Karantina Psikolojisi

Ünlü psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Haberturk.com için kaleme aldığı yazıda koronafobi, pseudocorona (sahte korona) gibi yeni hastalık tanımlarına dikkat çekti.

Çin tecrübesini anlatan bir rapora atıf yapan Tarhan, “Sosyal mesafeyi açalım ama psikolojik mesafeyi daraltalım” dedi

Dün basına yansıyan bir haberde Covid 19 testi pozitif çıkan bir kişinin intihar ettiği bildirildi. Birisi orta yerde hapşırdığı için yanında bulunan kişiyi "Beni öldürmek mi istiyorsun" diyerek bıçakladığını söylüyordu bir diğer haber. İntihar eden veya saldırganlaşan kişiler milyonların duygusunu ifade ediyor dersek abartmış olmayız.

Sosyal izolasyon kısıtlamaları gittikçe artıyor ancak buna paralel insanlarda yetersizlik, kuşatılmışlık duyguları, çaresizlik ve belirsizlik duygularının eşlik ettiği psikolojik izolasyon da artıyor.

Korkulan şey olmaya başladı, biz uzmanlar insanları enfeksiyondan korumaya çalışırken panik, depresyon ve paranoyanın gri alanına mı itiyoruz diye düşünmeye başladık. ABD'de silah satışları artmış ve Google'da dinî sitelere giriş artmış. İnsanlar bilimden çare bekleme konusunda panikteler.

Gerçekten insanlık tarihinde ve hatta sanayi devriminden sonra en büyük bir krizi yaşıyoruz. Sanki her şey ekonomi dahil, çuvalladı. Her şey yeniden yapılanacak, mühendislikte bile biyomühendislik, moleküler biyoloji genetik dalları iş ve meslek alanı olarak yükselecek.

Ekonomistler "Soru biyolojiden çıktı ileriyi göremiyoruz" diyorlar. Sağlık sektöründe yoğun bakım yatak sayısında özelin payı %60 idi devlet de sağlık sektöründe yatırımı artırmak zorunda kaldı ve uzmanlığı teşvik etmek gerekiyor. Yoğun bakım uzmanlık dalı olarak Türkiye'de yoktu ilk fırsatta kurulmalıdır.

Bütün bu yaşananlar psikososyal travmadır, afet tıbbının kapsamı içinde değerlendirilir.

İnsanın psikobiyolojik doğası bir melodramı bir komediden daha çok dikkatle algılamaya göre programlanmıştır. Herkes sakin çalışırken sıra dışı sesler olsa herkes işi bırakıp dikkatini ona yöneltir. Evrimsel psikolojide sağ kalım dürtüsü ve yaşam kalım uyumu için bu gereklidir. Bunu beynimizden stres hormonların salgılanması sebebine borçluyuz.

31 Mart tarihli Medscape’de yayınlanan bir yayına göre toplumların %70'i klinik düzeyde korku, kaygı ve endişe hissediyorlar. Yeni hastalık tanımları da yapıldı koronafobi, pseudocorona (sahte korona),korona paranoyası olarak...

ÇÖZÜM NEDİR?

Birincisi toplum kriz yönetiminin kuralları ile aydınlatılmalıdır. Belirsizlik giderilmeli, açık ve şeffaflığa devam edilmeli, karar vericiler eleştirileri tehdit olarak görmemeli. Çok şükür Türkiye’nin sağlık sektörüne çok yatırım yapılmıştı iyi bir altyapı ile krizi karşılıyoruz. İnşallah en ucuz atlatanlardan olacağız.

İkincisi uzmanlar konuşurken özellikle tıp kökenliler kendilerini hep kanıt temelli düşünmeye alıştırdıkları için insanlara ümit veremiyorlar. Geçmişe bakalım insanlık tıp bilimi ne büyük bulaşıcı hastalıkları yenmiş verem, tifo, veba, çocuk felci,lepra, bunu da Allah’ın izni ile yenebilecek gücü var, ölümden başka her şeyin çaresi var arayıp bulacağız, karamsarlık yok. Uzmanlar bu özgüvenle konuşmalılar.

Üçüncüsü Çin tecrübesini raporlayan COVID-19 raporunda bir söz var "Pandemi sosyal izolasyonla değil sosyal işbirliği ile yenilir" diye. Bu şu demektir: “Sosyal mesafeyi açalım ama psikolojik mesafeyi daraltalım.”

Sadece psikoloji profesyonelleri değil herkes iki kavramı evinde işyerinde sosyal çevresinde yaygınlaştırmalıdır. Bu iki değer “Şefkat ve Nezaket”tir. Herkes birbirini incitmemeye, ne söylediği kadar nasıl söylediğine de özen göstermeye dikkat etmelidir. Özgürlüğümüz kısıtlandı doğru ama insanlığımız kısıtlanmadı ki. Haz ve hız çağında idik ama bazı zevklerimizi, keyiflerimizi terk etmek zorunda kaldık. Ancak zihinsel esnekliğimiz devreye sokup yeni alternatifler geliştirebiliriz.

Dinozorun tarihten silinmesi küçük kafaya büyük zırha sahip olması nedeniyle idi. İnsanın aklı ve zihni ona medeniyet kurdurdu. Belki de bu yaşananları insanlık için felaket değil “Geliştiren Travma” olacak. Uyum yeteneğimizi harekete geçirelim doğada güçlü olanlar değil uyum sağlayanlar sağ kalmışlar ve kazanmışlardır.

Özetle evimizde, ailemizde, işyerimizde ve kendimize karşı dahi, şartlar ne olursa olsun, ümit veren lider olmalıyız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri