ELİF NESİBE ÖZBUDAK / AKSİYON DERGİSİ
Cenneti Beklerken, Sis ve Gece ile Kabadayı filmlerini DVD’den izleyenler, menüde ‘sesli betimleme’ diye bir seçenekle karşılaşıyor. Bunu tercih etiğinizde, filmin diyalogsuz kısımlarında bir dış ses tarafından o sahnede dikkat çeken görsel öğeler ve kimi hareketlerin tasvir edildiğini görüyorsunuz. Peki, gözümüzle gördüğümüz şeyler neden bir de anlatıcı tarafından seslendiriliyor? Hemen cevaplayalım; sesli betimleme sinema gibi görsel bir sanatı görme özürlülerle buluşturmak için ortaya çıkarılmış bir imkân.
İngilizce adıyla ‘audio description’ olarak bilinen bu teknik aslında yurt dışında 1980’li yıllardan beri kullanılıyor. Hatta İngiltere’deki sinemalarda görme engellilere sesli betimlemeleri dinleyebilecekleri kulaklık veriliyor… Bu terimi, Türk terminolojisine sokan ise Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi bünyesinde görme engelli Engin Yılmaz ve Kenan Önalan’ın önderliğinde kurulan Sesli Betimleme Grubu. 2006’dan beri bu tekniği çeşitli filmlere uyguluyorlar. Bu sayede görme engelliler artık yardım almadan tek başına film seyredebiliyor. Sesli betimleme, filmdeki diyaloglar haricindeki bölümleri dolduran bir dış sesin, olayın geçtiği mekân, zaman, karakterlerin görünüm ve duygularını anlatmasından oluşuyor. Böylece görsel bir sanat olan sinemanın âmâlarla buluşması sağlanıyor. Özellikle görselliğin ağır bastığı aksiyon filmleri, Avrupa sineması ve Nuri Bilge Ceylan’ın çalışmaları gibi örnekler görme engellilerin yanlarında bir anlatıcı olmadan seyredebileceği türler değil. Ama bu teknik sayesinde onlar da görüyormuşçasına film seyretme imkânı buluyor. Önceleri gören bir arkadaşlarından binbir zahmetle anlatmasını istedikleri detaylar betimleme yoluyla tek tek dile getiriliyor. Bu anlatılanlardan görme engellilerin daha önce hiç film seyredemedikleri anlamı çıkmasın. Bu teknik sadece onların daha çok ve rahat film seyredebilmelerine imkân sağlıyor, hikâyeyi anlamalarını kolaylaştırıyor.
İşin en zor kısımlarından biri metinlerin yazılması. Zira, sesli betimleme metinleri senaryodan alıntı değil. Betimleme metnin yazılması için filmin defalarca seyredilmesi gerekiyor. Diyalogların zaman aralıkları tutularak arada kalan boşlukta, yönetmen hangi detayları vermek istiyorsa, yani hangi obje ve semboller önemliyse onları anlatacak bir metin yazılıyor. İlk başta bir filmi beşe bölüp metin yazımını paylaşmış grup üyeleri. Fakat anlam bütünlüğünün bozulduğunu ve yorumların göreceli olduğunu anlayınca tek kişinin yazmasına karar vermişler. Betimleme Grubu’ndan Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisi Emine Kolivar bu işi Türkiye’de ilk yapan kişiler oldukları için deneme yanılma yöntemiyle doğruyu bulabildiklerini söylüyor. Buna göre, metin yazıldıktan sonra simültane olarak görme engelli bir kişiye film eşliğinde okunuyor. Bu kişi filmi ‘anlaşılabilir’ bulursa en zor aşama olan kurguya geçiliyor. Film, bilgisayar ortamına aktarılıyor. Seslendirmeler filmin üzerine yapıştırılıyor ve tekrar DVD hâline getiriliyor.
Betimleme Grubu’nun genelini Boğaziçi Üniversitesi’nin sözel bölümlerinden kız öğrenciler oluşturuyor. Grup, Mithat Alam Film Merkezi, engelli vakıfları ve okullarında gösterimler yapıyor. Hâlihazırda Cenneti Beklerken, Sis ve Gece ile Kabadayı filmlerinin DVD menülerinde ‘sesli betimleme’ seçeneği var. Ayrıca, Sesli Betimleme Grubu’nun kendi bünyesinde yaptığı çalışmalar: Kayıp Balık Nemo, Yazı Tura, Elveda Lenin, Beyaz Melek, Adem’in Trenleri ve Yusuf ile Kenan. Bu sembolik bir oran olsa da Boğaziçi bünyesindeki Görme Engelliler Teknoloji Merkezi’nin koordinatörü Engin Yılmaz, bu işin yapılabilirliğini göstermek adına önemli bir adım attıklarını düşünüyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı da bu konuda hatırı sayılır bir adım attı. Sinema Destekleme Kurulu’nun 21 Nisan 2009’da Ankara’da gerçekleştirdiği toplantıda bakanlığın finanse edeceği filmlerde görme engelliler için sesli betimleme, işitme engelliler için de Türkçe alt yazı seçeneği konulması yönünde tavsiye kararı aldı. Bunu ‘zararın neresinden dönersek kârdır’ sözüyle değerlendiren Engin Yılmaz, her film için böyle bir zorunluluğun erken olacağı görüşünde. Türkiye Engelliler Vakfı Başkanı Zülfinaz Abeden de, “Umarız bu sadece karar olarak kalmaz ve faaliyete geçer.” diyor. Türkiye’nin 3 Aralık 2008’de imzaladığı Birleşmiş Milletler Sakat Hakları Sözleşmesi’nde görme engellilerin görsel medyaya erişebilmesinin sağlanmasına dair bir madde yer aldığını da hatırlatıyor Abeden.
Sis ve Gece ile Kabadayı filmlerinin DVD’sini çıkaran Kanal D Home Video Proje Koordinatörü Nazlı Onatkut, bu konuda çalışmalar yapmaya devam ettiklerini söylüyor: “Yalnız zamana ihtiyaç duyuyoruz. Çünkü 3-4 ay sürüyor bir filmin betimlenmesi. Hemen yapılabilecek bir iş değil.”
Sesli betimlemesi yapılan filmlere gelen tepkiler genelde olumlu. Yaptıkları çalışma sebebiyle pek çok teşekkür maili aldıklarını ifade ediyor hem Nazlı Onatkut hem de Engin Yılmaz. Çeşitli forumlarda da yeni filmler için istekler yapılıyor. Son dönemde özellikle Çağan Irmak’ın Issız Adam filmi çokça istenen yapımlar arasında.
Sesli Betimleme Grubu tebriklerin yanı sıra eleştirilere de muhatap olmuş. “Görme özürlülerin başka ihtiyacı yok mu? O kadar işsizlik sorunu var, eğitim sorunu var” gibi sert tepkilerle karşılamışlar. Engin Yılmaz her şeye rağmen yaptıkları işi çok önemsiyor. Sinema gibi görselliği çok önde olan bir sanatta bile gerekli düzenlemeler yapıldığında görmeyenlerle görenlerin eşit hâle getirilebildiğini düşünüyor. Yılmaz, betimleme yapmanın, hele soyut kavramları kelimelerle anlatmanın sanıldığı kadar kolay olmadığını anlatıyor. Gözler âdeta kamera yerine geçiyor ve sadece bakmayıp, baktığına bir anlam veriyor. Sonra bu anlam kelimelere dökülüyor. İşte sesli betimlemenin sırrı burada gizli. Örneğin renklerin metin içerisinde verilip verilmeyeceğini bile tartışmış grup. Yılmaz görmeseler de, renklerin toplumsal simgelerinden haberdar oldukları için betimlemede kullanılmasını istemiş hep. Kendisi ilk sesli betimlemesi yapılan filmin gösterimi öncesinde hayli heyecanlanmış. İlk kez 24 Kasım 2006’da Çarpışma adlı kısa filmin galası yapılmış. O saatten sonra alışkanlık yapmış ve başka türlü film seyretme noktasında zorlanmaya başlamış: “Bir filmi önce betimlemesiz ardından da betimlemeli seyredin. Ne çok şey kaçırdığınızı fark ediyorsunuz.”
Emine Kolivar, engelli olmadığı hâlde bir filmi ilk kez seyrettiğinde pek çok ayrıntıyı fark edemediğini dile getiriyor. Hele görme engelliyseniz bu fark daha da artıyor ve neredeyse filmin yarısı anlaşılmıyor. Mesela Engin Yılmaz, yıllar önce seyrettiği Citizen Kane isimli filmin sonunu, çok sonra anlamış. Bu anlamda sesli betimleme, filmi doğru anlamayı, onun üzerine yorum yapabilmeyi sağlıyor görme engellilere.
Sesli betimleme gibi bir imkânın varlığından engellilerin tamamı haberdar değil. Çünkü tek grup tarafından yapılıyor. Fakat bunun yaygınlaşması konusunda çalışmalar var. Örneğin Ankara’da bir grup üniversiteli, “Niye başkasının bu filmi betimlemesini bekleyelim? Biz kendimiz yapamaz mıyız?” diye düşünerek Engin Yılmaz ve Emine Kolivar’ı davet etmiş. Onlar da ‘sesli betimleme nedir, nasıl yapılır, metin yazımı’ gibi konularda tecrübelerini paylaşmış. Kolivar, Kültür Bakanlığı’nın aldığı kararla bu tarz girişimlerin artacağı görüşünde. Bakanlığın sesli betimleme yaptırmak isteyen yapımcıları kendilerine yönlendirebileceğini söylüyor. ‘Erişebilirlik haktır, ayrıcalık değil’ sloganıyla yola çıkan grup, bu duyarlılık arttığı müddetçe daha pek çok yapıma imza atacağa benziyor