Medyanın aylardır, "Zengin oğlan, fakir kız aşkı kanlı bitti!" dramasıyla yansıttığı Münevver Karabulut cinayetinde, katil zanlısı C. Garipoğlu'nun teslim olmasına rağmen, yapılan yayınlar bir türlü bitmek bilmiyor.
Türkiye 7 aydır ekonomik krizi, bölgesel ve ulusal sorunlarını bir kenara iterek insanın kanını donduran vahşi bir cinayete kilitlendi. Daha doğrusu medyanın abartarak ve sürekli üzerine gitmesi, hunharca işlenmiş olan Münevver Karabulut cinayetinin manşetlerden inmemesini sağladı. "Fakir kız, zengin oğlan" teması ile dramalaştırılan olayın, failinin 7 ay boyunca yakalanamamış olması, cinayetteki gaddarca ayrıntılar ve reyting getirisi, olayın medya tarafından daha da popülarize edilmesini sağladı.
Aşama aşama hunhar cinayet
2009 yılı kışının son günleri. 4 Mart 2009 gece yarısı İstanbul Etiler'de bir çöp konteynerinde Münevver Karabulut'un cesedi bulundu. Başı gövdesinden ayrılan 18 yaşındaki genç kızın cesedi çöp konteynerine bir gitar kutusunda atılmıştı. Cesedin 18 yaşındaki Münevver Karabulut'a ait olduğu belirlendi. Soruşturmayı derinleştiren polis, Karabulut'un erkek arkadaşının işadamı Hayyam Garipoğlu'nun yeğeni Cem Garipoğlu olduğunu belirledi. Cem Garipoğlu'nun Bahçeşehir'deki adresine baskın düzenlendi. Ancak zanlı Garipoğlu'nun aynı gece saat 05.00 sıralarında evini apar topar terkettiği belirlendi.
Cinayetin 56. gününde baba Nida Garipoğlu cinayete iştirak ve oğluna yardım etmekten tutuklandı. Baba Garipoğlu'nun gömleğinde polis tarafından bulunan kan izlerinin Münevver Karabulut'a ait olduğu öne sürülüyordu.
C. Garipoğlu hakkında cinayetten 3 ay sonra 186 ülkede aranması için Interpol tarafından kırmızı bülten çıkarıldı. Interpol, kırmızı bültenle aradığı Münevver Karabulut'un katil zanlısı Cem Garipoğlu'nun bulunması için 6 farklı dilde özel bir video hazırlattı. Merhum Münevver Karabulut'un acılı ailesi ve özellikle babası Süreyya Karabulut'un kamuoyunda ses getiren dengeli-dengesiz birçok açıklama ve eylemleri, bir türlü yakalanamayan zanlı C. Garipoğlu başta olmak üzere Garipoğlu ailesi, güvenlik güçleri ve siyasiler üzerinde toplumsal bir baskı oluşturmaya başladı. Garipoğlu'nun Ermenistan, Rusya hatta Kanada'da görüldüğü öne sürüldü. Tüm bunlar yaşanırken Adlı Tıp Kurumu'nun otopsi raporunda da skandal üzerine skandal yaşanmasına neden olan ayrıntılar kamuoyunun bilgisine sunuldu.
Cinayetin üzerinden 160 gün geçmişti ki, Hayyam Garipoğlu'nun baba Süreyya Karabulut'a para teklif ettiği ve Karabulut'un 3 milyon Euro istediği öne sürüldü. Görüşmeyi doğrulayan baba, zanlının teslim edilmesi karşılığında bu parayı istediğini ve parayı MS hastaları için hastane açmak için kullanacağını açıkladı.
Bütün bu bilgi kirliliği ve karmaşanın ardından zanlı C. Garipoğlu cinayetin 197. gününde avukatı tarafından Bahçelievler'de polise teslim edildi. 197 gün sonra, İnterpol'ün bile kırmızı bültenle aradığı 17 yaşındaki katil zanlısı C. Garipoğlu'nun ulusal ve uluslar arası tüm güvenlik birimlerini atlattıktan sonra kendi ayaklarıyla teslim olması, medyanın cinayete olan ilgilisi daha da artırdı.
Cinayetin sapkınlık boyutundaki detayları, cinayetin ardından yaşanan adli tıp skandalı, tartışma yaratan açıklamalar, maktülün ailesinin çaresiz ve dengesiz açıklama ve eylemleri, yalan haberler ve cinayetten 197 gün sonra zanlının teslim olması nedeniyle medya şimdi de zanlıyı kimlerin sakladığı üzerine yoğunlaştı.
SABAH ŞEKERLERİ'NDE BAŞLIYOR
Cinayet üzerindeki toplumsal ilgiyi fark eden medyanın, televizyonlardaki Sabah ve Kadın programlarından başlayarak gece yarılarına kadar süren tartışma programları ile olayı deşmeye çalışması, olayın mağdurunu da failini de popülerleştirdi. Öyle ki her gün ekranlarda gördüğümüz manken ve artistler bile merhum Münevver Karabulut ve C. Garipoğlu kadar ekranlarda yer bulamamaya başladı. Uzmanlar tam da bu noktada, sapık bir eylemin mağdur ve failinin meşhurlaştırılmasının, başka cinayetler için tetikleyici olabileceğine dikkat çekiyor.
KESİK BAŞ ÇANTAYA SIĞAR MI?
Gazete ve televizyonlardaki bireysel suç olaylarından çocuklarını korumaya çalışan aileler izi medyanın 24 saatlik "cinayet" haberleri karşısında çaresiz kalıyor. Öyle ki olayla ilgili görüşlerini anlatan ve sıradan bir seyirci konumundaki bir baba şunları söylüyordu: "Kızım daha 7 yaşında ve ilkokul birinci sınıf öğrencisi. O odaya girdiğinde haberleri izliyorsam ve onun psikolojisini bozacağını düşündüğüm bir haber varsa hemen ya kanal değiştirir veya televizyonu kapatırdım. Ama M. Karabulut cinayeti ile ilgili en sapkın detayı bile kızım biliyor. Geçen gün bana; "Bir insanın kafası kesilirse, gitar çantasına gerçekten sığar mı?" diye sordu." Evet maalesef, zanlının teslim olma sürecine kadar medyanın olayın üzerine gitmesi işe yaradı belki fakat, şu andan sonra tamamen hukuki sürecin sonunun beklenmesinin gerektiği bir olayda medyanın hala "Testere, kafa kesme, zanlının saklandığı sır ev zanlıyı saklayanlar" türünden haberlere devam etmesi, toplumsal psikolojiyi dejenere eder bir hale geldi.
Ebeveynlere ve medyaya büyük iş düşüyor
Olayın, toplumun psikolojisini bozduğunu ve kısa yoldan "şöhret" olmak isteyen psikopatlar için tetikleyici bir unsur olabileceğine dikkat çeken uzmanlar, medyanın artık daha duyarlı yayın yapmasını istiyor. Uzmanlar ve sosyal bilimciler, aile değerlerine vurgu yapan ve manevi-moral değerleri yücelten, çocuk gelişimini dikkate alan program ve yayınların yapılmasının ve anne-babaların olumlu motivasyonda bulunmalarının gençlerin bu tür olaylara kendini kaptırmaması açısından faydalı olacağına dikkat çekiyor.
Gazeteci-Yazar M. Nedim Hazar: Suç sayısı artabilir!
Medyanın başını çektiği yozlaşmanın vardığı bir zirve sanırım Garipoğlu-Karabulut başlıklı haberler.. Her şey bir yana, suçun bu kadar iğdiş edilip alenileştirilmesinin bulaşıcı etkisi olduğunu okumuştum bir yerlerden. Bu tür sapkın suçlar abartıla gösterile bir şekilde normalleştiriliyor ve -ne yazık ki- bir süre sonra benzer suçlarda artışlar görülüyor. Suç biliminin yıllardır üzerinde durduğu bir gerçek bu. Üç gazete daha fazla satmak, birkaç birim reyting daha yükseltmek için girişilen bu seviyesizlik kavgası toplumun temelini tırtıklayıp duruyor. Daha da garibi, birkaç insaf sahibi ve bir tutam hukukçu-bilim adamından başka kimsenin de pek şikâyetçi olmaması! Bu tür yayınların hiçbir kıymet-i harbiyesi olmadığı gibi, bu tür suçların sayısında artışa neden olacaktır.
Psikolog Maruf Beçene: Yayınlar tetikleyici olabilir
Ailevi sorunları ve işiyle alakalı sıkıntıları olan kişilerde bu cinayet tetikleyici olabilir. Bu yönden bakarsak olay, geri bildirim potansiyeline sahip bir fiil olarak da karşımıza çıkabilir. Söz konusu haberlerin bu şekilde devam etmesi durumunda bu tarz cinayetlerin tekrarlarıyla da karşı karşıya kalabileceğimiz gerçeğini de göz ardı etmememiz gerekiyor. Başlangıçtaki duruşuyla medyanın duruşunu takdir etmek gerek. Ama bundan sonraki süreçte çok daha dikkatli davranılması gerekiyor. Bu açıdan 16-17 yaşındaki gençlerin ilişkilerine çok daha azami dikkat etmesi gerekiyor.
Psikolog Başak Demiriz: Gerekiyorsa televizyon kapatılmalı
Burada en büyük görev anne ve babalara düşüyor. Ebeveynler çocuklarını motive etmeliler. Sadece Karabulut cinayeti de değil, ekranlarda trafik kazalarından, savaşlara varıncaya dek çocukların psikolojisini bozacak çok sayıda haber dönüyor. Aile bireyleri yemek yerken, sohbet ederken dahi evde televizyon açık oluyor. Anne ve babalar bu tip durumlarda haberleri tek başlarına izlemeliler. Hatta gerekiyorsa televizyonu kapatmalılar. Öte yandan burada bütün suçu medyaya havale etmek de çok yanlış. Suçlu olmak başka bir tür kişilik bozukluğundan kaynaklanıyor.
Kaynak: AHMET ZEKİ GAYBERİ - CİHAT ARPACIK / MİLLİ GAZETE