İlişkiler Ve Bilişsel Çarpıtma

Psk. Ayla Kahraman

“Anladım. Sen beni artık sevmiyorsun. Sevseydin, annenin hastalığını bahane ederek, buluşmayı iptal etmezdin.”
“Ayşe bana çekilmez biri olduğumu söyledi. Beni kimsenin sevmediğini biliyordum”
“Benim başarısız olduğumu düşünüyor. Bundan eminim.”
“Doğduğum ve size bunları çektirdiğim için çok üzgünüm. Okulum için harcadıklarınız yüzünden tatile bile gidemiyorsunuz.”
“Ben kötü bir anneyim. Çocuğumun derslerine destek veremedim.”
   Bilişsel çarpıtma, olayları olduğundan farklı algılama, değerlendirme ve yorumlamayı ifade eden genel bir kavramdır.
Özellikle kişiler arası ilişkilerde bilişsel çarpıtma görülmektedir. Kişi, iletişimde bulunduğu kişilerin; duygu ve düşüncelerini tahmin ettiğine inanç geliştirir. Gerçekçi olmayan ve doğruluğu şüpheli bu tahminler; ilişkinin rotasını belirlemeye başladığında; ilişki bir çıkmaza sürüklenir. Kaldı ki, karşısındakinin aklını doğru olarak okumayı başardığında ve bunu yol gösterici olarak aldığında da, soruna aşırı duyarlı olma tehlikesi yaşayabilir. Bu, ilişkinin güzelliklerini, olumlu yönlerini görmeyi ve yaşamayı engeller.
   Kişi, sadece kendi düşündüklerini dikkate alır ve bunları doğru bilgiler, kanıtlar olarak değerlendirir. Karşısındaki bu düşüncelerine katılmadığında ise, “beni kimse anlamıyor” düşüncesini, engellenemeyen bir yalnızlık, mutsuzluk olarak duyumsar.
İlişkide, düşüncesindeki mükemmeli yaşamadıkça, kendini başarısız, kusurlu, yetersiz ve yenik hisseder. Bu; sürekli bir endişenin varlığına işarettir. Dışarıdan bakıldığında ise görünen sadece geçinilmesi zor bir insandır.
Aslında bu kişi hata yapmaktan korkan ve hata yaptığında kendini bir hata olarak gören kişidir. Mükemmeliyetçiliğin rahatsız edici dünyası bununla da kalmaz; düşüncesindeki ideale aykırı davrandığınızda, onun tarafından cezalandırılırsınız.
Doğru davranmadığınıza ilişkin kanıtlarına, cevap veremezsiniz. Çarpık bir ana fikirden çıkmış olsa da, size yönelik ithamları, fikir tartışmasına açık değildir. Sizi acıtırken kendisi de; yetersizlik ve değersizlik duygularının içinde yıpranır. Küçücük bir kıvılcım, bunun için yeterlidir.
 Yaşananlar, sadece bitmiş ve geçmişte kalan olaylar değildir. Onun kendisi ve sizinle ilgili gerçeklerdir ve her an canlıdır. İlişkideki bütün iyi niyet ve hoşlukları bertaraf edecek kadar da önemlidir. Onu ikna etmek adına attığınız her adım; süratle olumsuz düşüncelerini destekleyecek veriler haline dönüşebilir. Küçücük, aklınızda bile kalmamış bir yaşantı ise, gerilim konusu olabilir ve her şey yeniden başlar.
   Bilişsel çarpıtma yaşayan kişi, duygularının gerçekleri yansıttığı fikri ile hareket eder. Oysaki duygular; düşünce, inançlar ve algılardan kuvvet alarak oluşur. Düşüncede, inançta veya algıda bir çarpıklık olduğunda doğal olarak duygu da çarpıtılacaktır. Kendisi ile ilgili algısında yetersizlik, eksiklik ve suçluluk duyguları yoğun olduğundan, kavrayışı da buna uygun olacaktır.
   Sonuçta, bilişsel çarpıtmaları yoğun olarak yaşayan ve dışarıdan bize zor kişiler olarak görünen bu kişilerin, mutsuzluklarının temelinde düşüncelerindeki olumsuzluk yatmaktadır. Bu olumsuzluğun içinde ise gerçeklikten uzak, hatalı inançlar vardır. İlk adım olarak bunu bertaraf etmeye karar vermeleri gerekir.