Mustafa KOZAK / AKŞAM
Okul eğitimini tamamladıktan sonra derece ile mezun olmasına rağmen 38 dershaneye iş başvurusu kabul edilmeyen Müge Kasaroğlu, o dönemde çok gözyaşı dökmüş. Ancak sonraları sorunun kendinde olduğunu anlayan Kasaroğlu’nun yaşamı, NLP ile tanışınca tamamen değişmiş. Kasaroğlu; “Ben kendine hiç güveni olmayan biriydim. İş başvurularımın tamamında da o kadar özgüvensiz ve cesaretsiz bir tablo çizmiştim ki onlar haklıydı” diyor. Pusula Eğitim ve Kişisel Gelişim Danışmanlık Merkezinin ortağı ve eğitmeni olan, bugüne kadar 14 kitap yazan Müge Kasaroğlu, ile mesleği ve kişisel gelişimi üzerine sohbet ettik.
- Hacettepe Üniversitesi’nde kimya okumuşsunuz. Ama şu an NLP uzmanısınız...
Lisedeyken sayısal öğrencisi olmama rağmen, kredili sistem nedeniyle bize psikoloji dersi konmuştu ve bu derse aşık olmuştum. Ama psikoloji şansım kalmamıştı ve ben de öğretmen olmayı düşündüm. Ancak tercihlerimi kimya bölümleri olarak yaptım. Çünkü dersane hocam, her ikisinden de öğretmen olabileceğimi, ama bölüm okursam daha iyi öğreneceğimi söylemişti. Hacettepe Kimya Bölümü’nü kazandığım ilk yıl, devlet bir açıklama yaptı ve bölüm mezunlarının öğretmenlik hakkını elinden aldı. Ben psikoloji hayalim içimde, yoluma kimyager olarak devam etmek zorunda kaldım. Mezun olduğum yıl devlet kuralları biraz esnetti ve 1,5 yıl yüksek lisans yaparsak öğretmen olacağımızı duyurdu. Ben de Muğla’nın yolunu tuttum. Eğitim fakültesinde yüksek lisansımı birincilikle tamamladım.
38 DERSANE BENİ İŞE ALMADI - İş hayatına geçiş nasıl oldu?
Nihayet 7 yıllık öğrenim hayatımın sonunda iş başvurularına başlayabilecektim. Tam 38 dershane tarafından stajyerlik başvurum reddedildi. 39.’suna şöyle bir teklifte bulundum: “Maaş istemiyorum ve kendi sigortamı kendim yatıracağım” dedim. Zaten stajyerlere verilen maaşlar ancak yol paralarını karşılayacak kadardı. Bu teklifime rağmen reddedildim. Sonunda araya bir tanıdığımızın girmesiyle işe alındım.
O dönemlerde çok gözyaşı dökmüştüm. Hacettepe Kimya Bölümü’nü üçüncülükle, yüksek lisansımı birincilikle tamamlamıştım, adeta dershaneler beni işe almamak ve başarıları benden düşük olanları almak için birbirleri ile yarışıyorlardı. Sonradan asıl sorunun bende olduğunu keşfettim. - Nasıl yani?
Ben kendine hiç güveni olmayan biriydim. O kadar ki lise yıllarımda bir telefon açıp, sinemanın matine saatlerini bile soramaz, anneme yaptırırdım. İş başvurularımın tamamında da o kadar özgüvensiz ve cesaretsiz bir tablo çizmiştim ki onlar haklıydı. Ben de elinde adeta “Kendime hiç güvenmiyorum ve ödüm patlıyor” yazan bir tabela taşıyan birini işe almazdım.
Stajyerlik yılımda şimdiki ortağım Bülent Bey’le tanışmamla birlikte, NLP kavramı hayatıma girdi. İlk duyduğumda hiç inanmadım, hatta NLP Practitioner eğitimimi, sırf bu sistemin bana işlemeyeceğini ispat etmek için aldım. Ama ava giderken avlandım...
HAYATIM DEĞİŞTİ - Peki sonra ne oldu?
Bu eğitim benim hayatımın dönüm noktası oldu. Kendi içimdeki engelleri aşmayı başardım. Zaten hepsini ben oluşturmuştum. Notla, diplomayla gelen başarının özgüven ile alakalı olmadığını, eğer potansiyelime ulaşmak istiyorsam, bilinçaltımla uğraşmam gerektiğini fark ettim. Hızlı öğrenip, kavrayabilme, etkileyici sunum yapabilme, yazabilme gibi birçok yeteneğim olduğunu keşfettim. Gerçekten de bilgileri çok hızlı özümseyip, yorumlayabiliyor ve normalde 1-2 yılda gelinebilecek noktaya, birkaç ayda ulaşabiliyordum. Buna anlatabilme becerimi de ekleyince bir anlamda gerçek varlığımla yeni tanışmıştım. Kimya defterini kapattım. NLP ve Hipnoz eğitimlerimi tamamlayarak, Sri-Lanka’da Medicine Alternativa Üniversitesi’nde klasik psikoloji eğitimi aldım. Yıllar önce lise sıralarında kurduğum hayalime, yani kişisel gelişim alanına yelken açmış oldum... - Sizi kendine güvenmeyen biri olarak hayal etmek çok zor... Bir de yazarlık yönünüz var.
Evet, şu anda kitaplar yazıyorum, yüzlerce kişiye eğitimler veriyorum. Ama inanın o zamanlar bana ileride bunları yapacağımı söyleseydiniz, korkumdan bu gezegeni terk ederdim... Kendimde yaşadığım değişim bana öylesine güç verdi ki, sadece benim değil, benim gibi öz varlığının bütün gücünü kullanamayan, hatta varlığından habersiz insanlara hitap etmek, destek olmak istedim... - Yakınlarınız sizdeki bu değişimi nasıl karşıladılar?
Başta onlar için bu hiç kolay olmadı. Çünkü o yıllarda Türkiye bu kavramlara çok yabancıydı. Büyük bir özveriyle mücadele ettik. Ne Bülent Bey’in, ne de benim bu mücadele sırasında karnımızı doyuracak bir sermayemiz yoktu. Çevremdeki insanlar Türkiye’de bu işin olmayacağını, yanlış yaptığımı bana sürekli söylüyorlardı. Ama biz devam ettik. Nasıl ödeyeceğimizi bile bilmeden kredi çektik. Eğer başaramasaydık, daha hayatımızın başında ciddi bir borcun altında kalmış olacaktık. Ama başardık. Çünkü başaramamayı bir gün bile aklımıza getirmedik. - İş dünyasında ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Firmalara yönelik “Liderlik”, “İnsanı Tanıma Sanatı”, “Müşteri Memnuniyeti ve Şikayetleri Fırsata Çevirmek” gibi birçok eğitimimiz var. Bunun dışında şirket sahiplerine, politikacılara yönelik, “Hitabet Sanatı”, “Kitleleri Etkileme”, “Topluluk Önünde Konuşma”, “İkna Becerileri”, “Hızlı ve Etkili Cevap Verme” gibi konularda bire bir yapılan danışmanlık hizmetlerimiz var. - Bu konuda bize bir örnek verebilir misiniz?
Bir Milletvekili adayı ile topluluk önünde konuşma çalışması yapmıştık. Kağıttan okuyarak konuşmalarını gerçekleştiriyor ve kağıdı olmadığı zaman güvenini yitirip, stres altına giriyordu. Kağıttan okuması halk üzerinde güvensiz ve içten olmayan bir imaj çiziyordu. Yaptığımız bilinçaltına yönelik çalışmalar ile bu bakış açısını değiştirdi. Düşüncelerini kitleleri etkilemesini sağlayacak şekilde ifade etme becerisini geliştirdi.
Bir Hipnoz Macerası - Bu alanda kitaplar yazdığınızı söylediniz. Biraz bahseder misiniz?
Şu ana kadar yayınlanmış 14 kitabım. Ama yazarken kendimi içinde hissettiğim, gülerek ve ağlayarak yazdığım bir kitaptır; ‘Bir Hipnoz Macerası’... Ailemin bana en değerli armağanı olan okuma alışkanlığım sayesinde, küçüklüğümden bu yana çok fazla roman okudum. Bir gün roman yazmak düşlerimi süslerdi. Bu kitap öğrenciler için, ders çalışma alışkanlığı, dikkat eksikliği, sınav kaygısı gibi konularda kendilerine hipnoz yapmayı öğreten bir kitap ve roman tarzında yazıldığı için de son derece sürükleyici. Benim ilk roman denemem. Aldığım geri dönüşlerden roman yazmaya devam etmem gerektiğini gördüm. İtiraf etmeliyim ki, basıldıktan sonra sanki başka bir yazarın kitabını okuyormuş gibi, baştan sona bir solukta okudum, insan kendi yazdığına ağlar mı demeyin, çünkü ben sonunda ağladım. Bu benim bundan sonra yazacağım romanlarım içinde ilk göz ağrım...