın işlevselliğini ya da tam iyilik halini bozan durumları da ele almaya başlamasını bir sonucu. Üsküdar Üniversitesi Feneryolu Polikliniği Uzm. Klnk. Psk. Seliyha Alten psikiyatrinin çalışma alanının hastalıktan öteye geçtiğine dikkat çekerken hedefin koruyucu ruh sağlı ğı hizmeti olduğuna vurgu yapıyor.
HEDEF KORUYUCU RUH SAĞLIĞI
Psikiyatri; panik atak, şizofreni, depresyon, obsesif kompulsif bozukluk gibi psikiyatrik hastalıkların yanı sıra ilişki problemleri, çocuk eğitimi, ebeveyn-çocuk çatışmaları, boşanma, aldatılma, terk edilme, evlilik öncesi danışmanlık, farkındalık geliştirme, yaşam koçluğu gibi günlük hayatta maruz kaldığımız yaşamsal sorunları da kapsayan geniş bir çalışma alanıdır. Hedefte psikiyatrik hastalıkların tedavisinin yanı sıra, koruyucu ruh sağlığı çalışmalarıyla olası psikiyatrik hastalıkların gelişmesini önlerken, fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan tam iyilik haline erişebilmektir. Eskiden yaygın olan “ Ben deli miyim de gideceğim “ algısının kişiyi tedaviden uzaklaştırdığını belirten Alten bu algının da artık günden güne kırıldığını ifade ediyor.
BEN DELİ MİYİM ALGISI ARTIK YOK!
Eskiden çok yaygın olan “Ben deli miyim de gideceğim” algısı kişinin tedavi olanaklarından faydalanmasını engelleyen en katı yaklaşımların başında gelirken, ülkemizin psikiyatrik hastalık yükünü de arttıran en temel etkenlerden biri olmuştur. Ancak günümüzde bu algı giderek yok olmakta ve ruh sağlığı profesyonellerine daha kolay başvurduğu gözle görülür bir geçektir. Ancak yine de daha kırsal yerleşim yerlerinde yaşayan insanlar toplumun onları etiketlemesinden duydukları çoğu zaman gerçekçi olmayan kaygı ile başvurularını gizleme eğilimi içerisinde olabilmektedir. Ancak önemli olan yardım aramaya açık olabilmeleri ve ihtiyaç duyduklarında başvurabilmeleridir. Psk. Alten, eskiye oranla günümüzde kişinin iyilik haline bozan stresörlerin çeşitlendiği ve çoğaldığının altını çiziyor.
İYİLİK HALİNİ BOZAN TETİKLEYİCİLER ARTTI!
Psikiyatrik hastalıkları bir tarafa koyalım, günümüzde modernleşmenin bir sonucu olarak insanın fizyolojik-sosyal-psikolojik açıdan tam iyilik halini bozan birçok yaşamsal- sosyal- ekonomik tetikleyicilerde artma söz konusudur. Yani bundan 10 sene önce varlığından bile haberimizin olmadığı birçok şey şu anda ruh sağlığını tehdit eden stresörler olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin hayatımıza girerek çoğu bilgiye ulaşmamıza fırsat veren teknolojik gelişmelerin bağımlılık riski yaşatması gibi, sanıyorum bundan 20 yıl önce internet bağımlılığı, seks bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı gibi riskleri insanlar için çok daha azdı. Dolayısıyla günümüzde psikolojik destek almak koruyucu ruh sağlığı çalışmalarının en önemli kısmını oluşturmaktadır. Ruh sağlığında üç temel kriterin olduğunu söyleyen Alten, uyuma dikkat çekiyor.
RUH SAĞLIĞININ 3 ÖNEMLİ KRİTERİ!
Ruh sağlığının en önemli üç kriteri kişinin kendisiyle, aile ve sosyal çevresiyle ve de iş çevresiyle uyumlu olmasıdır. Uyum kelimesi burada kişinin bu alandaki görev ve sorumluluklarını yerine getirebilmesini ve bir yandan da psikolojik olarak iyi bir duygulanım içerisinde olabilmesini ifade etmektedir. Kişinin uyumunun bozulması yaşamının gidişatından memnuniyetini düşürürken, görev ve sorumluluklarını yerine getirmede zorlanmayı ve insan ilişkilerinde sorunları da beraberinde getirir. Dolayısıyla kişini işlevselliğini ya da kendinden memnuniyetini bozan böyle dönemlerden geçerken psikolojik desteğe başvurması önemlidir. Aksi takdirde erken müdahale ile hızlıca çözümlenecek problemler, katlanarak daha büyük sorunlara yol açmaktadır. Bu nedenle kişilerin yaşamsal ve durumsal yaşam krizleri olduğunda ya da kendinden memnuniyetinde bozulma olduğunda psikolojik desteğe açık olmalıdır. Uzm. Psk. Seliyha Alten, kişinin zaman zaman maruz kaldığı bazı duygu durumlarda psikolojik desteğin ise kaçınılmaz olduğunu hatırlatıyor.
GEÇİŞ DÖNEMLERİNDE DESTEK ŞART!
Sevilen birinin kaybı, ilişki sorunları, evlilik, boşanma, çocuk eğitimde zorlanılan durumlar, aldatılma, taşınma gibi gündelik hayatta herkesin karşı karşıya kaldığı çoğu durumlar aynı zamanda kişinin tam iyilik halini tehdit eden birer geçiş dönemleridir. Bu dönemlerde psikolojik desteğe açık olmak kriz dönemlerinin sağlıklı bir şekilde atlatılmasını sağladığı gibi olası psikiyatrik hastalıkların gelişimine de engelleyen bir önem taşımaktadır.