MORALDERGİSİ - Yalnızlık duygusu insanın yaşadığı en önemli duygulardandır. Şimdiye kadar bu duygu hakkında farklı yorumlar yapılmış, her kültür ve toplum kendi gerçekliğinden hayata ve insanlara olan bakışı doğrultusunda bu duyguyu değerlendirmeye, tanımlamaya çalışmıştır. Bu gizemli duygu hakkında felsefi, edebi ve bilimsel bir çok araştırmayla birlikte yorumlarda olmuş fakat direkt bu duyguya yönelik bir araştırma kitabı uzun yıllar boyunca ülkemizde maalesef yayınlanmamıştır.
Yalnızlığın günümüzde bu kadar popüler olması modern kent insanının sosyalleşme becerisindeki sorunlarından, ruh halinde meydana gelen ciddi değişimlerden ve çok farklı nedenlerden köken almaktadır.
Yalnızlık duygusunu yaşarken insanın bazen bilişsel değerlendirmesi bozulabilir ve etrafta gerçekleşen olayları doğru olarak yorumlama yeteneği kaybolabilir. İnsan bu süreçte doğru olan bir olayı yanlış, yanlış olayı doğru olarak değerlendirebilir. Bu durum daha ziyade depresyonla birlikte olan hastalıklı yalnızlık duygusunun yaşanması sırasında ortaya çıkar. Gerçek yaşamda insan; hiç de yalnız olmayacağı bir durumda bu duyguyu etrafından kendisini soyutlayarak iç dünyasına çekilmesi ile kendi kendisine oluşturabilir. Çoğu insanın ruhsal gelişimlerinde fayda sağlayan bu duygu bazı insanlar için ise yoldan çıkmalarına neden olan en kaygan viraj haline gelir. Ve belki de tüm tanımlamalardan daha objektif ve doğru olarak yalnızlık; insanın kendi kendisine oluşturduğu hatalı bir yanılsamadır.
Yalnızlık bir duygu ve ruh halidir. Sevgiden yoksunluktur. Modern aklın zindanı, ilkel aklın özgürlüğüdür.İnsan ruhunun doğum sancısıdır. Yalnızlık; gölgelerin iktidarında insan ruhunun başkaldırması, madde ve mana egemenliği arasında ise bocalamasıdır.Bu bocalama yaşam boyunca huzur limanı ile kurt kapanı arasında devam edip gider.
Yalnızlık; sevgi ve nefrette ölçü kaçırıldığında sevginin dışarıya fışkırması, nefretin içe gömülmesidir.
Yalnızlık; gölgeler çekildiğinde karanlığın yada ışığın kuşatması altında kalmaktır. Ziplenmiş(sıkıştırılmış) bir duygudur. Öğretmenliği güçlüdür.Yoğunluğu fazladır. Bu yüzden insanın içini acıtır. Yalnızlık; zihnin çöplüklerinde insanı oyalayan ve bedenin her yanından zararlı kimyasal hormonların salgılanmasına neden olan bir duygudur. İnsan yaşamının doğal seyrinde vardır fakat insan doğasına zıttır. Yalnızlık, çözülmesi gereken karmakarışık bir düğümdür.
İncir çekirdeği içinden evrenin genişliğine, maddenin toz bulutundan kurşun külçeye, suyun hidrojen iyonundan okyanusların enginliğine, hücre içindeki bir enzimden insan bedenine bakıştaki ufuk genişliğinin ve ardından gelen hiçlik bilincinin zirveleştiğinde hissedilen efsunlu duygudur yalnızlık.Bu bilinç ile hissedilen yalnızlık şifa verici bir yalnızlıktır. Fakat çizginin hemen ötesinde ise hastalıklı yalnızlık kucaklar insanı.Bu yüzden insan şifa ile hastalık arasında sürekli mekik dokumaya devam eder.
Saatin yelkovanına aynı saatin akrebinin dönerek “hep beni geçtin bu güne kadar.Bugünden sonra ben senden daha hızlı hareket edeceğim. Geride kalmaya mahkumsun artık.” dediğinde yelkovanın yaşadığı şaşkınlık ve hayal kırıklığının diğer adıdır yalnızlık. Zıtlıkların çarpışarak öpüştüğü anlarda ortaya çıkan kıvılcımlar ile ıslak dudakların bıraktığı rutubet ve tattır. Yalnızlık duygusu; dinsel ihtiyaçlar ve inançlar gibi adeta insanlığın genetik kodlarına işlemiştir.
Yalnızlık; itilip kakılmışlığın ağırlığı ile sevginin aşkın ve hoşgörünün hafifliği arasında yüreğimizi yakan ve serinleten kimi zamanda ne hissettiğimizi anlamaktan aciz kaldığımızda yaşadığımız duygudur. Aslında yalnızlık; sınırlı göz menzilinden sınırsız ruh menziline firar etmektir.
Yalnızlık insanın kendisini bir çok etkinlikten koparması, bir köşeye çekilerek diğer insanlardan uzaklaşması, işini bırakması, yaptığı işinden ve tüm etkinliklerinden artık zevk almamaya başlaması halidir. Bu durumda insan kendisini yalnızlaştırmaktadır. Karar vererek kendisini sosyal bir ortam içine sokması, günlük verimli aktivitelere başlaması, dostluklarını pekiştirerek arkadaş sohbet ortamlarına girmesi ve yalnızlığını unutması yine kendisine bağlıdır.
Yalnızlığın Çeşitleri Nelerdir?
Kısa ve genel olarak bahsedeceğimiz yalnızlık çeşitlerinin her insana göre farklılıklar gösterdiğini söyleyebiliriz. En iddialı tanımlama yalnızlığın kişiye özel bir duygu olduğudur.Her yalnızlık aslında yaşayan ve yaşatan açısından spesifik bir yapıya sahiptir. Bu yüzden en doğru şekli ile yalnızlık çeşitleri, onu yaşayan insan sayısı kadardır diyebiliriz.İnsanın yalnızlığını, tarif edebildiği kadar anlayabiliriz. Bu yüzden bu duygu; insan ruhunun açıklamaya çalışırken hissettiği ve bizatihi entelektüel birikiminin etkili olduğu bir duygudur. Birçok insan vardır aslında yalnızdır fakat yalnızlığının da farkında değildir… Farkında olmak ve bu duygudan öğrenerek kazançlı çıkmak için mutlaka bir miktarda olsa insanın çaba göstermesi ve kültürel birikiminden faydalanması gerekmektedir.
Yalnızlık bir çok insan tarafından aslında fark edilen fakat tanımlanamayan bir duygudur. Bazı insanlar bu duyguyu yaşadıklarının çok sonra farkına varırlar. Bu duygunun gelip insanı yakalaması çok yavaş olur ve hemen kronikleşme eğilimi arkasından geliverir. Kasvet o kadar sinsi bir şekilde insanın üzerine abanmıştır ki yalnızlıkla birlikte ağır bir depresyonun içine girilmiş ve benlik bilinci kaybedilmiştir. Sinsice gelişen ve insan zihnini etkileyen her duygu durumu tehlikelidir. Çünkü insanı belirsizliğe yuvarlar… İnsan kendisini etrafından soyutlayarak, davranışları ile normal kendi iç görüsünü disipline edemeyecek duruma kadar kendisini dağıtır.
Derin yalnızlıkta insan kendisinin farkında değildir. Etrafının da yeteri kadar farkına varamaz. Yaşamına devam ederken olayların gerçek anlam boyutlarından uzaklaşmış, kenara çekilmiş, olayların akışı içinde tüm kontrol gücünü yitirmiştir. Durumu bir nehirde fındık kabuğunun akıntı içinde sürüklenmesine benzer. Hayat kimi zaman inişi çıkışı olan ve ortasında sert kayaları barındıran bir nehirdir. Bu nehirde fındık kabuğunun esamesi okunmaz.Bu durum diğer insanlardan ister istemez onun ayrılmasını sağlar. Yüzünün utangaçlığı, gözlerindeki o derin ve dalgın bakışların farklılığı, davranışlarındaki ağırlıkla birlikte olan değişikliği, karar anlarındaki ürkeğimsi tedirginliği ile ‘ben yalnızım’ diye sessiz bir haykırış yaşar adeta.
1-Derin Yalnızlık
Çevreyle ilişkilerin tamamen kesildiği depresyonla birlikte bulunan ve depresyonun diğer belirgin özelliklerinin de bulunduğu bir yalnızlık çeşididir. Adı üstünde derin ve acı veren bir yalnızlıktır. İlerleyen safhalarında depresyonun ağırlaşması ve yalnızlığın giderek daha da ilerlemesiyle insan yaşamın tüm zevklerinden tamamen kopar. Artık yaşamın onun için hiçbir anlamı kalmamıştır. Yorgunluk, halsizlik, karar verememe, unutkanlık, çaresizlik ve intihar düşünceleri vardır. Önlem alınmayan durumlarda insan intihar ederek yaşamına son vermeyi isteyecektir. Bu durumu yaşayan insanın acilen yardım alması gerekir.
2-Sosyal Durum Yalnızlığı
İnsan kendisini yaşadığı toplum içinde yalnız hissetmeye başlamıştır. Sosyal yönden tüm etkinliklerden uzaklaşmış ve aynı zamanda içinde yaşamış olduğa topluma yabancılaşmıştır. Kalabalıklar sıkıcı bir hale gelmiştir. İnsanların içine girerek topluca yapılmakta olan bütün etkinlikler anlamsızlaşmıştır. Bir organizasyon içine girerek görev almak son derece zordur. Bir bütünün parçası olup topluluk halinde çaba gösterilmesi gereken etkinliklerde bulunmak istemez.
Yabancı bir ülkede öğrenci olan bir gencin yalnızlığı, gidilen ve hiçbir tanıdığın bulunmadığı şehirde hissedilen yalnızlık sosyal durum yalnızlığıdır.İçine yeni girilen bir dernek yada sosyal hizmet kurumunda bile başlangıçta bu yalnızlığı yaşamak normal kabul edilebilir. Fakat bu durumun uzun sürmesi ve uyum sorunlarıyla karşılaşılması durumunda sosyal durum yalnızlığı akla gelmelidir.
3-Duygusal Yalnızlık
İnsanın ruhsal dünyasındaki beklentilere cevap alamaması üzerine yaşadığı yalnızlıktır.İnsanın sevgisine, beklentilerine, değerlerine, istediği ve hak ettiğine inandığı ölçüde yanıt alamaması üzerine yaşadığı yalnızlıktır. Karşılaştığı muamele onu hayal kırıklığına uğratmış bu hayal kırıklığı ruhsal dünyasına zarar vermiştir. Bu durumda çevre koşulları normaldir ve insanın beden olarak sağlığı da yerindedir.Kısa sürede geçebilir yada kronikleşerek bir hastalık tablosu meydana getirebilir. Kişinin yaşadığı hayal kırıklığının seviyesine, süresine ve hayal kırıklığına duyulan dirence göre değişik sonuçlar ortaya çıkarır.
4-Gizli Yalnızlık
İnsana dışarıdan bakıldığında hiçbir sorunu yokmuş gibi görülür. Yaşadığı ciddi üzüntülerden sonra ortaya çıkar. Bu üzüntüler dışarıya yansıtılmamıştır. ’Her üzüntümü yada sinirimi içime atıyorum’ diyenlerin yaşadığı yalnızlıktır. Bu yalnızlık; olaylara ya da kişilere daha geniş bir ifade ile hayata bakış açısının değiştirilmemesi durumunda derin yalnızlığa doğru insanı sürükleme potansiyeline sahiptir.
Haksızlıklar karşısında susarak tepkisini ifade edemeyenlerin yaşadığı yalnızlıktır. Son yıllarda yapılan araştırmalarda bazı gerilim tarzında görülen baş ağrılarının en önemli nedeninin duyguların baskılanması olduğu ortaya çıkmıştır. Bu yüzden son derece önemli bir tavsiye olarak kendimize haksızlık yapıldığına inanıyorsak o zaman mutlaka hakkımızı arama girişiminde bulunmalıyız.
5-Triad Yalnızlık
Depresyon ve korkuyla karışık bir yalnızlıktır.İ nsanın yaşadığı bu yalnızlık, karmakarışık duygular içinde gerçekleşebilir. Çökkünlük yada birdenbire parlayan bir kaşık suda fırtınalar koparan bir ruh yapısı vardır. Böylelikle sürekli insanın ruh durumundaki dalgalanmalar onu yalnızlığa doğru çekmeye devam eder. Kısır döngü gibi, içine girildiğinde çıkmanın da zor olduğu bir yalnızlıktır.Profesyonel anlamda yardım almak gerekir. İnsanın kendi başına bu durumdan kurtulabilmesi neredeyse imkansız gibidir. Psikoterapi desteğiyle birlikte ilaç kullanması gerekir.*
*Kaynak: ‘Yalnızlık Psikolojisi’ Kurt Kapanından Huzur Limanına Dr. Recai Yahyaoğlu Nesil Yayınları 5.Baskı İstanbul