İNSANIN KENDİNE EN BÜYÜK KÖTÜLÜĞÜ

Aile Terapisti Nazlı ÖZBURUN

Eşler arasında gördüğüm ve çözmekte en çok zorlandığım şeylerden birisi, eşlerin anne babalarıyla ilgili yaşadıkları bir olaya takılıp kalmaları ve bir daha da birbirlerine dönememeleri durumudur.

İki genç birbirini görüp âşık olduktan sonra her şeyin hallolacağına dair bir illüzyona kaptırırlar kendilerini. Sanki sevdikleri adam veya kadın dünyaya uzaydan düşmüştür. Onun daha öncesinde bir annesi, bir babası olmamıştır. Onların çocuklarıyla ilgili bir beklentilerinin olmasına hakları yoktur.

Sevmek ve âşık olmak karşıdaki kişiyi sadece size ait kılmaz; ama sevenler böyle düşünürler. Sevgileriyle karşı tarafın bütün hayatlarını ipotek altına almış gibi davranma eğilimi içine girerler.Bir gecede her hak sevgiyle beraber onların eline geçmiş ve anne baba artık diğeri olmuştur.

Sevdiği adam ya da kadın sanki bu günlere tek başına gelmiştir. O anne baba onun üzerinde hiç hak sahibi değildir. Saygıyı ve özeni hak etmezler. Bencilce bir dünya kurma çabasındaki bu insanların dünyası, sonrasında başlarını yıkılır.

İki taraf da kendi anne babası için istediğini, sevdiği insanın anne babası için de istemedikçe evlilik her geçen gün biraz daha yara alır ve sonunda enfekte olurlar.

Bana geldikleri noktada ise artık olaylar yaşanmış, karşılıklı suçlamalar dağları aşmış, herkes masumiyetini yitirmiştir çoğu kere; ama hiç biri durup da durumu değiştirmek için ben ne yaptım diye bakmaz. Herkes karşı tarafın yanlışlarına ve suçluluğuna o kadar odaklanmıştır ki sistemin içinde büyük çatlaklar oluşur. Sitem işleyişini kaybeder.
Amacı mutlu olmak olarak belirlenen evlilik yolunda bireyler birbirlerinin mutsuzluğunu inşa ederler. Kimin kimi daha çok acıttığı üzerine gizili bir hesaplaşma başlar. En hassas noktalara çalışılır. Hangi nokta ne kadar acıtıyorsa yeniden tekrar tekrar o noktalardan geçilir.

Sanki bir yarışma vardır da kim daha fazla karşı tarafı ve ailesini rencide ederse o kadar başarılı sayılacaktır; ama bu yarışın kazananı olmaz çoğu kere. Kaybedeni ise sistemdeki herkestir çoğu zaman.
Neden eşler, yaşadıkları olumsuzlukların nedeni olarak karşı tarafı suçlarlar.Yaşanan olumsuzlukları temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp servis ederler.Bunun için birçok neden sayabiliriz. Bugün üzerinde durmak istediğim en önemli neden ise insanların başka bir iletişim kurma şekli bilmedikleri için böyle davrandıkları.

Çoğu zaman bireyler mutluluklarını içine girdikleri sistemi tamamen değiştirerek ulaşabilecekleri bir alan olarak tanımlıyorlar ve işte bu nokta da yanılıyorlar.Sistem değişmez. Sadece, sizin duruşunuz sistemin aksamalarına kurban olup acı çekmemenizi ve çektirtmemenizi sağlar. Hayat kurtarıcı bu cümleyi söylemekle iş bitmez; ama bu cümlenin anlamı kavrandığında, hayat kurtarır.

Onlar bana ‘’bunu şunu yaptılar!’’ diye biteviye söylenmek yerine, ben ne yapabilirim diye sorarak başlamakla her şey kökten değişebilir.’’ Sevdiğimizin sevdiğini sevmeme ‘’kararı alarak hiçbir şey elde edemeyiz. Sevmek insanın elinde olmasa da ‘’sevdiğimizin sevdiğine saygı duymak ‘’elimizdedir.

İşte her şeyi etkileyecek olan da budur zaten saygı duymayı öğrenebilmek. Küçümsemeden, eleştirmeden, onların yaşamına onların gerçekliğinden bakarak saygı göstermek… Ancak bu durumda kendi yaşamımıza saygı duyulmasını bekleme hakkımız olabilir.
İnsanın kendine yaptığını dünya birleşse insana yapamaz demiştim ya, kastettiğim buydu. Kendi hüznümüzün, kendi acılarımızın çoğu zaman mimarı da biz oluyoruz. Bizim duruşlarımız, bizim saygısızca tavrımız, bizim sınır bilmezliğimiz, yine dönüp dolaşıp bizim başımızda patlıyor. Dağılan da biz oluyoruz sonrasında.

Gelin kabul edelim, sevdik diye karşımızdakinin her şeyini bizim için feda etmesini istemenin boş bir çaba olduğunu. Ailesini gözünde öldürmesini istemenin saçmalığını bırakalım da hep beraber yaşamlarımıza saygı duymayı deneyelim.Bizim ailelerimizle de eşimizin ailesiyle de sınırlarımız olsun ama onların varlığını yok sayacak tutumlarımız olmasın. Sevgi ve muhabbetle...

nazliozburun@gmail.com

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.