İLK HATIRALARIN GÜCÜ

Dr. Recai Yahyaoğlu

Hepimiz film şeridinin esnek zemininde kıvrımlaşan elastiki bir sarmalın çeperinde gibiyiz… Film şeridi kendi etrafında dönüp kalın bir tabaka meydana getirirken bizlerde ışıldamayla silikleşme arasında bocalayıp deneyimlerimizi biriktiren belleğimizi genişletmekle meşgulüz. Belleğimiz film şeridimizdir…

İnsan olarak aslında her şeyimizle genişlemeye devam ederiz…Boyumuz uzarken bedenimizin genişliği de artar...Fakat asıl olarak en güçlü yanımızla ve hatıraların sihirli iktidarıyla büyümeye devam ederiz…Hatıraların sihirli iktidarı; muktedir olamamanın acılarıyla doludur…

İlk hatıraların her insan için etkili ve sinirleri bozan bir yanı olduğu gibi çoğunlukla hayatı tümden sarıp sarmalayan insanı bilgeleştiren yönleri de vardır…Sinirlerimiz bozulmadan ve acı çekmeden ruhsal boyutta gelişip zenginleşemeyiz…Bu yüzden geçmiş deneyimler insanın bizatihi kendi eksik yanlarıyla da olsa tamamlanma yolundaki orijinal bütünlüğünü ortaya çıkarır…

Hiçbir insan; diğerlerinin yaşadıklarının tıpkısının aynısını yaşayamaz…Yaşarken kendimizi tamamlarız fakat bu inşa her insan için çok özeldir… Parmak uçlarımızın izleri kendimize özgü olduğu gibi geçmişimiz ve geçmişimizin film şeridimize bıraktığı sönük veya parlak işaretler de sadece bize özeldir…

İlk hatıralar üç yaşından sonra karanlığın sisli bulutlarının arasından çıkıp güneşin parlak ışıklarıyla buluşur…Üç yaşına kadar insanın belleği geçmişe dönük bilgileri kaydetmekte zorluk çeker…İlk hatıraların gücü yapaydır bu yüzden…Köklü hatıralar ve etki bırakan geçmiş sonradan başlar. Bu yüzden yaşlandıkça hayat daha çabuk geçer fakat belleğe yazılan kayıtlar güç kazanır…

Öz bilinci olmayan ve kendisine ben diyemeyen bir insan yavrusu bebekliğinde belleğinin film şeridine yaptığı kayıtların ayrımını yapamaz…Onun için evin içindeki oda ile odanın içindeki sandalye anlaşılabilir ve yorumlanabilir nesneler değillerdir…Üç yaşını aştığında aydınlığa çıkar ve diğer yandan karanlık odanın film karelerini bir bir doldurmaya başlar…

Hatıraların dili; geçmişten geleceğe uzanan yaşam çizgimizde beynimize kaydetmeyi başardığımız yerden kelebek gibi usulca kalkarak şimdi yaşadığımız zaman dilimi içinde kendimizin oluşturduğu anlamlara giyiniverirler...Anlamları biz meydana getiririz…Bu yüzden hayatın içinde sevinç çığlıkları ve intiharlar birbirlerine karışır…

İlk hatıraların gücü; hatıraların dilinin bizim tarafımızdan giydirilmesinden ve sonra renklerinin seçilmesinden başka bir şey değildir…Renkleri seçen, hayatımızı kuran ve fakat bu hayatın anlamını bebekler gibi yorumlama kusurları yaşanlar da yine bizlerizdir… Bebeklikten kurtulup ergenlik ve olgunluk dönemlerini geçtiğimizde yine çocuklaşmamız bu yüzdendir…Bebek doğar çocuk ölürüz bu hayatta…Bu yüzden hayat kısadır…

Bebeklikten kurtulduğumuz zaman; yapay acılar ile muhteşem mutluluklar kendiliğinden film şeridinde baskın olmaya başlar. Yapay acılar sevinçlere, muhteşem mutluluklar ayağı yere basan tutkulu bir hayata dönüşür…Tutkularımızı bebeklerimiz gibi yetiştirip hayatımızı renklendirme ve anlamlandırma başarısı elimizdedir…

İlk hatıraların gücü; ne kadar sönük yada silik olsa da, son hatıranın etkilendiği domino taşındaki devinimle ortaya çıkar…Hayat; bir domino taşının itici gücünden başlayan ve son vuruşa kadar birbirlerini etkileyen olayların bütünüdür çünkü…


Dr.Recai Yahyaoğlu

www.tamtip.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.