İTİRAF EDİYORUM: KORKUYORUM

Rukiye KARAKÖSE

Testi taştan korkar*

İnsan olmak her daim bir şeylerden korkmak demek…

En cesur gözükenimizin bile pek çok korkusu var ama çaktırmıyoruz çoğu zaman. Kimse anlamıyor ya (!) belli etmeyince… Kızımın “Korku Dükkânı” adında minik kitapları var, Mevlana İdris’e ait resimli kitapçıklar. “Şundan korkuyorum, bundan korkuyorum” diye çok masum ve samimi bir dille yazılmış. Okuyunca düşündüm de korkularımı hiç böyle sıraladım mı ardı ardına diye? Hayır. Bu kitaplar bana ilham verdi, korkularımla yüzleşmeye karar verdim:

Akıl, beden ve/veya ruh sağlığımın bozulmasından çok korkuyorum. Bir anda birilerinin eline, merhametine muhtaç hale düşmek çok korkutucu geliyor…

Sevdiklerimin benden önce ölmesinden çok korkuyorum. Öyle bir acıdan sonra insan uzun zaman normale dönemez biliyorum.

İnandığım gibi yaşamamaktan korkuyorum. İlkesiz, omurgasız, prensipsiz biri olmaktan ve dahası bundan rahatsız olmamaktan korkuyorum.

Hani imtihan dünyasındayız diyoruz ya, Tanrı’nın bana çalışmadığım/bilmediğim yerden soru sormasından korkuyorum.

Erken ölmekten değil ama iyi bir insan olamadan ölmekten korkuyorum.

Sevdiklerimi farkına varmadan kırmaktan korkuyorum. Sonra ya bana söylemezse de içten içe kırgın kalırsa diye de korkuyorum. Bilsem düzeltirim ama söylemezse nereden bileceğim?

Kızım büyüyünce hayat onu incitir diye korkuyorum. Sanki korkunun ecele faydası var da… “Yaşamak acı çekmektir” diyen Buda Hazretleri boşuna mı konuştu yani? Bir şey biliyor ki söyledi…

Korkularımın hepsi bu kadar önemli şeylerden yana değil. Basit şeylerden de korkuyorum. Basit bir darbe sonucu yüzümün yaralanmasından ve yüzümde iz kalmasından çok korkuyorum.

İnsanların hakkımda yanlış düşünmesinden korkuyorum. Yanlış anlaşılmalar çoğu zaman kaçınılmazdır ama ben mümkünse kaçınmak istiyorum. Hatta herkesin hakkımdaki yanlış anlamalarına vâkıf olup onları düzeltmek istiyorum. İyi düşünmeleri şart değil ama kötü de düşünmesinler…

Seminerlerde anlattıklarımda kapalı bir nokta kalmasından ve konunun anlaşılamamasından da korkuyorum. Bazen anlaşılamayan noktaları sorarlar, açıklarım. Ama ya sormazlarsa da açıklayamazsam, o zaman zihinlerde sorular kalır da anlattıklarımda çelişki var zannedilirse? Bu beni cidden korkutuyor. Onun için konuyu anlatırken herr bir tarafını açıklayıp bunu önlemeye çalışıyorum.

Uzun zaman aramadığımda akraba ve dostlarımın bana darılmasından korkuyorum ama korktuğum halde az aramaya devam ediyorum. Telefon insanı değilim ki ben…

Tramvay ve metrodan inerken aniden kapı kapanır da inemeden içerde kalırım diye korkuyorum. Filhakika bir defa kaldım da. Öncesinde o kadar çok hayal etmişim ki “Dejavu, dejavu” diyerek gittim öbür durağa kadar…

Mesela hayvanlardan da korkuyorum. Güvenmiyorum ki bir kere. Bir tanesini severken aniden tırmalar ya da ısırırsa diye korkuyorum. Öyle ya adı üstünde hayvan, ortak referans çerçevemiz yok ki… “Ben sana zarar vermedim ama neden saldırıyorsun, hiç medeni değilsin” mi diyeceğim? Isırır, ısırır…

İnsanlara uzak davranıp incitmekten, yakın davranıp istismar edilmekten korkuyorum. Dengeyi bulmak lazım ama bazen “ya bulamazsam” diye korkuyorum işte. Elimde “yakınlık ölçer” yok ki…

Hani eski menkıbelerde çok dindar filan bir karakter vardır. Farkında olmadan yaptığı bir küçük yanlış, onun helakine sebep olur. Ben de doğru yaşamak için çabaladığım halde ya farkına varmadan yaptığım bir yanlış beni de mahvederse diye korkuyorum.

Yaşlandığımda kalendermeşrep biri değil de huysuz biri olur muyum diye korkuyorum.

Para verdiğim dilencilerin aslında zengin insanlar olabileceğini düşünüp, aptal yerine konmaktan korkuyorum ( hoş, verdiğimiz şey nasılsa iyi niyet eseri olarak kabul edilecek denir ama…).

Sesimin kısılmasından korkuyorum.  Konuşur ya da bir şey terennüm ederken detone olmaktan çok korkuyorum.

Önemli bir program öncesi hastalanıp organizasyonu aksatmaktan korkuyorum. O kadar insan hazırlanmışsa kimseyi hayal kırıklığına uğratmak istemem çünkü… 

Düşününce ne çok korkum varmış. Daha sayamadığım aklıma gelmeyen bir sürüsü de vardır muhakkak… İnsan olmak her daim bir şeylerden korkmak demiştik başta, önce korkmanın doğal ve insani olduğunu kabullenmek lazım belki de…

Canlılar içinde en akıllısı olsak da çok kırılganız, dünyaya gelince yürümek için bir yıl, konuşmak için 2 yıl geçmesi gerekiyor. Ve çabayla geçen bir ömür… Bütün korkulardan emin olmak ise imkansız gibi. İncil’de der ki “İnsan korkusu tuzağa düşürür. Rabbe güvenen ise güvenlik içindedir”.  Önce acziyetimizi ve sınırlılıklarımızı kabullenerek başlayabiliriz işe. Korkuları yok edemeyiz ama onlarla baş edebiliriz.

Yoksa korkular peşimizi bırakmayacak…

*Mevlana

Rukiye Karaköse

www.rukiyekarakose.com

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.