Yaşar Üniversitesi Kütüphane ve Bilgi Merkezi Müdürlüğü tarafından düzenlenen söyleşiye konuk olan Uzman Psikolog Kübra Kaplan Erturgut, kendi doğum hikayesinden yola çıkarak başka annelerin de karşılaşabileceği sorunlara ışık tutmak amacıyla 'Seni de Görcez Anne Olunca' isimli kitabını yazdığını anlattı. Doğum sonrası pek çok annenin bambaşka bir dünya ile baş başa kalabildiğini belirten Erturgut, "Kızım olduktan sonra yoğun bir lohusalık dönemi yaşadım. Kızım 8 aylık olduğunda ise yakın bir arkadaşım doğum yapıp, yardım çağrılarında bulununca bu duygularım daha da depreşti. Kitapta da annelerin neler yaşayabileceğini, doğal olanın ne olduğunu, iyi niyetli olsalar bile çevrenin dayatmalarından nasıl kurtulmamız gerektiğini anlatmaya çalıştım. Özellikle bizim toplumumuzda sürekli olarak nasıl bir anne olduğunuzla ilgili olarak yorumlar gelir. Ancak özellikle lohusa dönemindeki kadınlara çok iyi bakılmalı ve bebek-anne ilişkisine müdahale edilmemeli. Eğer gerçekten yardımda bulunmak isteniyorsa annenin tüm ihtiyaçları karşılanıp, bebekle ilgili bakımların anne tarafından yapılmasına olanak sağlanmalı" dedi.
ÇOCUKLAR DÖRT DUVARA SIKIŞMIŞ DURUMDA
Eskiden çocukların mahallelerde akrabaların, komşuların, masalcı teyzelerin yardımı ile büyürken, günümüzde dört duvar arasında sıkışmış bir vaziyette büyüdüklerine dikkat çeken Kübra Kaplan Erturgut, "Sorun yaşayan bir çocuğu psikoloğa götürmeden önce doğaya çıkıyor mu, güneşten faydalanıyor mu, ağaçla-çimenle temas edebiliyor mu, yeterince terliyor, ağlıyor ya da gülüyor mu sorularına cevap aramak gerekiyor. Ve gerçek bir temasta bulunmak gerekiyor. Pek çok aile çocuğunu alışveriş merkezine götürmeyi ya da çocuk parkında bir köşede oturup onu izlemeyi temas olarak adlandırıyor. Ancak bunlar yalnızca çocuğu eğlemek ve sesi çıkmasın diye yapılan kısa süreli eylemler. Gerçek temas birlikte kaliteli zaman geçirmek, göz göze, ten tene olmak demektir. Bu nedenle aileler psikologların kapısını çalmadan önce diyorum ki çocuğunuzla doğa yürüyüşlerine çıkın, yaprak toplayın, kumla oynayın, denize taş atın ve bunları karşılıklı bir şekilde yapın" önerisinde bulundu.
OYUN HEM ÇOCUKLAR HEM YETİŞKİNLER İÇİN KAÇINILMAZ
Bir çocuğa ulaşabilmenin en iyi yönteminin oyun olduğunu söyleyen Psikolog Erturgut, "Oyun aslında pek çok ebeveynin yaptığını zannettiği konulardan biri. Oyun, çok kritik bir konu çünkü çocuğa ulaşabilmenin belki de en iyi yöntemi. Kendisini iyi ifade ettiğini düşündüğümüz bir çocuk bile yaşadığı sıkıntıyı, stresi, heyecanını en iyi oyun aracılığıyla ifade edebiliyor. Oyun aynı zamanda bir terapidir. Yetişkinler de oyunun içine kendini bırakabilirlerse hem çocuğa hem yetişkinlere iyi gelir. Bu nedenle çocuğunuzla mutlaka oyunlar oynayın. Ve bunu telefonunuz kapalı bir şekilde, TV sesinden uzak, dış etkenlerden uzak ve sadece birbirinize ait bir zaman diliminde gerçekleştirin. Eğer çocuğunuzla gerçekten oyun oynamayı başarırsanız onun dünyasına misafir olmuş olacaksınız" diye konuştu.