Araştırmalar; özellikle kadın çalışanlarda panik atak, migren, anksiyete bozuklukları, kalp yetmezliği gibi rahatsızlıkların arttığını gösteriyor. Bu ve benzeri şikayetlerle psikologlara, psikiyatristlere ve ruh sağlığı alanında çalışan kliniklere başvuran kadınların sayısındaki artış, uzmanların da dikkatini çekiyor. "Kadınların hayat standartlarını belirlemedeki rolünün artması sebebiyle kaybetme korkusunu daha ağır bir şekilde yaşadığını" ifade eden psikiyatri uzmanı Dr. Özlem Mestçioğlu'na göre, kadınlar saygınlıklarını ve sosyal ortamlarını kaybetme endişesi taşıdıklarından daha fazla stres altında.
Strese sebep olan faktörler kişiden kişiye değişirken, araştırmalar, çalışan kadın ve erkeklerin stres karşısında verdikleri tepkilerde ciddi farklar olduğunu ortaya koyuyor. Nöroloji uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, bu farklılıkları, "Erkekler iş stresinden kaynaklanan sebeplerin varlığı karşısında agresif bir yapıya giriyor, daha saldırgan tepkiler verebiliyor. Kadınlar ise stres karşısında kaygı ve çökkünlük gösteriyor" sözleriyle açıkladı.
Kadınların stres karşısında psikolojik, erkeklerinse fizyolojik tepki verdiğini ifade eden Dr. Mehmet Yavuz'a göre, kadınlarda stresin meydana getirdiği fizyolojik aşınma, nispeten düşük olsa da psikolojik bilanço hayli ağır oluyor. Bu yüzden ortalama ömür süresi kadınlarda daha yüksek. Buna karşılık erkekler, karşı cinse göre depresyon gibi ruhi bozukluklarla daha az savaşıyor.
Dr. Mehmet Yavuz, "Günümüzde çalışan kadının yükü şüphesiz ki çok ağır. Evinde, sosyal ve iş hayatında dengeleri kurmak zorunda kalan, özellikle de işte başarma hırsı yüksek kadınlar psikolojik olarak çok daha olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalabiliyor. Mükemmeliyetçi, hassas, titiz ve başarılı olma konusunda hırslı olanların panik atak hastalığına yakalanma konusunda ciddi risk taşıyor" dedi.
Yavuz, zeki ve güzel kadınlarda hastalığın daha sık görüldüğünü, vurdumduymaz, gamsız kişilerin ise daha az risk taşıdığını vurguladı.
"EV KADINLARI RİSKTEN UZAK"
Depresyon ve panik atak hastalıklarıyla anksiyete bozukluklarının en çok çalışan kadınlarda görüldüğünü vurgulayan Dr. Mehmet Yavuz'a göre bu hastalıklar, çalışan kadınlarda, ev kadınlarına göre beş kat daha fazla görülüyor. Dr. Yavuz, idareci ve işverenlerin kadın çalışanlarına hissettirmeden bunu dikkate almaları gerektiğini savundu. Yavuz, kadın-erkek arasındaki bu farklılıkla kadının zayıf olduğu yargısına varılmasının yanlış olacağını, yalnızca kadının farklı yapısının dikkate alınarak davranılması gerektiğinin altını çizdi.
"İş hayatında depresyon sebeplerinin başında başarma hırsı geliyor. Başarısız olduğumuzda canımızı yakmayan türde bir hırs, en iyi hırstır" diyen psikiyatrist Dr. Alp Karaosmanoğlu ise, pek çok kişinin başarısızlığı 'dünyanın sonu' gibi gördüğünü söyledi. Bu kişilerin ellerinden gelenin en iyisini yapmadıklarını düşündüklerinde kendilerini veya ilişkili kişileri cezalandırma eğiliminde olduklarına dikkati çeken Dr. Karaosmanoğlu, bu tipolojideki insanların tipik davranış modellerini ise söyle sıralıyor:
"Kolay öfkelenirler. İhmal ve özensizlik onların düşmanıdır ve pek çok kişiyi bu şekilde davranmakla suçlayabilirler. İşlerin ve kişilerin hatasız olamayacağını kabul etmekte zorlanırlar. Bu düşünce yapısı, özellikle kaygıya bağlı depresyonla sık olarak kendini gösterir."