BUGÜN - Peki, bu travmayı bedenimizden nasıl atabiliriz? Nevşah Fidan doğum travmasını önlemenin ve ortadan kaldırmanın yollarını anlattı.
Doğum travması nedir? Doğacak bebeklerimizi, yaşamlarının yönünü tayin edecek bu önemli travmadan nasıl koruruz?
Doğum travmasını oluşturan çekirdek duygulardan en güçlüleri fiziksel acı, hayal kırıklığı, güvensizlik, korku, endişe ve şaşkınlıktır. Doğum travmasının kişilerin iç dünyasında dile gelen ifadesi ise en yalın cümlelerle şöyle: "Canım acıyor! Korkuyorum! Beni annemden ayırıyorlar; ben şimdi nasıl yaşayacağım? Acizim."
Doğum travmasının anne ve bebekte oluşturduğu duyguları aktarır mısınız?
Günümüz koşullarında normal bir doğumun gerçekleştiği yer beyaz, renksiz, donuk ve soğuk hastane odaları. Çiğ bir ışıkta ve kullanılan cihazlardan koşuşturup bağrışan personele kadar, bir sürü faktörün birleşip çıkardığı yoğun, kulak tırmalayıcı ve sağlıksız gürültü içinde. Oysa bebeğin anne rahmindeki ortamı Ilık, loş, güvenli ve sessiz bir ortam. Anne rahmindeyken bebeğin duyduğu tek ses annemizi kalp sesi ve dışarıdan gelen uğultular. O güvenli ortamda bebek annesine bir kordonla bağlıdır; tüm ihtiyaçları kendiliğinden karşılanır; bebek açlık, susuzluk nedir bilmez. İşte, bebekler bir anda bu sessiz, huzurlu, sıcak ortamdan dışarı çıkar ve karşılaştığı yeni ortam onda travma yaratır.
CİĞERLER İÇİN 20 DAKİKA
Kendisini güvensiz hissetmek için her şey mevcuttur doğduğu ortamda. Bunlar yetmiyormuş gibi, bir anda göbek bağı kesilir. Ciğerleri henüz gelişimini tamamlamamışken, 9 aydır bir suyun içinde yaşıyorken. Ciğerlerinin gelişimi doğumdan sonra, ilk 20 dakika içinde gerçekleşecek. Oysa göbek bağı hemen kesildi ve yaşamak için nefes almak zorunda! Ve ilk nefesini, daha gelişimi tamamlanmamış ciğerlerini parçalarcasına açarak, acı içinde alacak. Bu acının üstüne ilk açlık ve susuzluk hissi eklenip travmayı iyice çoğaltacak.
Bu travma ne kadar devam ediyor?
Bu kadarla da bitmeyecek: Daha ne olduğunu anlamadan bebek annesinden ayrılıverecek; orasına burasına iğneler batırıp, bir kobay gibi testlere tabi tutulacak. Suyun içinde gelişmiş, yumuşacık, hassas derisi zımparalanırcasına temizlenecek! Normal şartlar altında yapılan doğumlarda bebeklerde fiziksel acı, hayal kırıklığı, güvensizlik, korku, endişe, şaşkınlık hissi yoğun oluyor.
ACININ KÖKENİNDE YATANLAR
Travmanın etkisi her zaman bu kadar yoğun mudur?
Elbette doğum travmasının etkileri her zaman bu kadar bariz bir biçimde kendini göstermez. Kişiler bu travmanın üzerini örtebilir, onu görünmez kılabilir. Ama bu tür örtmeler ve yok saymalar hayatımızın başka alanlarında ortaya çıkar, bambaşka sorunlara yol açar. Öyle ki, kişi sorunlarının nedenlerini zorlama, yapay bağlantılarda aramaya başlar. Bu da asıl sorunu yani doğum travmasını örttüğünden, kişinin iyileşme çabası çoğu zaman beyhude bir çabaya dönüşür.
TRAVMANIN KOLLARI UZUNDUR
Bu travmatik etki hayatımızda nelere yolaçabiliyor?
En yalın haliyle verdiğimiz doğum travmasının kolları esasında çok daha uzundur ve kişinin geleceğini tayin eder. Madde bağımlıklıkları, intiharlar ve acı dolu yaşamlar hep doğum travmasından izler taşır. Doğum travması ister duygusal, ister zihinsel, ister fiziksel kökenli olsun, çözülmediği sürece, kişiyi yetişkinlikten; ayakları yere basan, güçlü ve iradeli bir kişilikten aciz bırakır. Doğum travmaları "transformal nefes terapileri" ile yok edilebilir. Yeni doğacak bebekler ise, suda doğum tercih edildiğinde doğum travmasını hiç yaşamadan, dünyaya sağlıklı ve sorunsuz bir biçimde gelebilirler...
Size nasıl ulaşabilirler... www.nevsahfidan.com sitesinden.
SUDA DOĞUM VE DİĞER ÖNERİLER
Bebeklerimize, yaşam boyu yakalarını bırakmayacak bu kötü tecrübeleri yaşatmamak için yapılacak çok şey var aslında. Mesela bilim bugün en doğal doğumun, en yumuşak geçişin su altında gerçekleşen doğumla sağlandığını söylüyor. Türkiye'de ise bu konuda henüz fazla bir çalışma yok. Bebek doğal bir şekilde, anne karnındaki sıcaklığa getirilmiş suyun içine doğuyor ve ciğerleri gelişimini tamamlayana kadar su altında bırakılıyor. Yaklaşık 20 dakika sonra ciğerler gelişmiş oluyor ve bebek anne rahmindeki o güvenli ortamın bir benzerine doğuyor. Bir süre annenin kucağında kalıyor, göbek bağının kendi kendine düşmesine izin veriliyor ve bağ düşer düşmez anne bebeği emzirmeye başlıyor. Böylelikle açlık ve susuzluk hissinin yaratacağı acının da önüne geçiliyor. Ve doğum travmasının acı yaratan deneyimi yerine, bebekte şu hisler uyanıyor: "Yaşam kolay ve güvenli. Tüm ihtiyaçlarım zamanında ve hemen karşılanıyor." Fiziksel ve ruhsal acıdan, zorluklardan, güvensizlikten uzak, sevgi dolu bir başlangıç. Bebeklerimize bu en doğru tecrübeyi yaşatabilmek için ille de su altında doğum yapmamız gerekmiyor. Normal bir doğum tecrübesinde kullanılacak loş ışıklar, bebeği annenin yanında tutmak, göbek bağını kesmemek, zaten sağlıklı ve tertemiz bebeklere bir sürü gereksiz test uygulamaktan kaçınmak da doğum travmasını en aza indirgeyecektir.