Artık TSK ile ilgili yazı yazmak istemiyorum ama öyle basiretsizlikler var ki susamıyorum. İnşallah Genelkurmay polemiğe girecek konular açmaz bende eleştirme ihtiyacı hissetmem diyorum ama mümkün değil! Çünkü çok sevdiğim ordumun yanlış yönetilmesi karşısında susmayı sorumsuzluk ve korkaklık olarak görenlerdenim.
19 Mayıs 2009 Cumhuriyetimizin kuruluşunun ilk adımı atılması üzerinden 90 yıl geçti. Aynı gün bilimsel ve sosyal kimliği ile büyük çağrışımlar yapan Türkan Saylan toprağa verildi. Toprağı bol olsun. Herzaman ki gibi marjinal bir kadındı ölümü de hayatı gibi marjinal oldu.
Acaba bir kışlaya Türkan Saylan ismi verilecek mi?
Genelkurmay Başkanı Türkan Saylan’ın evi savcılık tarafından arandığında bir Tümgenerali evine ziyarete göndermişti. Vefatında da bir Kumay Albaya açıklama yaptırdı. Albay Aygün, “Türkan Saylan'ı kaybettik. Atatürk'ün görmek istediği Türk kadınını temsil eden Saylan'ın hizmetleri unutulmayacak ve her zaman saygıyla hatırlanacaktır. Kendisini rahmetle anıyorum” dedi
Sayın Başbuğ’un, açıkca aşırı seveni ve nefret edeni olan marjinal bir kişiyi ölüm gibi duygulu bir anı öne çıkararak yüceltmesi şahsi görüşü olabilir. Saygı duyarız. Ama mesaj gibi algılamayın demesi çelişkiyi gidermedi. Genelkurmay marjinal bir kişiye sahip çıkarak ciddi bir yanlış daha yaptı.
Türkan Saylan marjinaldi çünkü cehaletle mücadeleyi dinle mücadele ile karıştırmış idi. Daha da ilerisi biz yakından tanıyan öğrencisi olmuş bir kişi olarak onun ifadesi ile ‘Eğitimi dinin gölgesinden kurtarma’yı ego ideali edinmiş bir dava kadını olduğunu biliyorduk. Her konuşmasında bunu hissettiriyordu.
Din ve bilimi birleştiren 21 nci yüzyıl bilim felsefesini görmediği için marjinal kalmıştı.
Sayın Genelkurmay Başkanımız “Amacımız mesaj vermek değil. Türkan Saylan'ı anmak istedik. Kendisinin ölümü büyük bir kayıptır. Onu anmak, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir borcudur” dedi.
Genelkurmay Mevlana’yı anma törenlerinde de olmalı!
Bir defa Mevlana’yı anma töreninde göremediğimiz Genelkurmayı din karşıtı fikirleri, dava kadınlığı ve aktivistliği ile tanınan bir kişinin anılmasında görmek Anadolu insanının artık kanıma dokunuyor. Mevlana’ya karşı hiç mi bu ordunun borcu yok?!
Bu ordu sadece cehaletle mücadeleyi dinle mücadele olarak algılayanların ordusu değil aynı zamanda cehaletle mücadele ederken dinini sevenlerin de ordusu. Herkese eşit mesafede durması gereken Sayın komutan yanlış yapmaktadır.
Sayın Saylan’ı kutsallaştırarak sevenlerden biri Genelkurmay Başkanımız olabilir. Fakat Sayın Genelkurmay Başkanımız şahsi kimliği ve görüşleri ile resmi kimliği ve görüşlerini karıştırmakla tarihi bir hata daha yaptı.
Saylan davası için çile çekti çalıştı çalıştı çalıştı... Karşılığını da bıraktığı nesiller ve idol haline getirilmesi ile aldı.Ölümünü ve dolayısıyla kişiliğini 19 Mayıs tan daha öne çıkaran siyasi grublar vardı ve doğal idi.Kişiliği Türkiyeyi birleştiren bir kişilik değildi.
Bilim kadını olan birinci kişiliği ve idealistliği çok kimsenin saygı duyduğu şahsiyeti idi. Ancak din karşıtı, cehaletle mücadeleyi dinle mücadele olarak ele alan ikinci kişiliği çok tepki çeken politize ‘Ordu göreve’ söylemi ile birleşmiş militarist bir antigelenekçiydi.
Fakat toplum içinde siyasi çağrışımları olan olaylarda ve marjinal konularda sessiz kalarak müdahil olmaması ve böylece toplumun bütününü kucaklaması gereken Genelkurmay Başkanımız yine hata yaptı.
19 Mayıs ruhu ile Türkan Saylan’ın ilişkisi
Sayın Türkan Saylan hataları ile sevapları ile aramızdan ayrıldı. Bizden ona yaşam felsefesine göre güzel temennilerde bulunmak düşer. Ama Sayın Saylan’ın idolleştirilerek kendi kültürümüze uymayan bir kuşak yetişmesi için çabalayanları tanımamız gerekir.
Çünkü Sayın Saylan yaşam biçimi ve tercihleri ile Türkiye’yi kendi kültüründen uzaklaştırarak modernleştirmek isteyenlerin yani İngiliz-Fransız yaşam biçimini ve kültürünü yüceltenlerin temsilcisi olmuştur.
19 Mayıs 1919’da Anadolu’da başlayan hareketin ruhu bu değildi. Askeri ve siyasi olarak yendiğimiz İngiliz ve Fransız’lara kültürel olarak yenilmek 19 Mayıs 1919 Bandırma Gemisi’nde ve Amasya, Sivas ve Erzurum’da ve 1923’de hedeflenen ideal değildi.
Gerçek Atatürk’un ruhunu incitecek abartılara takılmak marjinal kişiliklere sahip çıkmak Genelkurmay Başkanının eylemi olamaz. Çünkü Atatürk dinle mücadele etmedi cehaletle mücadele etti. İnönü çizgisi dinle mücadele etti. Olayları ayrıştırarak analiz edelim.
Ordumuzun borçlu olduğu atalarımızı sayabilir miyiz?
Mevlana gibi evrensel bir kişiliği kışlasına isim olarak vererek bu hata ancak telafi edilebilir.
Silahlı kuvvetlerin Türkan Saylan’a borçlu olduğundan bin misli daha fazla Yesevi’ye, Mevlana’ya,Yunus’a, Edebali’ye, Akşemsettin’e, Mehmet Akif’e borcu vardır. Lütfen bu borçları da hatırlayıp ödeyelim.
Maalesef apaçık mesaj olan söylemlerle mesaj değil diye çocuk kandırır gibi toplumu kandırmaya çalışmak hiç doğru olmadı.
Her anma töreni müteveffanın fikirlerini hatırlatıp mesaj verme törenidir. Halk bunun farkında değil mi zannediyorsunuz?
Lütfen anlayınız artık Sayın Generalim.