Marie Claire / Berrak Sürücü
Bir dakika! Bu kadarı da fazla... Hayatı planlama takıntısından sıyrılıp; bugünü yaşamaya ve özgürlüğün tadını çıkarmaya ne dersiniz?
John Lennon; "Hayat; biz gelecek için planlar yaparken başımızdan geçenlerdir" diyor. Hiç de haksız sayılmaz! Her anı hakkını vererek dolu yaşamak yerine adım adım geleceği planlamak ya da başka bir deyişle hayatı planlama takıntısının esiri olmak; özellikle yirmili yaşlarını sürenlerin genç ve özgür ruhuna tamamen ters... Ancak her konuda rekabet ve başarma hırsının bir çılgınlığa dönüştüğü günümüzde durum çok farklı... 24 yaşındaki reklâmcı Begüm S.; "Önümüzdeki iki yıl içerisinde küçük de olsa kendi dairemi satın almayı hedefliyorum. Planlarım arasında genç yaşta anne olmak da var. 26 yaşında ilk bebeğimi, bir yıl sonra da ikinciyi doğurmayı planlıyorum. Böylece otuz yaşıma geldiğimde tekrar işime geri dönebilirim" diyor. Begüm'ün gelecekten beklentilerini büyük bir kararlılıkla ortaya koyması kulağa mantıklı gelse de ne yazık ki planlarıyla ilgili küçük bir ayrıntı eksik! İki yıl sonra evlenmeyi planlayan Begüm'ün henüz bir erkek arkadaşı dahi yok... "Bunu bir sorun olarak görmüyorum" diyerek kendini savunuyor ve devam ediyor; "Karşıma çıkacak olan doğru kişinin de hayatla ilgili benzer planları olacaktır. Dolayısıyla onunla tanıştığımızda ilişkimizde bir sonraki adımı atmak için fazla zaman kaybedeceğimizi sanmıyorum. Zaten flört edeceğim erkekler konusunda da son derece seçiciyim. Benim önemsediğim sorumlulukları taşımayanlarla görüşmüyorum bile... Kısacası boşu boşuna zaman kaybetmek istemiyorum."
Yaşam Bir Keşif Süreci, Planlama Değil!
Tıpkı Begüm gibi her geçen gün sayıları giderek artan birçok genç kadın, adeta görev bilinciyle hareket ederek; kariyerleri gibi aşk hayatlarını da önceden planlayarak; başarılması gereken bir hedef tablosuna dönüştürüyorlar. Peki, sırf planlanan bir ilişki ya da evlilik modelini gerçekleştirmek adına bir partner ile birlikte olmak ne kadar sağlıklı bir seçim? Terapist Ebru Tuay Üzümcü değerlendirmelerini şöyle anlatıyor; "Ben sık sık genç, yeni evli ve aradığını bulamamaktan mutsuz bireylerle çalışıyorum. Çoğunun açılış cümlesi aynı; 'Hayatımda artık sırada evlenmek vardı, her şey tam planladığım gibiydi'. Ne yazık ki bu kişiler, evliliklerini bir planı gerçekleştirmek adına kurmuşlar. Oysa çoğu zaman 20 yaşındayken isteklerimiz doğrultusunda yaptığımız planlar, 30 yaşına geldiğimizde aynı şekilde cazip olmayabilirler. Elbette belirli zamanlarda birtakım duyguları yaşama arzusu ve karar verme aşaması ön plana çıkar ancak asıl önemli olan bizi o kararları almaya iten hikâyelerimiz. Eğer bir hikâyemiz olmadan karara varırsak; hedefe attığımız oklar dönüp kendimize saplanabilir ve acı verebilir. Şunu unutmamalıyız ki yaşam hikâyemiz bir keşif ürecidir; bir planlama konusu değil."
Başarısızlık Korkusu
Daha çok şeye sahip olmak, daha çok şey başarmak... Özellikle mükemmeliyetçi yönleri ağır basan genç kadınlar, bu tür isteklerini gerçekleştirmek için gerçek dışı planlar yaparak; yaşamlarını tatminsizlikler ve hayal kırıklıkları ile olu bir enkaza dönüştürebiliyorlar. 28 yaşındaki akademisyen Yağmur H.;"Kendi yaşıtım olan ünlü ve başarılı kadınları üşünüyorum. Evlenerek çocuk sahibi olmuşlar; maddi olarak çok iyi durumdalar. Bense otuzuma yaklaştığım halde ilk arabamı daha yeni satın aldım. Ayrıca ciddi bir ilişkim bile yok. Onlarla kendimi karşılaştırdığım zaman geride kaldığımı ve hayatta başarısız olduğumu hissediyorum" diyor.
Tıpkı Yağmur gibi birçok genç kadın aynı şekilde baskı altında... Ünlü Yaşam Koçu Helen Arnolds; "Yirmi yıl öncesiyle karşılaştırdığımızda kadınlar günümüzde daha geniş imkânlara ve özgürlüklere sahipler. Ancak bununla birlikte her şeyi bir anda başarmak istiyorlar. Planlar yaparak, kendilerine gerçek dışı hedefler belirliyor; bunlara ulaşamayınca a mutsuz oluyorlar. Hayaller ve hedefleri birbirine karıştırıyorlar. Hayaller uzun adede gerçekleştirilebilirler. Dolayısıyla ayallere giden yolda küçük ve gerçekçi hedefler belirleyerek; onları birer takıntı haline getirmeden yaşamın akışı içerisinde başarmaya çalışmak en doğrusu. Aksi takdirde henüz otuz yaşına geldikleri halde her şeye sahip olmadıkları için kendilerini gereksiz yere üzmeleri ve başarısız hissetmeleri kaçınılmaz olur" diyor.
Sürüden Bir An Önce Ayrılın!
29 yaşındaki bankacı Aylin T. ise aşk hayatına dair planlarını gerçekleştiremediğinden şikâyetçi. Kariyer konusunda ince planlar yapmak kimi zaman işe yarasa da ne yazık ki aşk, sizin hayat planınızı hiçbir şekilde umursamıyor... Aylin T.; "Evliliğe giden bir ilişki kurmak için bu kadar takıntılı davranacağımı tahmin etmezdim. Ancak otuz yaşıma yaklaştıkça ve benimle aynı yaşta olan arkadaşlarım evlenmeye başladıkça daha fazla stres altına giriyorum. Yeni tanıştığım erkekler de bunu hissettikleri için benden uzaklaşıyorlar. Aşk hayatımla ilgili ne kadar çok kaygılanırsam ve paniklersem ciddi bir ilişki yaşama şansım o kadar azalıyor. Tam bir kısırdöngü!" diyor. Oysa mutluluğa giden yol insanın kendi istek ve ihtiyaçlarını karşılamasından geçiyor; toplumun geçmişten süregelen genel geçer dayatmalarını değil... İnsanın kendi kendisiyle barışık olması, başkaları için doğru olan kararların ve kuralların her zaman kendisi için uygun olmayacağını fark etmesi ve geleceğe dair hedeflerini günü yaşayarak gerçekleştirmeye çalışması; yaşamın spontane mutluluklarından izole olarak gerçekdışı bir planlama takıntısına kapılmasına engel olabilir.
Terapist Ebru Tuay Üzümcü de kişinin planlarının kendi istekleri ve ihtiyaçlarının önüne geçmemesi gerektiğini söylüyor; "İnsanın ne istediğini bilmesi, sonuca odaklı yaşamasını gerektirmez. Hayatını adım adım planlama, sadece hedefe odaklı yaşama kişinin süreçten zevk almasını, öğrenmesini ve gelişmesini engelleyebilir. Yaşam sürekli olagelmektedir; hareket halindendir ve beklenmediklerle doludur. Sadece hedefe kilitli yaşarsak, gözümüzü oraya dikersek bazen burnumuzun ucunda olup biten ve aslında bizim için çok daha iyi olabilecek fırsatları kaçırabiliriz. Planlamak yanlıştır demiyorum ancak planlarımızın çok önemli ve değişmez olduğunu düşünüyorsak o zaman sorun yaşamamız kaçınılmaz. Hayalimizdeki mükemmelin peşinde koşarken gerçek iyileri kaçıran gergin ve mutsuz bireylere dönüşebiliriz. Oysa planlar yaparken onları bir taslak olarak düşünebilir; asıl metnin ne olacağını merak ve keşif duygusu içerisinde şimdiyi yaşayarak görebiliriz."