Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Çağla Diner, “Bugün Türkiye’de bu yıl 255 kadın öldürüldüğünü öğreniyoruz, çok ciddi bir rakam. Türkiye tüm dünya gibi bu hastalıktan kurtulabilmiş bir yer değil. 25 Kasım kadın örgütlerinin seslerini daha yüksek sesle duyurduğu, bu anlamda da önem arz eden bir gündür” dedi.
5 YILDA 1134 KADIN CİNAYETİ
Türkiye’de 2010-2015 yılları arasında kadın örgütlerinin derlediği bilgilere göre 1134 kadın cinayeti olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Diner, çok acil olarak bir şeyler yapılması gerektiğini kaydetti. Türkiye’de imzaya açılmış olması nedeniyle kısaca İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin önemini vurgulayan Çağla Diner, İstanbul Sözleşmesi’nin sadece kadınlara karşı ayrımcılıkla değil bizzat şiddetle mücadeleyi amaçladığına ve CEDAW (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi)’dan farklı olarak taraf ülkelere yaptırım uygulanmasını gündeme getirdiğine dikkat çekti. İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan ülkelerin şiddeti önleme konusunda yükümlülüklerine vurgu yapan Çağla Diner, bu yükümlülüklerin GREVİO (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu) isimli komite tarafından izleneceğini belirtti.
HER ÜÇ KADINDAN BİRİ ŞİDDET GÖRÜYOR Kadına yönelik şiddetin kamuoyunda en çok kadın ölümleri olarak duyulduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Çağla Diner, şiddetin görünür olmayan biçimlerine de değindi: “Kadınların çok ciddi boyutta fiziksel şiddetin yanında cinsel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet de gördüklerini biliyoruz. Kadına yönelik şiddete karşı mücadelede tüm bu şiddetlerin önlenmesi önemli, olaya bütünlüklü bakmak durumundayız. 3 kadından birinin şiddet deneyimi olduğunu biliyoruz ancak bunu söylerken sadece fiziksel şiddetten söz ediyoruz, buna ekonomik şiddet, psikolojik şiddet dahil değil. Bu bile rakamların ciddiyetini gösteriyor.” Türkiye’de kadına bakışın değiştiğini de vurgulayan Diner, “Türkiye’de bildiğim kadarıyla kadınların yüzde 30’u fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalıyor. Kadınların da hepsinin aslında bu şiddetin önlenmesi için resmi bir kuruma başvurmadıklarını da biliyoruz. Ne yazık ki ülkemizde ‘kol kırılır yen içinde kalır’ düşüncesi hala hâkim. Bu düşüncenin değiştiğini de görüyoruz, daha çok değişeceğini de görüyoruz. İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW gibi 25 Kasım gibi Birleşmiş Milletler’in ve ya Avrupa Birliği gibi uluslararası örgütlerin başını çektiği bugünlerin, eylemlerin yaklaşımları değiştirmede etkili olacağını umut ediyoruz” diye konuştu.
KADINA BAKIŞ AÇISI DEĞİŞMELİ Türkiye’de de, dünyada da hala daha kadınların toplumsal konumlarının erkeklerden farklı görüldüğünü söyleyen Çağla Diner, “Kadınlar daha düşük statülü, daha düşük maaşlı işlerde çalışıyorlar, erkeklerle aynı iş kolunda çalışsalar bile erkekler kadar yüksek ücret almıyorlar. Ev emeği, çocuk bakımı gibi işler kadınların omzunda, dolayısıyla toplumda kadının erkekten farklı bir konumu var. Kadınların erkekler kadar haklara sahip olmadığı, erkeklerden farklı olduklarının altını çizdiğimiz sürece büyük ihtimalle kadına yönelik şiddeti istediğimiz oranda engelleyemeyeceğiz” ifadelerini kullandı. Şiddetin önlenmesi için yapılan yasaların ve bunların uygulanmasının önemi kadar kadına bakış açısının değişmesi gerektiğine vurgu yapan Diner, kadınların erkeklerden daha düşük konumda olduğu düşüncesinin kabul edilemeyeceğini kaydetti. Diner, İstanbul Sözleşmesi gibi önemli bir sözleşmenin Türkiye tarafından kabul edilmesinde bağımsız kadın örgütlerinin önemli bir etkisi olduğunu belirtirken, sözleşmenin uygulama aşamasında da bağımsız kadın örgütlerinin aktif olarak yer almasının çok önem arz ettiğini ifade etti.
Kaynak:İHA