Hiçbir Şey Asla Eskisi Gibi Olmayacak!
(Barack Obama’nın Teşekkür Konuşmasından…)
I
Ben hiç Amerika’ya gitmedim…
Ama yolunuz bir gün Amerika’ya düşer de, Harlem’de zenci mahallesinden geçerseniz, bir zencinin teybine asla dokunmayın.
Bu birinci kuraldır... Bu kural; tarihin ince ve kırılgan çizgisinde anakronik bir yaşam sürmeye mahkum edilen bir ırkın hemen bütününe teşmil edilebilecek bir savunma refleksidir. Bu yazıya başlık olarak seçilen soru biçimli cümlenin ihtiva ettiği "provokatif gönderen", iletişim araçlarının anlamı yok eden ve yerine "hiç bir şey"i inşa eden kısır döngüden kendisini sıyırmış ve içine yerleşmiştir. Karşıtlıkların zamansal çakışması hem bir drama hem de her türlü diyalektiğin sonudur. Bu yüzden bir savaşın gerçekliğinin farkına varamadan yanından geçip gidebilmek mümkün değildir. Aynı zamanda "gönderenden yoksun imgeler"in-krizlerin tersine çevrilmiş belleklerdeki krizlerle/imgelerle çakışması büyük boşluklar oluşturmaktadır. Bu durum tıpkı patlamamış büyük bombaların çevreye saçtığı bir güvenlik ve denetleme kirliliği sistemi gibidir. Böyle bir "provokasyon"u karşılayabilmenin tek yolu, soruyu daha ileri bir "provokasyon"la cevaplayabilmektir. Tıpkı Fransız filozof Jacques Derrida'nın yaptığı gibi. Kendisini izlemeye ve mülakatlar yapmaya çalışanlara, kendisini -ancak kendisinin istediği sınırlar içersinde- izlettirmesi ve mülakatlar vermesi gibi... Bütün büyük kıvrımların içlerine girip -toplumsal kognitif belleğe müdahale ederek ve aynı zamanda yerinden ederek- oralarda saklanarak ve fakat ses verdiğinde kulakları patlatırcasına, pürtüklü kıvrımların duvarlarına çarparak daha da boğuklaşan hayaletvari çığlıkların ortaya çıkması durumu...
II
11 Eylül sonrası hemen tüm dünyaya bir hastalık gibi bulaşan ve değdiği/dokunduğu her yeri ölümcül virüslerle kaplayan, ne olduğunu kimsenin hiç bir şekilde bilemeyeceği terörizm tanımlamaları yapanlar, sınırlarını saçmalıktan daha ileriye kadar genişleten ve bundan böyle saçmalığın yaratacağı "kaos"a hak ettiği değeri verecek olan bir "anlam sistemi" bilinçaltı, delilik ve daha genelinde her anormal ve tuhaf oluşumun psişik, iç-tepisel, baskı altında tutma ve denetim altına alma hezeyanlarıyla örülü mantık sınırları dışında bir tezgaha çekmeye çalışmaktadır. Ve bu uzun bir süreçtir.
Amerikan kabusu, zihinleri işgal etmeye giriştiğinde en büyük yardımı, Freudyen tasarımlardan esinlenerek "Oedipus Kompleksi" dolayımında kurgular meydana getirdi, projeler üretti. Ne var ki bu "yeniden sunum"da kendisini de içkenleştirerek her yanında hayaletler oluşturdu. Bu bilinçdışı örgütlenme biçiminin tasarı, proje ve tezlerin yeryüyüzüne yansıması işgaller, katliamlar, tecavüzler, yakmalar, yıkmalar ve en önemlisi de "metafiziksel şiddet" olarak tezahür etmiştir. Amerikalı sosyalbilimciler ve doktorlar-psikologlar, şiddetin yeniden tanımlanmasına giriştiler. Tıpkı ikiz kulelerin yıkılmasından sonra, terörizmin hilkat garibesi bir ucubeye dönüşmesi gibi, şiddetin sınırları da gittikçe muğlaklaştı. Şiddetin ve terörizmin nasıl maniple edilebileceğini Georghe W. Bush yönetimindeki ABD ordularının, Irak, Afganistan, Lübnan, ve bir çok işgal örneklerinde çok iyi kavramak-mümkündür. Bush, küresel terörizmin simgesel düzlemde neye işaret ettiğini çok açık ve net bir şekilde ortaya koymuştu aslında. Mücadelesini "haçlı seferi" olarak tanımlamıştı. Yani talanın, insan kanı içmenin yakmanın tecavüzün her türlü gayr-i insani şeyleri yapmanın meşru olduğu haçlı seferi. Nitekim sözünün nerelere kadar uzandığı görüldü. Bütün gerçekliği yerinden ederek öldürüp yokeden-hapsedip işkenceden geçiren televizyonlar ise bu "simgesel gönderen"i basit bir dil sürçmesi ve sıradan bir "gaf" olarak tanımladılar ve üzerini örttüler. Televizyon öldürür derken aslında neyi işaret ettiğimiz ortaya çıkmıştı bir bakıma...
Hâlbuki yer değiştirilen gerçekliğin muğlaklaştığını kestirememek en hafif deyimi ile alıklık ve aptallıktır. Televizyonlarda canlı canlı verilen konuşmalar ve üzeri örtülen gerçekliklerin arkasında devasa bir "company" nin olduğu gün gibi açıktır. Ve fakat buna rağmen tüm dünyayı aptal yerine koymaya çalışanların istedikleri de zaten, gerçekliğin yer değiştirdiğini fark ettirmek ve buna inandırabilmektir. Belki karışık gibi görünebilir. Burada işimizi kolaylaştıracak şey, yine bir Fransız filozoftur. Yer değiştirilen bir gerçekliğin, yer değiştirildiğinin farkına vardırılmak istenmesindeki gerekçeler ne olabilir? Baudrillard'ın "mış" gibi yapmak dediği simülatif düzlemde, hasta olmayan birinin, hastalığın bütün semptomlarını göstermesi ve gerçekten de hasta olmadan hastalanması olayını ifade eder. Yukarıda ifade edilen, Amerika’nın kendisini içkinleştirmesi olayı buraya işaret etmektedir.
Nihayetinde bu, tüm güdümleme varsayımlarının tersine çevrilebileceğinin bir göstergesidir. Çünkü güdümleme; olumluyla olumsuzun karşılıklı olarak birbirlerini yeniden üretmenin yanı sıra, aktifle pasif-kavramlarının-dışlandığı-rastlantısal-nedenselliktir.
Politik gerçeklik ilkesini kurtarmanı tek yolu, ortalıkta başıboş dolanan hayaletleri bir şekilde durdurulmasından geçmektedir. Siyasi gerçekliğin veya benzerliğin ancak öncüllerle, sonuçlarının önceden belirlenebildiği sözleşimsel, sınırları belirlenmiş bir alan derinliğinin yüzey üzerine simüle edilebilmesiyle ayakta durmakta varolabilmektedir. Karmaşıkmış gibi görünse de jean baudrillar bize yardım edebilir. Durmadan değişen/el değiştiren iktidar, bilgi ve gerçeklik süreçlerinin yerlerinin belirlenmesini olanaksızlaştırmaktadır. Freudyen yorumlamada, yorumlayıcının sahip olduğu "iktidar"ın kökeninde yorumladığı kişi vardır. Bu durum her şeyin değişmesinde etkilidir çünkü iktidarın geleneksel sahiplerine "bu gücü nereden alıyorsunuz" sorusunu sormamıza yol açmaktadır. Seni kim güçlü yaptı veya yönetici yaptı? Yanıt diyor Baudrillard ancak Tanrı olabilir. Oysa seni kim psikanalist yaptı sorusuna doktorlar, sen yani hasta yanıtını verebilir. Bu durumda ters simülasyonla "çözümlenenden" "çözümleyene" pasiften aktife geçilmekte ve sonuç olarak kutupların nasıl yer değiştirdiklerini ve dolayısıyla iktidarın bu kısırdöngü içinde kusursuz bir güdümleme nesnesine dönüşerek aslında, nasıl yok olup gittiği görülmektedir. Bundan böyle iktidar yönlendirici ve bakışın egemen olduğu bir düzene değil dokunma, müdahale etme ve yer değiştirmenin egemen olduğu bir düzene aittir.
Hakikate müdahale etmeye çalışanlar Tanrı'yı kıyamete zorlamaktadırlar. Adına "Keydim Yorşlayim (İbrani dilinde "İlk Önce Kudüs" anlamına gelir) denilen bu gizli örgüt, dünyayı ateşe vermeye çalışmaktadır. Çünkü kutsal kitaplarında bahsedilen büyük savaş olmadan kıyamet kopmayacak ve dünyaya hâkim olamayacaklardır. Bu doğrultuda yapmayacakları şey yoktur. Armagedon adıyla nam bu savaş ne kadar çabuk başlarsa, dünya üzerindeki hâkimiyetleri o kadar kolay olacaktır. Haçlı seferi demişti Bush Irak'ı işgal etmeye gittiklerinde. Evanjelikler de demişlerdi Bush ve ekibi için, neo-con da demişlerdi.. Muhafazakârlar da demişlerdi...
Bu satırların yazarına göre, bu örgütlenmenin finansörleri Yahudilerdir. Küresel ölçekli planlarının aktörlerinden belirgin olanlarından bir tanesi, yani Bush gitti yerine Obama geldi... Barack Hüseyin Obama... Bir zenci...
Son bir kaç on yıl içersinde ABD tarihinde yapılan "başkanlık seçimi"ne tanıklık etmiş bulunmaktayız. Amerikan Rüyası her başkanlık seçimlerinin arkasından hep bir yerlere bomba olarak düştü. Hiç kuşku yokki Barack Obama'da bir yerlere bomba olarak düşecektir.
Çünkü Yahudi ile yatağa girmek, ondan çocuk doğurmak anlamına gelmektedir. Bu bakımdan Barack Obama önemli ve kayda değer bir isimdir.
2004 yılının bahar aylarında, Nakab Çölü'nün savanı tam rengine kavuşamamışken...
7 adet kurşungeçirmez limuzin, Armagedon Çölü’nün kumlarının arasında yılan gibi kıvrılarak ilerlemektedir. Devasa kum tepelerini alel-acele geçerek sanki bir yere yetişmek istiyormuşçasına yol almaktadır. Uzun bir yolculuk neticesinde, kocaman kayaların olduğu bir kanyon'da dururlar. Araçların kapıları birer birer açılıp içindekiler çöl kumlarına ayak bastıklarında, bir kara derili adam, ellerini güneşe siper ederek etrafı kısa kısa süzüp kolaçan ettikten sonra, iki elini yukarıya kaldırır bir vaziyette durur ve çok kısa ayinsel bir kaç hareketten sonra, diğer arabalardan inen ve ilerde kümelenen takım elbiseli adamların yanına gelir ve durur.
En sondaki arabadan inenler, diğerleri ile karşılaştırıldığında farklılıkları behemehâl belli oluyordu. Uzun sakallı, uzun saçlı ve başlarında siyah yuvarlak şapkalar vardı. Çöl rüzgârlarının savurduğu elbiseleri uçuşuyor, ağır ağır yürüyerek bir kaç adım ileride toplananlara doğru ağır-aksak gidiyorlardı. Ellerindeki uzun sopaları kumlara değdirmemeye dikkat eden 7 kişilik garip giyimli bu insanların, etrafındakilerin özenli duruşları ve gösterdikleri saygıdan çok önemli oldukları ayan-beyan görülebiliyordu. siyah adam bu garip topluluğun arasına karışarak çok kısa törensel hareketler çizdikten sonra, 7 kişi sopalarını havaya savurarak ulumaya başladılar... Çok kısa bir zaman sonra, toprak dumanlar çıkartarak, çölün altından bir platform ortaya çıkıverdi. Siyah adam ve diğer 7 garip giyimli adam platformla aşağılara indiler ve gözden kayboldular.
Belli bir vakit sonra, aynı toz bulutu bir kez daha oluştu ve bu sefer adamlar ve arabalar da çok garip bir mekanizma tarafından toprağın altına çekildiler. Toz bulutu bitip her şey önceki haline döndükten sonra sanki her şey eskisi gibi olmuş görünüyordu, fakat asla, hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. 7 günün sonunda, çok gizli toplantı bittikten sonra, aynı seremoni tekrar etti ve kum ikiye ayrılarak dev platformlar yeryüzüne çıkıverdi. Platform üzerinde kara derili adam çok net bir şekilde görülebiliyordu. İyi eğitimli bu adam Bush'tan sonra ABD'ye başkan seçilecek, Barack Hossein Obama'dan başkası değildi. Evet çok kısa bir süre önce yapılan seçimde, bu toplantının neticesi olarak başkanlık seçiminde ipi göğüslemişti Obama...
Bir Zenci Başkan Seçiliyor
Amerika'da patlak veren ve bütün dünyayı etkilediği söylenen "kriz"in suni ve bayağı bir şekilde seçimlere denk gelmesi çok manidardır.
Bu seçimin semantik bağlamda işaret ettikleri gözden kaçırılmaması gereken bir vakıadır.
Başkanlık seçimi, ABD muhaliflerine kurulan bir tuzak, ekonomik bir manipülasyon, iktidarı güçlendirmek için, bu amaçla gerçekleştirilen bir simülasyondur. Ekonomistler bu teze karşı çıkacaklar ve "kriz"in ayak sesleri çok önceleri duyulmuştu ve belli bir şeydi diyeceklerdir. Elbette demeliler çünkü kendilerine sunulan ve kendi kendilerine öngörebildiklerini zannettikleri göstergeler kendilerine öylece sunulmuştur. Fakat sosyal olayları sadece ekonomik verilerle açıklamaya çalışmak ahmaklıktan öte bir şeydir ve doğru düşünmeyi engelleyicidir...
Şunu söylemek bir zorunluluktur; Artık yeni bir döneme girmiş bulunmaktayız. Baskı ve ceberutluk yeni bir forma sokularak sunulmaya çalışılmaktadır. Vahşet estetize edilerek çekici hale getirilmeye girişiliyor... Şiddetin kökenlerine inmiş olan gerçeklik ile rasyonel olanın birbirine karıştırılmasıyla yepyeni bir uluslararası terörizm tipi ortaya çıkacaktır ve başında ABD olmak kaydı-ı şartı ile...
Bu yeni durumu ne Deleuze'cü despotik paranoya ne Foucault'nun dediği gibi cinselliği baskı altına alan iktidar formları yorumu ne de Marksist yorum gerekli açıklamayı yapamıyor. Bütün güç odaklarının enstrüman değiştirdiği, olağan dışılık ve metafizik unsurların yer aldığı kartezyen ve çapraşık, zincirleme ve fonksiyonel bir sürece doğru kayıyor yaşlı dünya...
Kadim Yapılanma Seçimlere Müdahale Ediyor
Barack Hossein Obama, ya bu değişimi iyi okudu veya hizmetine girdiği yapılanmanın tezgahından sağlam geçti...
Bu ve benzeri gizli toplantıların yapıldığını tarihin tozlu yaprakları arasında kalmasına ve unutulmasına rağmen biliyoruz. Ve bu tip toplantılara sadık olmayanların asla sokulmadığını da. Masonik örgütlenmeden bahsetmiyorum.
Çok daha zeki, çok daha seçkinci, çok daha sofistike, naif, kıyıcı ve zalim ve tarihin kıvrımlarında kılıç sallayan bir yapılanma.
Bünyesinde sivil unsurları barındırmayan fanatik bir topluluk. Hz. Davut ve Hz Süleyman Askerleri de deniyor kimi rivayetlerde ve merkezi bilinmemekle birlikte şimdiki işgal edilen Filistin toprakları (İsrail) olduğu bazı eski lahit ve tabletlerde belirtilmektedir. Tüm dünyayı örümcek ağı gibi saran bu örgütün tüm birimleri arı peteği gibi bütün duvarları birbirleri ile temas halinde ve bitişik. Derrida'nın bahsettiği iç içe geçmiş kıvrımlılık. Örgütsel şemada birimler yok. Üyeler hem dindar hem de alabildiğince kaba-sofu, düzenbaz ve hileci. Hepsinin ama hepsinin Kabala ve Eski Ahit Metinleri üzerine orijinal bir bilgisi, seçkin bir eğitimi var.
Dünya işlerini Kabala yorumlarında bahsedilen kurallar çerçevesinde yönetiyorlar. Adına "Sefirot" (Seferad) denilen, dünyanın yaratılması ile ilgili gizli bilgilerin yer aldığı yedi büyük parça ile yorumlayıp yürütüyorlar. Mükemmel bir disiplin, sonsuz bir gizlilik... Korkunç bir illegalite yeteneği... Stratejik manada eksiksiz bir donanım ve kusursuz bir istihbari bilgi akışına sahiplilik...
Her türlü kirli işi yapabilecek kadar pervasız. kara-para, uyuşturucu ve kadın ticareti, simülatif krizler, askeri darbe ve sivil komplolar. Adam kaçırma ve işkence tezgâhlarındaki sonsuz yetenek. Hepsinde, insan zihninin ulaşabileceği her şeyde ürkünç bir uzmanlık ve numaralar...
Ama en usta ve yetenekli oldukları eylem biçimi suikast. Her tür ve biçimde yapılabilen suikast eylemi... Kural şu; "tek atış, tek hedef".
Titanyum kaplama gümüş kurşunlar, asla hata yapmıyor, hedefini şaşırmıyor.
Eğer Barack Obama, verdiği sözleri yerine getirmediği takdirde, titanyum kaplama gümüş kurşun, göğsünün sol tarafındaki kaburgaları parçalayıp kalbine saplanacağını gayet iyi bilmekte...
Bu nedenle, Obama'dan sistemin içersinde yapısal değişiklikler beklemek hayal olur ki bunu açık ve net bir şekilde ifade etmişti. Mevcut durum ve kriz, mevcut yapıyı değiştirerek aşılamaz" demişti.
Ve yine zafer sarhoşluğu içerisinde, kendisini "seçtiren"lere teşekkür konuşmasında "Hiçbir şey asla eskisi gibi olmayacak, dünyaya yeni bir yön vermenin zamanı gelmiştir" diyordu.
Konuşmasının ilerleyen bölümleri, İsrail'in güvenliğinin sağlanması meselesinin üzerinde ısrarla durması, aynı zamanda Tzipi Livni ve Ehud Barak'ın ultimatom niteliğindeki açıklamalarıyla birleşince, fotoğraf daha da netleşmektedir.
Bu fotoğrafta görünen şey şudur; Yahudi Komplosu'na çok az bir zaman kalmıştır. Bundan bin yıl önce Yahudi din adamları her ne üzerinde çalışıyorsa, kravatlı zenci hahamlar da aynı şeyleri yapıyor ve ifadelendiriyor.
Herkese şunu söylüyorlar hep bir ağızdan "Büyük Savaş"a hazırlanın hepinize meydan okuyoruz. en küçük, kundaktaki bebeklerimizle size savaş açtık. Eğer bizim kölemiz olmayacaksanız bu savaş için hazırlanın.
Bu savaşın mekânı yok, çünkü fizik-ötesi bir savaş olacak...
Teknolojinin yaya kalacağı ve fakat vahşetin insan tasavvurunun çok çok ötesinde olacağı bir savaş...
Nakab Çölü'nde başlayacak bu savaş, nükleer bir bomba gibi tüm yeryüzünü kaplayacak.
Bu savaştan kaçış yok...
İddia ediyoruz ki; Nakab Çölünde taraflar karşılaştığında komutanlardan biri simsiyah bir at üzerinde kılıç kuşanmış Obama, diğerinde ise, bembeyaz harmanileri ile elinde zülfikar sallayan bir komutan olacaktır...
Bu yazı için değerli vaktini ayırıp, eleştirilerini esirgemeyen, yaptığı editoryal müdahalelerle çalışmanın "olgunlaşmasını" sağlayan H. altun'a teşekkür ediyoruz...