Hakan KURT / turkishny.com
Hayat bir yolculuk. Kimi için kısa ve beklenmedik, kimisi için uzun ve teferruatlı. Değişik durakları olan bir otobüs yolculuğu gibi. Her durakta otobüs değiştirmek gerekebiliyor. Her durakta biraz beklemek ve bir sonraki yolculuk için maddi ve manevi birikimler yapmak gerekebiliyor. Her otobüse binemiyorsun. Bazen son dakikada kaçırıyorsun, bir sonrakini bekliyorsun bazen de otobüs dolu geliyor kapılar açılmıyor. Bakıyorsun durak çok kalabalık, bazen bir önceki durağa yürüyorsun, belki yer bulabilirim diye. Öncesi ve sonrası derken hayat beklemeler ve bekleneni arzulamak ile geçiyor. Buna umut etmek diyoruz. Cümle içinde kullanalım. Umut ediyorum ki bir sonraki otobüse bineceğim diyoruz. Derken umuda yolculuk başlıyor. Bir yolculuğu bitirmeden bir sonrakini yarılıyorsun. Umuda yaklaşırken ufukta yeni ışıklarını yakmış bir başka otobüs beliriyor. Bu sistemin içinde sıranı beklemeyi, otobüs geldiğinde binebilmeyi umut etmeyi ve binemediğin otobüslerin ardından düşünmekle vakit harcamaman gerektiğini öğreniyorsun. Otobüs duraklarında olgunlaşıyorsun.
Bir umutla beklediğin bu otobüslerde kendine yer bulamadığın da oluyor. Örneğin şehir içindeki bir otobüste ayakta seyahat etmek durumunda kalabiliyorsun. Bir yer boşalır ümidiyle sürekli hazırda bekliyorsun. Anlayacağınız; otobüse binmek yeterli bir tatmin olamayabiliyor. Değişik duygularınıza hitap ediyor seyahatleriniz. Kimi gün bir yabancının yanındaki koltukta uykuya dalabiliyorsunuz. Kimi gün bir yaşlıya veya çocuklu bir aileye yer verdiğiniz olabiliyor. O seyahatiniz yerine getirilmiş bir görevin verdiği haz ile ayakta geçiyor; gocunmuyorsunuz aksine çevreden aldığınız pozitif bakışlarla mutlu oluyorsunuz.
Enteresan değil mi? Bir önceki seferinizde ayakta seyahat etmek sizi nasıl yormuştu. Şimdi ise yerinizi ihtiyacı olan birine verme fikri sizi ayakta tutmaya yetiyor. Hayat beklemek, umut etmek, beklediğine kavuşmak ve yeri geldiğinde senin olanı başkaları ile paylaşmak olabiliyor. Senin bakış acına göre hayat, bazen yorucu; bazen keyifli; bazen de gurur verici yolculuklarda kendini hissettiyior sana. Yaşadığının farkına varıyor ve benliğinin hayat denilen aşamadaki yerini anlıyorsun. Zaman geçiyor ve sen durdurmayı hayal ettiğin ama durduramadığın o zamanın içinde beklemenin tanımını ezberliyorsun. Hayatı öğreniyor; zamanın içinde olgunlaşıyorsun.
Beklemeyi ve bekletmeyi sevmeyen bir yapım vardır. Herşey vakitlice olsun isterim. Geç kalınan durumlarda rahatsızlık duyarım. Özellikle sosyalleşilen iş, arkadaş çevresi gibi koşullarda zamanın en verimli düzeyde kullanılmasını tercih ederim. Nokta. İşte böylesi bir cümleye nokta koyabilme gücünüz olmuyor. Sosyal kelimesi ile başlanılan cümlelerde işin içine sizin dışınızda psikolojileri ve tecrübeleri olan diğer insanlar giriyor. Sizin olgunlaştığınız zamanın ve otobüs duraklarının bir başka köşesinden gelen insanlardan bahsediyorum. Hayata bakış açıları sizinki ile örtüşmeyebilecek insanlardan bahsediyorum. Benim zamana katmak istediğim verimi daha başka anlamlarda bulan ve o anlamların üstüne sosyalleşebilmeyi tercih eden insanlar… Benim diye bir zaman veya hayat kalmıyor o dakikadan itibaren. Paylaşımcı bir anlayışın içine giriyor ve yine değişik korelasyonları ve verileri olan denklemlere kucak açmak zorunda kalıyorsunuz. Bir kez daha hayatın içinde öğreniyor; olgunlaşıyorsunuz.
Beklemenin mutasyona uğramış bir çeşiti sayılabilecek beklenti içine girmemeyi öğreniyorsunuz. Beklentilerin milyonlarca insanın etkileşimiden yola çıkılan bir toplum anlayışının içinde ne derece anlamını yitirdiğini tecrübe etmek yoluyla öğreniyorsunuz. Beklemeyi bilirken, süreki bir beklenti içinde olmamayı aksi takdirde kendi planlarınız ve isteklerinizin tam anlamda bir başarıya ulaşamayacağı ihtimalini ve bu ihtimalin istatistiksel olarak ne kadar yüksek bir katsayıya karşı geldiğini anlıyor ve hayal kırıklığı denen bir başka hissi tadıyorsunuz.
Tüm bu umut etmeler ve beklemeler içinde paylaşmanın ve paylaşırken de beklentilerinize yenik düşmemeyi öğreniyorsunuz. Beklemenin paylaşıma pozitif katkısını bire bir hissediyor; beklentilerin sizi depresif bir kısırdöngüye ittiğini öğreniyorsunuz. Aynı kökten türeyen bu iki birbine zıt kelimenin arasında olgunlaşıyorsunuz.
Hayatta beklemeyi bileceksin. Arzularından planlar kuracaksın. Gerçekleştiremediklerin için yeni tarihler belirleyecek, unutmayacak ve silmeyeceksin. Bir bir arzu ettiklerini öncelik sıralarına göre hayata geçirmeye uğraşacaksın. Beklenti içine girmeden yapacaksın bu işlemler bütününü. Şüphesiz ki her arzu ettiğin sana bahsedilmeyecek. O dakikada “sosyal” kelimesini düşünecek ve hayatta yalnız olmadığını hatırlayacaksın. Her iste bir hayır vardır sözünü hayat defterinin ilk sayfasında bir yere özenle yerleştireceksin ki defterini her açtığında her iste bir hayır vardır cümlesini bir kez daha özümseyeceksin. Emin ol ki bu hayata pozitif bakmana ve arzuladıklarını gerçekleştirmene katkı sağlayacaktir.
Başına gelen talihsiz ve sıradışı olayları kendi hayatında sorgulamayı bırakacak ve sosyal durumun bir parçası olarak anlamaya çalışacaksın. Petrol bulunmadan önceki yıllardaki kurak ülkeleri düşüneceksin. O coğrafyada doğmamış olmayı dilemiş milyonlarca insan yaşamış ve olmuştur tarihte. Şimdilerde o bölgelerde yaşayanların zenginliklerini dileyen yine milyonlarca fakir insanın olduğunu biliyorsundur. Bir de o petrol için yıkılan rejimleri ve hayatını kaybedenleri düşünmek gerek. Tüm bunlar senin yaşam şartlarını kolaylaştıran etkenler. Benzin fiyatlarını düşüren, geleceğine katıkda bulunan etkenler belki. O coğrafyada yaşamaya çalışan birinin senin hayatına nasıl etki ettiğini düşünürken başta dediğim talihsiz olaylar başına geldiğinde bu olayların sosyalin bir diğer köşesinde kimlere fayda sağlayabileceğini düşünecek ve her iste bir hayır vardır demekten kendini alıkoyamayacaksın. Hayatın seninle başlayıp seninle bitmeyeceğini öğrenecek, anlayacak ve olgunlaşacaksın.
Yaşama daha çok şans vereceksin. Yaşadıkça yaşlanacak ve anlayacaksın hayatın birden fazla anlamı olduğunu. Otobüs duraklarının çokluğunu ve senin bu duraklarda neden beklemen gerektiğini. Yaşlandıkça algıların hızlanacak ama sen yavaşlayacaksın. Hızın bir yanılsama olduğunu öğreneceksin. 5 dakika önce gideceğin yerde olmanın sana getirilerini ve senden götürülerini hayattan değişik kesintilerde tecrübe edeceksin. Farklılıkları kendinde yaşatmayı ve yeniye eskiden anlamlar katmayı kavrayacaksın. Olgunlaşacaksın.
Beklenen son geldiğinde ne kadar olgunlaşmışsan o kadar hazırlıklı olacaksın. Seni olgun kılan her anı hatırlayacak, film şeridine kronolojik bir anlam katacaksın. Yüzünde yılların eskitemediği o iyimser tebessümle kendini sonsuzluğun kollarına bıraktığında hayatın neden beklemek üzerine kurulduğunu tüm ruhunda hissedecek ve sonsuzluğa hür kanatlar çırpacaksın. O gün gelene kadar da hayatta beklemeyi bilcek, ümit etmeyi öğrenecek ve olgunlaşarak hayata kendi duruşunu vereceksin. Sosyalin içinde okyanusta bir damla dahi olsan, o okyanusun dengelerini belirleyen bir parçası olduğunu bileceksin. Bu senin özgüvenin ve yaşama dair inancın olarak seni bir sonraki otobüs durağına taşıyacak. Kapı açıldığında kendinden emin, merdivenlerden çıkacak ve hayatın senin için öngördüğü yere oturup bir sonraki yolculuğunu umut edeceksin.
Sen, hayatın ta kendisi olacaksın!
Hayırlı günler diliyorum efendim, kalın sağlıcakla.