İSRAİL’E DOĞRU BİR TAŞ ATABİLMEK

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Geçtiğimiz yıllarda bir karikatür görmüştüm. İsrailli ve Filistinli iki çocuk konuşuyorlar. İsrailli çocuk söylüyor “Benim babam sizin şeytan olduğunuzu söylüyor.”  Filistinli çocuk cevap veriyor: “Benim babam böyle bir şey söylemiyor çünkü senin baban benim babamı öldürmüştü.”

Gazze’de İsrail’in asker sivil ayırımı yapmadan acımasız bir hava saldırısını yaşadık. 300 civarında insan öldü. Bunlar arasında kadın ve çocuklar da vardı.

Öncesinde Hamas’ın füzeyle savaşı başlattığı söyleniyor. Doğruluğu şüpheli ama doğru olsa bile İsrail sivilleri hedef yapmayacak bir operasyon yapabilirdi ama neden yapmadı? Zaten Hamas ve Gazzeliler ambargo nedeniyle savunmasız ve korumasız bir durumdalar.

İsrail barış sürecini hep sabote ediyor, İsrail Savunma Bakanı Barak “Şimdi savaş zamanı” diyerek fütursuz bir tavır gösteriyor. Kutsal Tapınak’ın geri alınma günü savaş başlatılıyor. Demek ki dini idealler ve beklentiler belirleyici rol oynuyor. Vaad edilmiş Ortadoğu toprağı hedefi çok açık gözükmeye başladı.

İlginçtir saldırı Yahudi inancına göre kutsal bir günde yapıldı. Hanuka gününün özelliği Wikipedia da şöyle geçiyor; Kudüs'te bulunan Tapınak IV. Antiochus (Antiyokus) tarafından ele geçirildi. Talmud'a göre Makabeler Tapınak'ı geri aldılar. Tapınağı Tanrı'ya yeniden adadıklarında....”  İsrailliler, 2008 yılının  Hanuka gününde de savaş başlatarak tapınaklarını alma yolunda bir adım atmış oldular.

İsrail’in  dünyanın Ergenekon’u olduğu anlaşılmaya başladı. Tıpkı Ergenekon örgütü gibi terör ve şiddetle besleniyor.

Veli Küçük’ün ve Kırmızı Kitabı’nın Şaman Türk Geleneğini canlandırmaya çalıştığı bilinmektedir. İsrail’de ‘Tanrı’nın Evrensel Devleti’ için acımasızca hareket edebiliyor. Çünkü savaşları kutsal amaç için.

Amerika henüz daha İsrail tarafından kullanıldığını fark etmedi. Bizim Ergenekoncular da siyaseti ve orduyu kötü bir şekilde kullanmışlardı. İsrail de dünyayı medya ve para ile yönlendirmeye çalışıyor.

Soruların ve yaşananların cevabı Yahudi kimliğinde saklı. Antisemitizm yapmadan Yahudi milletini tanımamız gerekiyor. Konuyu dinler, medeniyetler ve tarih üstü durarak incelemek gerekir.

Yahudiler kendilerini nasıl tanımlıyorlar ve kendilerini nasıl biliyorlar? Tarihsel özgeçmişleri nasıl? sorularına cevap vermeye çalışalım. Tevrat ve Talmut gibi kaynaklarından elde edilen bilgiler bile bir çok şeyi aydınlatabilir.

Özetle Yahudiler kendilerini kutsal metinlerinde de yazıldığı gibi seçilmiş özel ve önemli bir millet olarak tanımlıyorlar. Yahudi olan bir kişinin ancak torununun tam Yahudi olabilme kuralı dikkat çekicidir. Diğer milletleri ötekileştirirler.

Yahudiler sıradan olmaktan korkarlar. Bunun için çok çalışırlar. Diğer insanları öteki kabul edip değersiz gördükleri için bir İsrail askeri ölme ihtimalini gidermek için düşmanının çocuğunu öldürmeyi doğal kabul ederler.

Hak duyguları kendilerine yöneliktir. Kayırılması gerektiği, kendisine ayrıcalık yapılması gerektiği ile ilgili yüksek beklenti içindedirler. Özel kuralları olan kendi cemaatlerinde gurup sadakati çok önemlidir. Çıkarcılıkları nedeniyle başkalarını anlayamazlar. En iyiyi hak ettiklerini düşünürler. Para, şöhret, güç, başarı için yaşarlar. Tanrı’yı (Yehuda) kıskanç özellikli olarak tanımlarlar. Kıskançlığı doğal kabul ederler.

Hitler yukarda saydığım özellikleri nedeniyle Yahudi’lerden nefret ediyordu. İngilizler’in fitne siyaseti sonucu tarih tekerrür etti. Bekledikleri Mesih’in gelip son büyük kırallıklarını kuracaklarına sadece kendi dindarları değil siyasi olarak inandıkları anlaşılıyor.

Peki Filistinliler neden başarısızlar?

Yıllar önce Selahaddin isimli Arap kökenli bir filim izlemiştim. Tam bir Arap ırkçılığı vardı. Selahaddin Eyyubi’yi Kürt olarak değil Arap olarak tanıtıyordu. Tarihi bu derece çarpıtan bir Arap tarihini okuyan Filistinliler’in neden başarılı olamadıkları, kaderin onlara yardım etmemesi şaşırtıcı değil.

Hamas liderinin hemen intikamdan söz etmesi tam bir tuzağa düşmektir. İsrail devletinin savaş alanı ve savaş kuralları kendisinden olmayana acımasızlığın, şiddetin, kana susamışlığın ve zalimliğin geçerli olduğu bir alandır. Hamas İsrail gibi kötülüğe aynı kötülükle karşılık verirse İslamiyetin kurallarını çiğnemiş olur. Arap dünyası Selahattin gibi adil dövüşen ve sözünde duran bir karakter sunamadı. Yaser Arafat gibi şiddeti onaylayan bir lider çıkardı.

Zalimlerin savaş alanına girdiğinizde, onlar kadar zalimlik ve kötülük yapamıyacaksınız. Bunun için kendi kurallarınızın geçerli olduğu savaş alanına düşmanı çekmeniz gerekir.

Hamas’ın İsrail’i kendi savaş alanına yani fikir ve diplomasi savaşına çekip azim ve sebatla beklemesi gerekiyordu. Dünya kamuoyunu yanına alabilecek şeyler, insanları düşündürtecek adımlar atması gerekiyordu. Dünya kamuoyunun baskısı ABD ve İsrail’i durduracak tek kuvvettir.

Hamas rahmetli Alia İzzetbegoviç’in siyasetini gütmelidir. İzzetbegoviç mazlum ve mağdur olduğunu dünyaya anlattıktan sonra 1995’de Dayton antlaşması imzalandı. Sırplar’ın Srebrenitsa zulmünü gören dünya, Sırplar’ı durdurdu.

Eğer İzzetbegoviç İslam’a ve insanlığa uymayan intihar bombacılığı veya Sırp sivillere saldırılar düzenleseydi haklıyken haksız olacaktı. Hak mücadelesi hak yollarla yapılırsa zaten zamanla kader kapıları açılıyor.

Peki biz ne yapacağız? Dayton antlaşmasını hızlandıran olaylar, Sırp katliamı ve kimyasal silah kullanılma söylentisi üzerine Türk insanının spontane Taksim meydanı ve Ankara Kızılay’da kalabalık bir yürüyüş yapmasıydı.

ABD ve Batı İslam dünyasından vazgeçemez, Müslüman coğrafya kamuoyunun ciddi demokratik tepkileri çok şeyi çözer.

İslam Coğrafyası büyük bir sofra, sofranın başındaki Müslüman liderler dünyalık peşindeler ve cesur değiller veya basiretleri bağlanmış ciddi bir tepki verme bilincinde değiller.

Ancak ABD ve Batı bu sofradan vazgeçemez, Müslüman kamuoyunun heyecanlı, ciddi, demokratik, kararlı ve sürekli tepkileri oyunu bozacak güç olarak tek yoldur. Bu yol zor ama en güvenli ve erdemli yoldur. Bize bu yakışır.

İstiklal savaşımızda Anadolu’da başta Denizli Müftüsü olmak üzere bütün kanaat önderleri yönlerini İzmir’e dönüp birer taş atmışlardı. Bu azim ve irade zaferin temelini oluşturmuştu.

Bizde çocuklarımızı alıp bunu yapabilmeliyiz.