1950lerden sonra tedavi seçeneklerinin artması ve etkili olmaya başlamasıyla kanser artık ölümle eş değer tutulmamaya başlamıştır. Artık ölücem düşüncesindense bu sürenin nasıl yaşanacağı önem kazanmıştır. Diğer değişle yaşam kalitesi ölümden daha önemli hale gelmiştir.
Yaşam kalitesinin yükselmesi hastanın biyopsikososyal alanlarını yukarı düzeye çıkarmaktadır. Diğer değişle hasta kendisini iyi hissederse, sabah olmasını daha çok isteyecek, doktor kontrolüne devam edecek, istemese de yemek için kendisini zorlayacak, hiç hali olmasa da çevresiyle ilgilenip etkinlik yapmaya çalışacak, yaşadığı günü mümkün olduğunca değerlendirmek isteyecektir. Kısacası hayal ya da tükenmişlikle değil gerçekçi bakarak yaşayacaktır. Bu yaşam şekli hastanın ve ailesinin zamanı nasıl değerlendirdiğini şekillendirerek her bir bireyin kaliteli yaşamasına fırsat sağlamış olacaktır.
Peki ya kanser gibi bu denli olumsuz anlam yüklü bir hastalıkla nasıl baş edip te yaşam kalitemizi yükseltebiliriz?
Benim saçımda peruk olduğu sürece, torbaya bağlı tuvalet ihtiyaçlarımı giderirken, yatağa bağımlı halde yaşarken, kemik ağrılarıma dayanamazken, radyoterapi yanıklarım gözükürken, kemoterapi tedavisi görürken . Kanser gibi hastalıklar hayatımıza gerçek sınırlamalar getirebilir. Bu sınırlamaların varlığını inkar etmek ya da yok olmalarını dilemek gerçekçi değildir ve size yardımcı olmaz.
Hala Nefes Alıyorsak bu hayattayız demektir; hala bu hayattaysak Yapılabilecek Birşeyler Muhakkak Vardır.
Eğer sorunun kendisine odaklanırsak maalesef yol alamayız çünkü o bizim şuan çözüm üretebileceğimiz bir durum değildir ama bize hissettirdiklerini, düşündürdüklerini fark edip değiştirirsek çözüme ulaşabiliriz. Örneğin eğer aklımızda Bundan sonra hep böyle yaşayacağım gibi bir düşünce varsa burada yapılan çok büyük bir düşünce hatası vardır. Kognitif terapide bu tür düşüncelere falcılık yapmak diyoruz çünkü bugüne bakarak geleceğin kararını veriyorsunuz ve bunu da gerçeği kesin olarak bilmeden yapıyorsunuz. Bu tür hatalı düşünceler sağlıklı duygu ve davranışları beraberinde getirirler. Üzüntü, çökkünkük, çaresizlik hisleri yataktan çıkmamayı, kimseyle konuşmama davranışlarına sebep olur.
Bu böyle devam etmeyecek, kısa süreliğine yaşadığım bir saç dökülmesi, bir süre sonra yeniden eskisinden daha gür ve sağlıklı olarak saçlarım gelicek diye düşündüğümüzde hem gerçekçi bir bakış açısına sahip olmuş oluyoruz, hem de kendimizi daha mutlu, umutlu hissediyoruz. Dolayısıyla da annemizle ya da oğlumuzla sohbet ediyor, birlikte keyifle etkinlik yapabiliyoruz.
Özetle yaşam kalitemiz için sağlıklı düşünmeliyiz. Kanser gibi olumsuz anlamları çağrıştıran ve gerçekçi olarak yaşamımıza sınırlılıklar getiren bir hastalıkla yaşıyorsak grup psikoeğitim programından yararlanabilirsiniz.
Kanser Psikoeğitim Grubunda hastalığınızın biyolojik, psikolojik ve sosyolojik boyutuyla nasıl baş edebileceğinizi öğreniyor ve uygulamanızı sağlıyoruz.
Kanser hastalarının yaşayabilecekleri bu sıkıntılarla baş edebilmelerine yönelik yapılan psikososyal müdahalelerin en önemlilerinden biri psikoeğitimdir. Kanser hastaları için psikoeğitim; psikolojik rahatsızlığı olan kişilere ve ailelerine sunulan eğitimdir. Psikoeğitimde amaç, hastanın hastalığını anlayabilmesini ve hastalığıyla uzlaşabilmesini sağlamak, hastalığı hakkında bilgilenmek ve baş etme becerilerini geliştirmek ve hastalığın nüksünü önlemektir. Massy ve arkadaşlarına göre hastanın hastalıkla ilgili daha bilgili olması daha çok yaşamasına eşittir. Psikoeğitimdeki eğitimsel yaklaşımda direktif olarak problem çözme ve kognitif metotlar kullanılır. Psikoeğitim, ürkek veya soru sorarak hekimine rahatsızlık vereceğini düşünen hastalar için büyük önem taşımaktadır. Bu hastalar, bilgileri anksiyetelerinden dolayı anlayamamış ya da yanlış anlamış olabilirler, hastalık ve tedavi yan etkilerini bilmedikleri için yersiz panik yaşayabilirler, iş ve sosyal yaşantılarındaki değişikliklerden dolayı patolojik bir tanıya doğru ilerleyip hem hastalıkla ilişkili tedavilerini hem de ruhsal sağlıklarını tehlikeye atabilirler. Bu durumda psikoeğitimin spesifik olarak hasta ve hastalığa özgü hazırlanmasıyla bu yanılgılar düzeltilmiş olacak, bir çok gelişimsel etkiyle de hastalar tedavilerinde aktif rol alarak kendilerinin de katkıları olduğunu görebilecek, hastalıklarıyla ilgili bilgi seviyelerini arttırarak anksiyete, depresyon ve uyum değerlerini en aza indirgeyerek yaşam kalitelerinin değeri artacak, aile ve sosyal çevresiyle daha sağlıklı iletişim kurabilmek için becerilerini, düşüncelerini, bakış açısını şekillendirecek, doğru nefes alma egzersizlerini öğrenerek uykuya dalmadan önce uygulayabilip uyuyabilmesi kolaylaşacak, ağrılarını kontrol altına alabilme yöntemlerini öğrenecektir
Size en uygun olan Psikoeğitim grubumuz için bizi arayabilirsiniz.
Uzman Psikolog
Psikoonkolog Esra Savaş Kaplan
Tlf: 0212 541 8858 - GSM: 0532 739 9900
Kaplan Savaş E. Jinekolojik Kanser Hastalarına Uygulanan Yapılandırılmış Psikoeğitim Programı. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Prevantif Onkoloji ABD, Psikososyal Onkoloji Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, 2010.