Uzaklaşmak, verilen tepkiden daha etkili bir yöntem bence. Tarafların, muhataplarını bulamadıkları için soru işaretlerini kendilerine yöneltmelerine mecbur bırakıldıkları mahrumiyet durumu…
Bazı sözler vardır ki ilk duyduğunuzda ilginizi çeker, aradan belli bir süre geçmesine rağmen hâlâ kulaklarınızda yankılanmaya devam eder ve nihayetinde dönüp dolanıp zihninizdeki boşluğa oturarak anahtar-kilit vazifesi görür ve ufkunuzda yepyeni kapılar aralar.
Ama bu sözler öyle kolay kolay duyulmaz, arasanız da sağa sola sorsanız da rahatça bulunmaz!
Herkes bu tür cümleleri sarf edemez, sarf eden de çoğu zaman samimiyetinden ve saflığından ötürü ne denli önemli bir vazife gördüğünü bilmez.
Sayıları azdır…
Bu insanlar ortalık yerde dolanmaz, herkesin içinde ışıklarını göstermezler.
Kendilerini ispat etmeyi bir kenara bırakın, saklanmak için buzdan bir kalıbın ardına sığınırlar.
İlle de eşin dostun suyuna gideceğim, nabza göre şerbet dökeceğim diye çabalamazlar.
Uzaktan bakıldığında aksidirler, doğruyu söyledikleri için de etrafça huysuz bilinirler…
Neden mi bunları sıralıyorum?
Çünkü saydığım özelliklerin hepsini üzerinde barındıran bilge bir dostum var, yıllar öncesinde kaybettikten sonra yakın zaman diliminde tekrar buluştuğum ve sohbet etme imkânı bulduğum.
Kendime sıkı sıkıya ‘Artık onun kıymetini bileceğim’ sözünü verdiğim.
Yaptığımız her konuşmanın ardından ‘Hımm! Demek ki ben şu noktayı atlamışım’ diye kendimle hesaplaştığım.
Bazen beni yere göğe sığdıramadığı için sayesinde egomu enine boyuna şişirdiğim, bazen de yerden yere vurduğu için ‘Yahu nerede hata yaptım?’ diye oturup kara kara düşündüğüm.
Yani herkese lazım olan bir dost ve her eve lazım olan bilge!
İşte bu dostum beni en son aradığında, şehir dışında olduğunu ve uzunca bir süre geri dönmeyeceğini ifade etti.
Niçin böyle bir şey yaptığını sorduğumda verdiği cevap ise son derece açık ve netti.
Buruk ses tonuyla ‘İnsanlar ‘Hayır!’ kelimesini anlamıyorlar’ dedi…
Önce ne demek istediğine pek anlam veremediğim için, ‘Yine alıp başını uçmuş gitmiş bu âlemlerden galiba!!!’ duygusuyla muzipçe gülümsedim amma velâkin telefonu kapattıktan bir müddet sonra söylediklerine hak vermeye başladım, üstüne üstlük aynı dertten muzdarip olduğumun farkına vardım.
Sahiden de gün geçtikçe daha fazla ısrarcı oluyor insanlar.
Kendi doğrularını empoze etmeye çalışıyorlar, keçi inadıyla.
Öyle, böyle değil! Çevreye rahatsızlık verir derecede…
Doğrunun ille de kendi tekellerinde olduğuna inanarak öz benliklerine zulmettikleri yetmiyormuş gibi etrafındakileri de kandırmaya çalışıyorlar.
Yılmıyorlar, usanmıyorlar.
Ben de ne yapıyorum biliyor musunuz; her defasında onlardan biraz daha fazla uzaklaşıyorum!
Bir kere uyarıyorum… İkinci seferde uyarımı yineliyorum… Üçüncü seferde de müdahale etmeye devam edilirse düşünce sistematiğime, o zaman kırıcı olmamak uğruna en onurlu olduğuna inandığım ‘kaçma’ yolunu deniyorum.
Uzaklaşmak, yakın mesafeden verilen tepkiden daha etkili bir yöntem bence.
Tarafların, muhataplarını bulamadıkları için soru işaretlerini kendilerine yöneltmelerine mecbur bırakıldıkları mahrumiyet durumu…
Tabii kişiden kişiye göre değişiyor, ortaya konulan savunma mekanizmaları.
Hazır yeri gelmişken, geçtiğimiz günlerde görüştüğüm, besin intoleransı (hassasiyeti) üzerine test uygulayan uzmanların anlattıklarını son derece ilginç bulduğum için sizlerle paylaşmak istiyorum.
‘Acaba benim bir besine karşı hassasiyetim var mı?’ merakıyla test yaptıran bazı kişiler, testin sonucunda herhangi bir bulguya rastlanılmadığını öğrendiklerinde, son derece üzülüyorlarmış.
Aslında bu duruma üzülmeleri yerine sevinmeleri gerektiğini düşünerek nedenini sorduğumda, aldığım cevap karşısında bir hayli şaşırdım.
‘Hah! Demek ki yıllardır zayıflayamamamın nedeni buymuş! Meğer mevcut kilolarımda benim hiçbir suçum yokmuş!’ türünden aklayıcı sebeplere dayandıramadıkları için bazı kusurlarını, hayıflanıyorlarmış.
Kim bilir; belki onlar da gerçeklerden uzaklaşmayı, onurlu bir yöntem olarak görüyorlardır.
Batılın kollarında huzuru buluyorlardır.
Neden olmasın? Böylelikle hem kendilerini hem de çevrelerindekileri kandırmayı daha kolay başarıyorlardır...