Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) KOAH Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Hakan Günen, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı'nın (KOAH), en önemli nedeninin sigara olduğunu belirterek, ''KOAH'ın gelişiminden, gelişmiş ülkelerde yüzde 80, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde ise yüzde 70 oranında sigara sorumludur'' dedi.
AA muhabirinin sorularını cevaplayan Prof. Dr. Günen, KOAH'ın başta sigara dumanı olmak üzere her türlü zehirli gaz ve tozun uzun süre solunması ile akciğerlerde kalıcı ve ilerleyici hasar meydana gelmesi olarak tanımlanabileceğini ifade ederek, ''Başlangıçta sadece akciğerleri etkileyen bir hastalıkolmasına rağmen, hastalığın ilerleyen safhalarında başta kalp hastalıkları olmak üzere, kas ve iskelet sistemi anormallikleri, nörolojik ve psikolojik bozukluklar, endokrin bozukluklar ve akciğer kanseri gelişimine neden olur ve ölümlere yol açar'' dedi.
Gelişmiş ülkelerde KOAH gelişiminden yüzde 80 oranında sigara dumanının, yüzde 20 de çalışılan iş yerindeki faktörlerin etkili olduğunu belirten Günen, hastalığın görülme sıklığının toplumdan topluma değişmekle birlikte 40 yaş üstü nüfusta yüzde 10-20 arasında olduğunu kaydetti. Günen, bu oranın sigara içenlerde çok daha yüksek olduğuna işaret ederek, ''Kabaca sigara içen her 5 kişiden 1'inde KOAH gelişeceği söylenebilirse de ileri yaşlarda bu oran yüzde 30'ların üstünde seyreder'' diye konuştu.
Günen, hastalığın başlangıç evrelerinde önce öksürük, daha sonra buna balgam çıkarma şikayetlerinin eklendiğini kaydetti.
Hastalığın en son evrelerinde ise nefes darlığının ortaya çıktığına dikkati çeken Günen, ''Tüm bu şikayetlere rağmen gene de kesin teşhis için solunum fonksiyon testi ile solunum fonksiyonlarının bozulduğunun gösterilmesine ihtiyaç vardır. Maalesef hastalar tüm bu şikayetlere rağmen, doktora çok geç safhalarda başvurmaktadırlar. Bu yüzden de tedaviden çok büyük oranda fayda görecekleri erken dönemleri kaçırmaktadırlar'' dedi.
Hakan Günen, öksürük ve balgam şikayetleri başladığında, bu şikayetlerin yaşlanmanın veya sigara içmenin doğal bir sonucu olarak değerlendirilmemesi gerektiğini ve mutlaka doktora başvurulmasını istedi.
Günen, KOAH hastalarına özellikle başta sigara dumanı olmak üzere, her türlü solunum yollarını etkileyen zararlı gazlardan ve tozlardan uzak durmalarını önerdiklerini ve hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde, mümkün olduğunca evlerinde kalmalarını tavsiye ettiklerini belirtti.
''KOAH gelişiminden, gelişmiş ülkelerde yüzde 80, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde ise yüzde 70 oranında sigara sorumludur'' diyen Prof. Dr. Günen, şöyle devam etti:
''KOAH nedeni ile her yıl dünyada 3 milyon, ülkemizde ise 40 binin üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetmektedir. KOAH dünyada en önemli 4. ölüm nedeniyken, ülkemizde en önemli 3. ölüm nedeni konumundadır. Ek tedaviler arasında, KOAH hastalarının hareketli olmaları ve mümkünse her işlerini kendilerinin yapmaya çalışmaları sayılabilir. Fazla zorlamadan egzersiz yapmaları ve bol bol yürümeleri son derece önemli. Beslenmelerine dikkat etmelidirler. Çok veya az değil yeteri kadar ve dengeli beslenmelidirler. KOAH'da aşırı kilolu olmak ve zayıf olmak istenmeyen durumlardır. Ayrıca yeni bulunan ve piyasaya sunulan bazı ilaçlar mevcut. Bu ilaçların da uygun hastalarda kullanılması ile hastalığı daha kolay kontrol altına alabileceğimizi düşünüyoruz.''
HASTALIĞIN BİLİNME ORANI
Prof. Dr. Günen, toplumda KOAH ve benzeri yaygın olarak görülen her türlü hastalıkla mücadelenin en önemli aşamasının, toplumun bu hastalıklar konusunda bilinçlendirilmesi olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
''Maalesef KOAH dünyada ve ülkemizde en önemli ölüm nedenlerinden birisi olmasına rağmen toplumda bilinme oranı yüzde 1'in altındadır. KOAH konusunda toplumun bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi hususunda da en büyük görev medyaya ve göğüs hastalıkları uzmanlık derneklerine düşmektedir. KOAH ile mücadele etmede en önemli aşama, ülkemizdeki sigara içme oranlarının düşürülmesidir. Bu yüzden ülkemizde 1 yılı aşkın süredir uygulanmakta olan kapalı alanlardaki sigara yasağı kanununun, hiç gevşetilmeden ve daha da genişletilerek uygulanmasına devam edilmesi son derece önemlidir.''