NAZ EMEL KOÇ / SİNEPAZAR / Yeni Şafak
Julia kız kardeşinin ilginç intiharını inandırıcı bulmadığı için olayın peşine düşerken bir yandan da görme kaybı yaşamaktadır. Körlüğe doğru hızla yol alırken bir yandan kardeşinin katilinin peşine düşer. Ancak bu kovalamaca da roller karışmıştır. Artık katil Julia'nın peşindedir. İnsanoğlu yaşadığı her devirde, yaşadığı dönemin şartlarının yarattığı hastalıklara tutulur. Teknolojinin hızlı seyri görüntünün kaydedilme ve paylaşılma olanaklarını kolaylaştırırken, bir yandan da saygınlık kazanmasına önemli oranda hizmet ediyor.
GÖZETLENME PATOLOJİSİNİN FARKINDA MIYIZ?
Gözle görülenin şöhreti yakaladığı ve rol model olarak sunulduğu bu devirde, sıradan insan sıradan olmayı hazmedemez hale geldi. Bunun çıkışını da her anını gösterilir ve gözetlenir hale getirecek şekilde kaydedip, olabildiğince çok insanla paylaşmakta buluyor. Sosyal paylaşım siteleri bunun yığınla örnekleriyle dolu. Gidişatın patoloji sınırlarına yaklaştığının ve ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin henüz çoğumuz farkında değiliz.
Böylesi bir farkındalıktan ortaya çıkan Julia'nın Gözleri filmi, konuya insan hikâyeleri üzerinden minimal ölçekte yaklaşarak, özgün bir bakış açısı yakalamayı başarıyor. Gözden ırak olmanın yarattığı patoloji isabetli tespit ve tahlillerle ortaya koyuluyor. Zaman zaman akıl oyunu, zaman zaman gizem denizlerinde gezinen film göz, görme ve beş duyu merkezli bir perspektifle çağın hastalığına dönüşen bir durumu seyircinin gözleri önüne seriyor ve bunu bir sürü şeyi aynı anda anlatma çabasına girmeden, mütevazı bir öyküyle yapıyor. Bana kalırsa söz konusu patoloji teknolojinin elinin uzandığı her yerde görüldüğü halde, böylesi isabetli bir tahlilin İspanyol sinemasından gelişi üzerinde durmak lazım.
FİLMİN FRAGMANI