Belçika'nın Mons şehrinde bulunan Avrupa Müttefik Kuvvetler Karargahı'nın Operasyonlar Bölümü'nde PSİKOP Başkanı olarak görev alan Yarbay Steven Collins'in imzasıyla yayımlanan makalede, ABD'nin Irak'a ilk saldırısından önce 40 milyon adet el ilanının bile atıldığına dikkat çekildi.
İşte Collins'in ilginç makalesi:
Önümüzdeki dönemde analistlerin 20 Mart tarihindeki Irak rejimini devirme teşebbüsünden, 15 Nisan'da Tikrit'in düşüşüne kadar olan kadar olan 27 günlük dönemin her boyutunu inceleyip çeşitli dersler çıkaracaklarına hiç şüphe yoktur. NATO açısından önemli sonuçları olacağı için üzerinde durulması gereken konulardan biri, Koalisyon güçlerinin dış dünyanın, özellikle de Irak'a Özgürlük operasyonundan önce, operasyon sırasında ve operasyondan sonra Irak'ta bulunan yabancıların tutum ve düşüncelerini etkilemek için kullandıkları yöntemlerdir.
Hem Irak'a Özgürlük Operasyonu hem de NATO'nun Balkanlar'daki deneyimleri "Algı yönetimi"nin önemini açıkça ortaya koymuştur. Bu iki operasyon bir yandan bu yeteneği geliştirmenin, diğer yandan da aynı yeteneğin düşman veya diğer tek taraflı siyasi ve askeri güçler tarafından kullanılmasına karşı önlem almanın gerekli olduğunu vurgulamıştır. NATO askeri yapısını yeniden organize edip alan dışı misyonları üstlenirken bu tür yeteneklerin İttifak operasyonları açısından önemi giderek artmaktadır.
"Algı Yönetimi" yabancıların tutumlarını ve tarafsız düşünme yeteneklerini etkilemek için girişilen her türlü eylemi kapsar ve Kamu Diplomasisi, Psikolojik Operasyonlar (PSYOPS/PSİKOP), Kamu Bilgilendirme, Aldatma, ve Gizli Eylem faaliyetlerinden oluşur. Irak'a Özgürlük Operasyonunda bunlardan özellikle ikisi dikkat çekmiştir: Yürütülen politika, amaç ve eylemlerin içeriği ve haklılığı konusunda dış dünyayı ikna etmek için bilinçli olarak yürütülen çabalar (Kamu Diplomasisi) ve dış dünyayı etkilemek ve fikirlerini değiştirmek için yürütülen faaliyetler ve özellikle medyanın bu yönde kullanımı (Psikolojik Operasyonlar).
11 Eylül 2002'deki terörist saldırılarından beri Amerika Birleşik Devletleri kamu diplomasisi yeteneklerini canlandırmaya çalışmaktadır. Ancak Washington, 1990'larda politikalarını tüm dünyaya açıklamak ve uluslararası iyi niyet oluşturma konularına Soğuk Savaş sırasındaki kadar önem vermediği için, bu yeteneklerin gerilemesine göz yumulmuştu. Bugün Amerikan politikası ve savunma faaliyetleri konusunda olumlu bir izlenim yaratmak için tasarlanan çalışmaları Beyaz Saray'ın Global İletişim Dairesi yönlendirmektedir.
İSLAM DÜNYASI ÜZERİNE ODAKLANMIŞ STRATEJİK ALGI YÖNETİMİ
Ayrıca ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Politika Grubu da Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı Kamu Diplomasisi Dairesi ve Pentagon tarafından geliştirilen politika ve mesajların koordinasyonunu yürütmektedir. Bu üç organ Amerika'nın 1980'lerden sonraki en iyi koordine edilmiş, en iyi kaynaklara sahip stratejik algı yönetimi yapısını ortaya çıkarmışlardır. Bu yapı İslam Dünyası üzerine odaklanmış ve sadece Orta Doğu için 750 milyon dolarlık bir fon ayrılmıştır.
Bu yoğun çabalara rağmen Irak'a Özgürlük operasyonundan önce Amerika'nın kamu diplomasisi faaliyetleri pek gözle görülür bir başarı elde edememiştir. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell 5 Şubat günü BM Güvenlik Konseyi'nde yaptığı ve tüm dünyada canlı olarak yayınlanan 78 dakikalık konuşmasında Güvenlik Konseyi'nin önde gelen üyelerini (Fransa, Almanya ve Rusya) Irak'a karşı derhal askeri müdahalede bulunulmasının gerekli olduğu konusunda ikna edememiştir. Hemen arkasından Fransa Dışişleri Bakam Dominique de Villepin'in BM'de yaptığı konuşma ise Powell'ın konuşmasında değindiği noktalara şüphe düşürmüş ve büyük tezahürat ve alkışlarla karşılanmıştır.
Bu nedenle Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri geleneksel müttefikleri arasında destek bulamamışlar ve gereken desteğin alınamayacağı açıkça ortaya çıktığı için de Irak'a askeri müdahale konusunda ikinci bir BM Güvenlik Konseyi Kararı için oylamaya gidilmemiştir. Amerika'nın kamu diplomasisi faaliyetleri İslam dünyasında bugüne kadar bir sonuç vermemiştir. Kısa sürede olumlu sonuçlar alınması imkansız olabilir, zira etkili bir kamu diplomasisi sürekli çaba ve uzun vadeli bakış akışı gerektirir. Arab American News'in yayıncısı Osama Sibliani'nin belirttiği gibi, "Amerika Birleşik Devletleri halkla ilişkiler görevini Hazreti Muhammed'e bile verse yakın gelecekte bir sonuç alınamaz."
ABD Temsilciler Meclisi tarafından desteklenen Radio Sawa geleceğe yönelik umut vaat eden bir araç olabilir. Söz konusu radyo istasyonu Arap dünyasından haberler, Arap ve Batı pop müziği yayınları ve araya serpiştirilmiş Amerikan görüş açısını yansıtan haberler sunmaktadır. 2002 yılında yayına başlamasından bir kaç ay sonra Radio Sawa'nın genç Araplar arasında en çok sevilen radyo istasyonu olduğu ifade edilmişti. Irak'taki askeri operasyon sırasında Koalisyon güçleri dünyanın çatışma konusundaki fikirlerini çeşitli yöntemlerle kendi taraflarına çekmeye çalıştılar.
Sadece Orta Doğu'da PSİKOP için 750 milyon $ ayrılıyor
Kullanılan yöntemler arasında konuşlanacak birliklere muhabir "yerleştirmek" vardı. En başta çelişkili olarak görüldüyse de sonradan birliklere muhabir "yerleştirme" kararının çeşitli nedenlerden dolayı çok parlak bir fikir olduğu ortaya çıktı. Birliklere "yerleştirilmek" isteyen muhabirlerin önce kısa bir temel askeri eğitimden geçmeleri şart koşuldu. Bu eğitim, muhabirlere sıradan bir askerin karşılaştığı sorunlar hakkında bir fıkir verdi. İkinci olarak "yerleştirilmiş" muhabirlerle içinde bulunduklan birlik arasında kaçınılmaz olarak bir bağ yarattı.
Ve üçüncü olarak da "yerleştirme" sayesinde hem muhabirlerin güvenliği garanti altına alınmış oldu, hem de ilk defa olarak savaş alanından tüm dünyaya canlı yayın yapıldı. Irak'a Özgürlük Operasyonu'nun değişken yapısından dolayı savaş alanında serbestçe gezmelerine izin verilmiş olsaydı birçok muhabir hayatını kaybedebilir veya esir düşebilirdi. Dünya kamuoyunu etkileme çabalarını zorlaştıran faktörlerden biri bugün haber kaynaklarının çok fazla olmasıdır. Özellikle de uydudan yayın yapan televizyon haber merkezleri ve internet bağlantıları nedeniyle düşünce ve tutumları global ve hatta yerel boyutta dahi etkilemek zorlaşmıştır.
Haber kaynaklarının sayısındaki patlama izleyicinin haberleri kendi önyargılarını ve fikirlerini destekleyen kaynaklardan takip edebilmesini kolaylaştırmıştır. CNN yayınlarının kendi görüşüne ters düştüğüne inanan bir Arap izleyici uydudan yayın yapan Arap El Cezire haber kanalından dünya haberlerini kendi görüşüyle daha tutarlı bir açıdan izleyebilir. Çatışma sırasında Irak Enformasyon Ajansı'nın El Cezire'nin gücünün farkına vanp bu kanalın yayınlarını Irak yanlısı olacak şekilde etkilemek için ajanlarını örgütün içine sızdırdığı söylenmektedir. Aynı şekilde Koalisyon güçleri de Irak televizyonu haber servisini ülke içindekinden ziyade Irak dışında yaptığı etkiler nedeniyle bombalayarak veya elektronik yöntemlerle engellemeye çalışmışlardır.
Stratejik düzeyde kamu diplomasisinin sonuçları karışık olmuşsa da, Irak'ta askeri operasyon ve taktik düzeyinde yürütülen Psikolojik Operasyonlar daha başarılı olmuştur. Radyo yayınları, el ilanları, karar mekanizmalarındaki ileri gelen şahıslar aleyhine yazılmış elektronik posta mesajları ve kara harekatı sırasında hoparlörlerle yayın gibi hedefe yönelik medya araçlarının kullanımının önemli etkileri olduğu görülmektedir.
20 Mart'taki ilk saldırıdan önce Irak'a havadan 40 milyon el ilanı atılmış, bir o kadar da kampanya sırasında dağıtılmıştır. Bu el ilanlarının bir kısmı koalisyon güçlerine karşı koyan her askeri oluşumun ezileceği tehdidini savururken bazıları Irak halkını ve ordusunu Baas Partisi'nin emirlerini yerine getirmemeleri konusunda teşvik etmiştir. Geriye bakıldığında bunların istenen amaca ulaşamadığı görülüyor.
Tüm Psikolojik Operasyon eylemlerinde olduğu gibi burada da sorun savaş sırasında bir eylemin sebep-sonuç ilişkisini belirlemenin zor olmasıdır. Irak silahlı kuvvetlerinin Koalisyon güçleri karşısında eriyip gitmelerinin nedeni bu Psikolojik Operasyonlar mı, Koalisyon güçlerinin bombardımanları mı, yoksa Irak ordusunun lojistik destek alamaması mıydı? Yoksa sebep bu üç faktörün hepsi miydi? Psikolojik Operasyonların Iraklılar'ın tutum ve düşüncelerini Koalisyon tarafına çekmekte oynadığı rolün sayılarla ifadesi bu konuda belirlenmesi gereken önemli değişkenlerden biri.
1991'deki Körfez Savaşı'nda teslim olan asker sayısı 70 bine ulaşmıştı; ancak Koalisyon güçleri bu sayıya kesinlikle ulaşamadılar. Um Kasr'ın ele geçirilmesi sırasında 250 Iraklı teslim olmuştu; bu sayı daha sonra pek artmadı. Çatışmanın ilk günlerinde Koalisyon güçlerinin askeri kampanyanın tamamı konusunda psikolojik bir yaklaşımı benimsedikleri gayet açıktır. Üstün askeri güç ve hassas güdümlü mühimmatın Iraklılar üzerinde şok etkisi yaratarak korku salacağı ve Irak rejiminin hemen çökeceği umut ediliyordu. "Şok ve korku" etkisinin gerçekleşmemesi, konvansiyonel Amerikan kuvvetlerini yaklaşımlarını değiştirerek tek bir vuruş yerine sürekli eylem ve baskıya dayanan bir yaklaşımı benimsemeye, Psikolojik Operasyon güçlerini de gönderdikleri mesajları ve işledikleri temaları yeniden gözden geçirmeye zorladı. El ilanları dağıtmanın yanı sıra Koalisyon güçlerinin ağırlıklı olarak kullandığı bir diğer Psikolojik Operasyon aracı da radyo yayınları oldu. Koalisyon güçleri sabit verici istasyonlarının yanı sıra havadan EC-130E Commando Solo uçağından yayın yaptılar ve yayınlarında Radio Sawa'nınkine benzer bir format kullandılar:
Haberler ve anonslar yoğun popüler müzik programlarının arasında serpiştirildi. Tüm Irak'a yayın yapan bu radyo istasyonuna Enformasyon Radyosu (Information Radio) gibi hayal gücünden yoksun bir isim verilmişti. Kalabalık nüfuslu merkezlerin dışında yerel PSİKOP radyo istasyonları kuruldu. Bunlardan biri Basra şehri dışından yayın yapan Birleşik Krallık'ın Radio Nahrain (İki Nehir) isimli FM radyo istasyonu idi. Koalisyon güçleri kendi vericilerini kurmanın yanı sıra Irak halkına radyo yoluyla ulaşacak haberleri tekellerinde tutmak için de Irak radyo istasyonlannm yaymlarını elektronik yöntemlerle engellemeye çalıştılar.
İlk saldırıdan önce Irak'a 40 milyon adet el ilanı atıldı
Bu anlatılan PSİKOP taktikleri "Beyaz PSİKOP" olarak adlandırılan türden operasyon örnekleridir. Bu tür operasyonlarda faaliyetin sponsorluğunu kimin yaptığı açıkça ve doğru olarak belirtilir. Irak savaşı sırasında aynı zamanda "Siyah PSİKOP" yöntemi de kullanılmıştır. Bu yöntemde ise faaliyetlerin kaynağı konusunda bilinçli olarak yanlış bilgi verilir. Amerikan İstihbarat Ajansı CIA'nin Şubat 2003 tarihinden itibaren "Siyah" PSİKOP'lar başlattığı söylenmektedir. Bu tür faaliyetlerin bir örneği Tikrit Radyosu idi.
Tikrit Radyosu önce Tikrit bölgesindeki rejime bağlı Iraklılar tarafından yönetildiğini iddia ederek ve açıkça Saddam Hüseyin'i destekleyen yorumlarla inanılırlık kazanmaya çalıştı. Birkaç hafta sonra ise yayınların rengi değişti ve Saddam'ı eleştiren bir tavır takınıldı. "Siyah" PSİKOP'ların amacı hedeflenen dinleyici kitlesinin bunu fark etmemesi ve haberlerin gerçekten de açıklanan kaynaktan geldiğine inanmasıdır. Tabii ki burada şöyle bir risk vardır: Bu aldatmaca fark edilirse "Beyaz" olsun, "Siyah" olsun tüm PSİKOP çalışmaları güvenilirliğini kaybeder. Irak'a Özgürlük Operasyonundan önce koalisyon kuvvetleri tarafından kullanılan en yeni PSİKOP yollarından biri de cep telefonlarına gönderilen yazılı mesajlar ve Irak rejiminin karar mekanizması içindeki şahıslara gönderilen elektronik posta mesajları oldu. 2003 yılının başında Irak'ta sadece 30 internet kafe vardı; evden bağlanma ücreti olan 25 Dolar ise sıradan Iraklılar'ın ödeyebileceği bir miktar değildi. Zaten Irak rejimi de ülkede internet erişiminin pek yaygınlaşmasını istemiyordu. Bu nedenle sıradan Iraklılar'ın çoğu hiçbir internet ulaşımına sahip değilken Baas Partisinin önde gelen kişileri bu imkana sahipti. Koalisyon güçleri interneti bu kişilere Saddam'ı desteklemeye devam etmelerinin gerek Irak için gerekse kendileri için ne gibi bir maliyeti olacağını anlatan mesajlar yollamakta kullandılar.
Taktik PSİKOP unsurları da (kara ve deniz birliklerine bağlı, hoparlörlü ve bir tercüman taşıyan araçlara sahip PSİKOP birlikleri) son derece faaldiler. Geçmişteki çatışmalarda olduğu gibi, bu birlikler tek başına kalmış Irak unsurlarını teslim olmaya ikna ederek, Iraklı esirlerin kontrolüne yardımcı olarak ve hatta hoparlörlerden tank ve helikopter sesleri yayınlamak suretiyle Irak askeri unsurlarına karşı aldatma faaliyetleri yürüterek ne kadar değerli olduklarını kanıtladılar. Irak'a Özgürlük operasyonunun askeri planlamacılarının savaş sonrası PSİKOP yeteneğini geliştirneyi önceden akıllarına getirmemiş olmaları şaşırtıcıdır. Bu eksiklikten dolayı ortaya çıkan enformasyon boşluğu özellikle Güney Irak'ta bulunan İran ajanları tarafından dolduruldu. ABD bu boşluğu doldurmak için bazı şirketlerle ne olursa olsun yayın yapmaları konusunda anlaştı. Ancak istemeden bazı komik durumlar ortaya çıktı. Örneğin Amerikan medyasının dikkati Irak'tan başka tarafa çevrilince anlaşmalı şirketlerin farkında olmadan verdiği önemsiz yerel Amerika haberleri Iraklılar'ı güldürdü.
Her iki tarafın da Irak'ta gönülleri ve düşünceleri fethetmek için yürüttükleri çabalar aralıksız olarak sürüyor ve daha yıllarca da sürecek. Aslında en sonunda Irak'taki çatışmanın bu kadar gayrete değip değmediğini bir dereceye kadar bu mücadelenin sonucu belirleyecek. Buna rağmen Koalisyon güçlerinin Irak'a Özgürlük operasyonu sırasında yürüttükleri algı yönetimi faaliyetlerinden bazı erken sonuçlar çıkarılabilir. NATO'nun bu sonuçları dikkatle incelemesi ve algı yönetimi ile ilgili çalışmalarının planlanması ve bu çalışmalara kaynak sağlanması konusunda herhangi bir değişiklik yapıp yapmayacağını belirlemesi iyi olacaktır. Diğer yandan ABD ve Birleşik Krallık'ın da NATO'nun çatışma sonrası algı yönetimi faaliyetlerinden alacağı birçok ders vardır. Kamu Diplomasisi bir gecede sonuç vermez. Amerika'nın son iki yıldır yaptığı gibi bu işe büyük miktarlarda para ayrılsa ve çalışanlar konunun uzmanları olsalar bile, olumlu sonuçlar almak pek kolay olmaz. Ancak bu kamu diplomasisinin göz ardı edilmesini de gerektirmez. Yerleşmiş tutumların değiştirilmesi ancak çok uzun bir dönemde, ısrarla çalışarak mümkün olabilir. NATO ve üyelerinin PSİKOP'a verdikleri önem ve ayırdıklan kaynaklar arasında giderek büyüyen bir fark mevcuttur. ABD kendi PSİKOP yeteneğini kuvvetlendirmek için büyük meblağlar harcamaktadır. Belçika, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Polonya, İspanya ve Birleşik Krallık da PSİKOP yeteneklerini güçlendirmektedirler. Bu arada NATO ülkeleri PSİKOP konusunda taahhütlerde bulunurken NATO karargahı ve NATO Stratejik Askeri Komutanlıkları kendi karargahlan içindeki PSİKOP yeteneklerini geliştirmek için pek bir şey yapmamışlardır. PSİKOP NATO'nun çok daha iyi yapabileceği ve de yapması gereken bir faaliyettir; ancak bu konuda NATO'nun bir taahhütte bulunması gerekir.
PSİKOP ancak çok uzun bir dönem çalışarak mümkün
PSİKOP'un savaş sonrası dönemdeki önemi göz ardı edilmemelidir. Genellikle bu dönemde doldurulması gereken bir enformasyon boşluğu olduğu için ve insanlar psikolojik güvence ve teselliye ihtiyaç duydukları için bu evrede PSİKOP çok işe yarayabilir. Bu konuda ABD ve Birleşik Krallık'm NATO'dan öğrenecekleri çok şey vardır. NATO'nun Bosna ve Hersek ile Koso-va'daki deneyimleri örgüte savaş sonrası PSİKOP konusunda uzmanlık sağlamıştır. Aynca SFOR ye KFOR karargahlarında bulunan PSİKOP şubelerinde bu alanda beceri sahibi kişiler görev yapmaktadır; bu görevler çatışma sırasında yürütülen PSİKOP faaliyetlerinden farklıdır. Birleşik Krallık ve ABD'nin NATO'nun Balkanlar'daki algı yönetimi deneyiminden yararlanmaları, bunları Irak'ta halen devam etmekte olan faaliyetlerine uygulamaları yararlı olacaktır.
"PSİKOP" kötü bir terim değildir
Irak'a Özgürlük Operasyonu sırasmda gerek askeri brifinglerde, gerekse basın tarafından PSİKOP teriminin çok sık kullanılması bu faaliyetleri yürütenleri bile şaşırttı. Yakın zamanlardaki askeri operasyonlarda ne ifade ettiği net olarak anlaşılamayan muallak terimler kullanarak kelimelerin anlamını bulandırmak ve "Psikolojik Operasyonlar" gibi terimlerden kaçınarak bunların yerine "Enformasyon Operasyonları" (INFO OPS) gibi, bazılarınca daha kabul edilebilir bulunan ifadeler kullanmak yönünde bir eğilim ortaya çıktı.
"INFO OPS" semantik açıdan kulağa PSİKOP kadar sert gelmeyen bir terim. Ancak son 5-6 yıldır giderek daha çok kullanılması ve terimin anlamı konusundaki farklı yorumlar, askeri planlamacıların bile akıllarını o derece karıştırmış durumda ki INFO OPS ve PSİKOP terimleri adeta eş anlamlı olarak algılanmaya başlamış durumda. Bu da rahatsızlık yaratacak bazı sonuçlar doğurabilir. INFO OPS nitelik itibariyle belirsiz bir terim olduğu için belirli bir tanıma sığdırılması zor olan bazı askeri işlevleri tanımlamak için kullanılır hale geldi. Ancak PSİKOP terimini INFO OPS kapsamına dahil etmek PSİKOP'un önemini azaltır. Bu da PSİKOP'çuların destekledikleri komutana doğrudan ulaşımlarını engelleyerek etkilerini azaltabilir.
Daha da önemlisi, artık basın ve halkın bu kelime oyununun farkına varmış olması.
INFO OPS teriminin, politikacıların yerel halkın istemediği, zayıf politikaları desteklemesini sağlamak için PSİKOP kullanmalanna imkan vermek için bilinçli olarak bu kadar sık kullanıldığı yönünde endişeler dile getirilmeye başladı. Bu askeri terminolojinin çok akıllıca bir kullanımı olabilir.
Aslında PSİKOP ile global veya yerel kamuoyuna yönelik, olaylarla ilgili doğru bilgi sunmayı amaçlayan kamu bilgilendirme faaliyetleri arasında bir bağlantı yoktur. Irak'taki son olaylar gerektiği gibi muharebe bölgelerindeki halka yöneltildiği veya kriz yönetim operasyonlarından etkilenen ülkelerde yürütüldüğü sürece halkın PSİKOP faaliyetlerinin bu isimle tanımlanmasına itiraz etmediğini göstermiştir. INFO OPS gibi siyasi açıdan kabul gören terminolojinin kullanılması kulağa daha hoş gelebilir, ama bu gibi sulandırılmış terimler karışıklık ve yanlış anlama yaratmaktan başka hiçbir şey sağlamaz.
Yerel ve uluslararası izleyicilerin algılarını yönlendirmek konusunda NATO daha uzun bir süre teknik inceliklere ve yaratıcı yeteneklere sahip medya ile rekabet içinde olacağı alanlarda çalışacağı için, kamu diplomasisi ve PSİKOP'un önemi büyük ölçüde artmıştır. Bunların her ikisi de olağanüstü sonuçlar doğurabilen, fakat maliyeti fazla olmayan yeteneklerdir. Irak'a Özgürlük operasyonundan alınan derslerin NATO'nun askeri örgütlenmesinde yaşanan yeniden yapılanmaya uygulanması, NATO'nun algı yönetimi yeteneklerinin güçlendirilmesi ve aynı uygulamaların gelecekte düşmanları tarafından İttifak'a karşı kullanılmasının önlenmesi açısından çok önemli bir fırsat sunmaktadır. (NATO)
Haber Türk