HABERLER.COM - Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Mehmet Kapukaya, Türkiye'de de hastaların istemeleri halinde hastanelerde din hizmeti alması gerektiğini belirterek, “İnsanlar psikolojik olarak dua edildiği zaman rahatlıyorlar ve daha çabuk iyileşiyorlar” dedi.
Kapukaya, hastanelerde din hizmetinin çok önemli olduğunu söyledi.
Batı'da hastalara yönelik din hizmetinin hastanelerde din görevlileri aracılığıyla verildiğini anlatan Kapukaya, Türkiye'de de gerekli düzenlemelerin yapılmasıyla birlikte bu hizmetin verilmesi gerektiğini kaydetti. Hastanelerdeki din hizmetinin hastanın ve hasta yakınlarının isteğine bağlı olması gerektiğini ifade eden Kapukaya, bu konuda bir zorlama yapılmasının da İslam dini açısından uygun olmayacağını ifade etti.
Batıda yapılan araştırmalarda duanın insanların daha çabuk iyileşmelerini sağladığını kaydeden Kapukaya, “Bu biraz da psikoloji işidir. İnsanlar psikolojik olarak dua edildiği zaman rahatlıyorlar ve daha çabuk iyileşiyorlar. Burada bizim hastalarımız da istiyorlarsa bir din adamı hizmetini almalıdır” dedi.
Hastanelerdeki din hizmetinin hastaların tıbbi tedavi hizmeti almalarını engellemeyeceğini belirten Kapukaya, vatandaşlardan bu türde bir soru geldiğinde de mutlaka tıbbi tedavi almalarını söylediklerini anlattı. Kapukaya, tıbbi tedavi gerektiği zaman sadece dua ile tedavi yapılmasının yanlış olacağını, ancak tıbbi tedaviyle beraber dua etmenin de insan psikolojisini rahatlatma açısından faydalı olduğunu söyledi.
“1995 YILINDAKİ UYGULAMA 1,5 YIL SÜRDÜ”
Mehmet Kapukaya, Türkiye'de 1995 yılında başlatılan uygulamanın, Ankara Tabip Odasından bir üyenin uygulamanın iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle açtığı davada, Danıştay 5 Dairesi'nin 12 Nisan 1996 tarihinde aldığı kararla yürütmeyi durdurma kararı alması nedeniyle sona erdiğini söyledi. Sağlık Bakanlığının yürütmeyi durdurma kararına itirazını ise Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun, 18 Ağustos 1996'da reddettiğini belirten Kapukaya, uygulamanın Türkiye'de yaklaşık 1,5 yıl sürdürdüğünü ifade etti.
“Uygulamayla ilgili alt yapı oluşturulması, kanuni boşlukların giderilmesi ve yeni bir kanun çıkarılarak hastanelerde din hizmetinin devam ettirilmesi gerekir” diyen Kapukaya, uygulamanın Avrupa'daki hastanelerde de yürütüldüğünü söyledi.
Bazı vatandaşların, hastaların din adamını görmesi halinde psikolojik olarak rahatsız olabileceklerine inandıklarını belirten Kapukaya, “Aslında isteyene din hizmeti verilmesi taraftarıyız. Çünkü din görevlisini gördüğünde insanın ölümü hatırlaması ve bunun hastaya bir faydası olmayacağı, aksine zararı olacağı gibi düşünenler de olabilir. Bu nedenle de isteyenlere böyle bir hizmetin verilmesi önemlidir” diye konuştu.
“DİYANET, HASTANELERDE DİN HİZMETİ MODELİ OLUŞTURMALI”
İzmir İl Vaizesi Serpil Başar da Dünya Sağlık Örgütü'nün kabul ettiği “Evrensel Hasta Hakları”nda “hastaların kuruluşun imkanları ölçüsünde ve idarece alınan tedbirler çerçevesinde dini vecibelerini yerine getirmeye hakkı vardır” ibaresinin yer aldığını anımsattı.
Başar, Türkiye'de ise 1998 yılında yürürlüğe giren Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 38. maddesinde, “Dini Vecibeleri Yerine Getirebilme ve Dini Hizmetlerden Faydalanma” başlığı altında bu konunun düzenlendiğini kaydetti.
Bu konudaki mevcut ihtiyaç ve talepler doğrultusunda Diyanet İşleri Başkanlığının “hastanelerde bir din hizmeti modeli” üzerinde düşünmek durumunda olduğunu ifade eden Başar, Türkiye'de hastanelerde din hizmetinin sadece ölüme yakın ve ölüm sonrası hizmet şeklinde düzenlendiğini, uygulamanın manevi destek ve moral hizmet sunulması ile ilgisi olmadığını belirtti.