Her sınıfta en az 1-2 çocukta var. Erkeklerde kızlardan 2 kat daha fazla görülüyor. Kızlarda dikkat dağınıklığı sıklıkla görülürken erkeklerde hareketlilik ve dürtüsellik daha yoğun ortaya çıkıyor.
Çocuğu oldukça zorlayan bir hastalık bu o zaman, peki bu çocukların sosyal ilişkileri etkilenmiyor mu?
SUÇLULUK VE PİŞMANLIK
Etkilenmez olur mu?
Bu çocuklar ilişkilerinde sık sık arkadaş değiştirirler, kavga ederler, sorun çıkarırlar, bütüne dikkatlerini veremedikleri için detaylarda takılırlar ve ipuçlarını kaçırırlar.
Yapacakları şeyin sonunu düşünmeden yaptıkları için arkadaşlarını kırabilirler ve bu durum da çevreyle aralarında sorun yaşanmasına sebep olur.
Sinirlendiklerinde gözleri kimseyi görmez ama hemen ardından da suçluluk ve pişmanlık duyguları ortaya çıkar.
Aslında bu çocuklar yaratıcı, girişken, sıcakkanlı, çabuk güvenen, esnek, esprili çocuklardır.
Ancak doğru yönlendirilmedikleri durumlarda oldukça fazla incinirler ve ruhsal sorunlar yaşarlar.
ÖFKE KONTROLÜ
'Siz bu hastalığın organik olduğunu ancak sonuçlarının ruhsal olduğunu söylüyorsunuz, bu mekanizma nasıl oluşuyor" diye bir soru yöneltebilirsiniz?
Şimdi bakın çocuk arkadaşlarıyla düşünmeden konuşup onları kırdığında veya öfke kontrolünü sağlayamadığında arkadaşları tarafından dışlanmaya başlar ve bu durum da çocukta istenmeme, kabul görmeme, dışlanma, sevilmeme gibi birçok olumsuz duygunun oluşmasına sebep olur.
Yani çocuğun elinde olmayan bir durum yüzünden yine çocuk zarar görür.Özellikle bu yüzden dehbli çocuklarda depresyon, kaygı bozuklukları gibi psikolojik hastalıklara sık rastlıyoruz.Ya da dikkati dağınık olan bir çocuk konsantre olamadığı için öğrenme güçlüğü yaşayabilir.Bu da çocukta ben yetersizim, başarısızım, zekasıyla ilgili haksız varsayımlara yol açabilir ve işte bu da yine ruhsal sıkıntı yaratır.Kaldı ki dehb nin zekayla uzaktan yakından bir ilişkisi de yoktur zaten ama çocuk bunu böyle yorumlama becerisine sahip değildir.
Dehb olan ünlüler de vardır ayrıca;
Albert Einstein, Da Vinci, Tom Cruise, John Lennon, Thomas Edison, Agahta Christie, Sylvester Stallone, Robin Williams, Graham bell, Prens Charles gibi...
BEBEKLİKTE BAŞLAR
İşte bir soru daha: Bebeklik döneminde de görülen belirtileri var mı?
Var tabii. Huzursuzluk, gerginlik, kolay ağlama, aşırı hareketli olma, dış uyaranlara aşırı tepki verme, uyku sorunları (az uyuma,sık sık uyanma).
Anaokulu çocuğundaki belirtiler ise; faaliyetleri sürdürememe, yarım bırakma, kurallara uymama, sakince yerinde oturmama, sık uyarı alma, vurma, bağırma,çok konuşma gibi sıralanabilir.
Peki nasıl bir tedavi programı uygulanır bu çocuklara?
İlaç tedavisi ve psikoterapi kesinlikle beraber uygulanmalıdır. Her iki tedavi de şarttır. Biri diğerinden önemsiz değildir.
İşin ilaç kısmı psikiyatri uzmanlarının alanıdır.
İlaç tedavisinin asıl uygulanma sebebi akademik başarısızlığı ortadan kaldırmaktır.
İlaç kullanırken çocukta kontrol mekanizması devreye girer.
İşte bu noktada psikoterapi devreye girer.
İlacı alırken kontrolü sağladığı bu zaman dilimlerinde çocuğa nasıl ders çalışacağı, sosyal ilişkilerini nasıl düzenleyeceği, sorumluluklarını nasıl yerine getireceği öğretilir.
Yüzeysel olarak geçtiği duygularını anlaması ve yorumlaması,empati kurma gücü konularında destek verilir.
Davranışçı yaklaşımda ise uyguladığımız yöntem; anne-babanın eğitilmesi-bu özellikle üstünde durulması gereken konudur.
Anne-babanın sağlıksız tutumları belirlenir ve çocuğun kişilik yapısına uygun olarak yeni bir eğitim modeli oluşturulur.
Kaynak:www.yeniasir.com